Jack Daniels sponsorluğunda yapılan Amerika’nın en büyük ızgara et yani barbekü yarışmasının son günü için Nashville’dayız. Arkamızda Atlanta yani CNN ve Coca Cola; ötemiz Kentucky, atlar, kovboylar, kızarmış tavuklar; Georgia, Ray Charles’ın sesinden On my Mind; Louisiana, verandalar, sallanan koltuklar ve elbette Rüzgar gibi Geçti...
Gece. Saat tam kaç bilmiyorum ama İstanbul ile farkımız sekiz. Uykusuz, yorgun, bitap haldeyiz. Altı kişi derviş misali sabrettik, lahavle çektik, alttan aldık, aldırmadık bu işi becerdik! Yol bitti, biz bittik ve sonunda Nashville’e geldik. Nashville’e yani Amerika’nın derinine, Tenessee’nin başkentine, şimdilerde Taylor Swift ile taçlanan country müziğin beşiğine... Buradan da Lynchbourg’a geçecek, Jack Amca’nın doğduğu, yaşadığı ve Amerika’nın en bilinen markalarından birini yarattığı yere gideceğiz. Bildiniz: Yolculuk bu sefer Jack Daniel’s ülkesine. Bana nedense Ankara Esenboğa havalanını hatırlatan küçük havalanını boydan boya kat edip bavulların alındığı noktaya geldiğimde benim kara, battal ve mahzun emektarı yanda bir yerde kaderine terk edilmiş buluyorum. Bingo! Şanslıyım. Yüzümde muzaffer bir ifadeyle bavulumu çeke çeke giderken kaygılı gözlerle kendi bavullarını bekleyen arkadaşlarıma dönüp “sizi dışarıda bekliyorum“ diyorum. Endişe etmenize gerek yok, demek geçiyor içimden. Burası Amerika, bavulunuz kaybolur ama eninde sonunda bulunur. Güvenlik o kadar sıkıdır ki, kuyruk uzar da uzar, aktarma yapacağınız uçak kaçar, elinizde biletinizle ne yapacağınızı şaşırır, sizin gibi uçaklarını kaçıran yüzlerce kişiyle bir kontuarın önüne yığılırsınız. Karşınıza güler yüzlü ya bezgin bir çalışan çıkar ve bilmeden kendinizi güleryüzlü olanın eçhel, asık yüzlünün mükemmel olabileceği bir kumara oturmuş bulursunuz. Sonrası şansa kalır. Karşınıza çıkan parmağını kıpırdatmayabilir de, elinden geleni yapabilir de... Olup bitenin suçlusu kimdir diye soracak olursanız, yoktur. Suçun havayolu şirketiyle havaalanı güvenliği arasında mekik dokuduğu ve ne yazık ki tek kelimesini bile anlamadığınız bir oyundur bu. Toplantılarınızı kaçırabilir, aklınızda olmayan ara bir şehirde konaklayabilir, hesapta olmayan paralar ödeyebilirsiniz. Sormanın sorgulamanın anlamı yoktur. Sistem eninde sonunda sizi gitmek istediğiniz yere gönderir ve kayıp bavulları bulur.
YAZAR DEĞİL EYALET TENESSEE
Dışarı adım atmamla yüzüme ılık sonbahar gecesi çarpıyor. Bugüne kadar bildiğim tek Tenessee, Williams idi. Peki yazar değil de eyalet olan Tenessee Amerika’nın neresi? Ortaokuldan yadigar Amerika haritasını zihnimde canlandırmaya, ortada mıdır güneyde midir diye hatırlamaya çalışırken, gözüm her yana serpiştirilmiş levhalara takılıyor: Exit‘in altında ‘salida’ yazıyor. İngilizce ve İspanyolca... Arkamızda Atlanta yani CNN ve Coca Cola; ötemiz Kentucky, atlar, kovboylar, kızarmış tavuklar; Georgia, Ray Charles’ın sesinden On my Mind; Louisiana, verandalar, sallanan koltuklar ve elbette Rüzgar gibi Geçti... İç savaş, kuzeyli yankiler, güneyli arazi sahipleri, zencilerin hali, itilip kakılmaları, kukuletalı ırkçılar... Bekleyen minibüse doluşuyor ve Nashville Hilton’a gidiyoruz. Belli ki şehrin en yeni ve afili oteli bu ama ne yalan, sevimsiz... Çok katlı binaya adım attığınızda kendinizi lobi yerine TOKİ’ye benzer binalarla çevrili üstü kapalı devasa bir alanda buluyorsunuz.. Bir köşede genç bir kadın saksafon çalıyor, bir-iki güleç siyahi bavullarımızı taşıyor. Odalarımız geniş, ferah, rahat. Hepimizin aklında kendimizi bir an önce yatağa atmak var ama bu şehirde hepi topu iki gece konaklayacağız. Ha gayret diyerek neon ışıklarıyla aydınlanan sokaklara çıkıyoruz. Nashville gece hayatının kalbi belli ki Broadway ile İkinci Cadde arasında. Canlı müzik yapılan yüzlerce irili ufaklı bar geniş caddenin iki yanına dizilmiş. Kolonyal tarzdaki eski evlerin hemen hepsinin alt katlarından yüksek volümde müzik geliyor. Aramızda kurt gibi aç arkadaşlar olduğu için şehrin en iyi lokantalarından Morton’s’da yemek yenecek. İlk şok: Yeminle önümüze gelen etle Türkiye’de küçük bir aile bir hafta idare eder. Sadece porsiyonlar da değil, her şey iri. Tabaklar, bardaklar, soslar hatta garsonlar...
SOKAKLAR OBEZ DOLU
İkinci şok: Sokaklarda dolaşan obez miktarı. Siyahı, beyazı, karameli, kadını-erkeği, genci-yaşlısı yüzlerce obez kimi artık yürüyemediği için tekerlekli iskemlede, kimi adımlarını yana ata ata bir kulüpten çıkıp diğerine giriyor. Şen şakrak genç kızlar müthiş bir özgüvenle minicik şortlar giymiş, takıp takıştırmış yuvarlana yuvarlana yürüyor, yeniyetme oğlanlar xxx-large tişörtlerine bile sığmayan göbeklerini hoplata hoplata herbir uzuvlarının içinden elektrik geçiyormuşcasına titreyerek dans ediyor. Porsiyonlar bana anormal gelmişti ama görünen o ki Nashville ahalisi için o bile kuş yemi. Birkaç saatlik uyku nasıl iyi geldi. Sabahın köründe Lynchbourg’a gitmek üzere yola çıkıyoruz. Bu kadar erken davranmamazın nedeni bugün Jack Daniels sponsorluğunda yapılan Amerikan’ın en büyük ızgara et (BBQ, yani barbekü) yarışmasının son günü olması. 360 kişilik kasabanın yılın en büyük etkinliğinde hıncahınç dolup taşacağını söylediklerinden mümkün olduğunca erken davranıp Jack Daniel’s tesislerini rahat gezmek istiyoruz. Bir ara efsanevi Route 66’da yol aldıktan sonra, tam da hayalimdeki gibi bakımlı verandalı ve sallanan koltuklu ahşap evlerin önünden, göz alabildiğine uzanan mısır tarlarının arasından geçip Lynchbourg’a varıyoruz. Meydandaki küçük stantlarda kasaba ahalisinin el işleri satılıyor. Alışveriş etmeyenler de sahnede çalıp söyleyenlere eşlik ediyor. Banço ve mızıka çalan kovboy şapkalı şarkıcıyı biraz dinledikten sonra ilerideki damıtımevine gidiyoruz. Anlatacağım çok, yerim dar olduğu için devamı haftaya...
JACK DANIEL’S’İN SIRRI
Jack Amca burayı 1866’da kurmuş. Kayalara dikilen ve ‘Jack Daniel’s on the rocks’ diye gırgır geçtiğimiz heykeline bakılırsa ufak tefek bir adammış. 1.60 filan... Hiç evlenmemiş. Hep frak benzeri bir kıyafet giymiş. İki yanı kıvrık kovboy şapkasını başından çıkarmaz, kaçak içki işine bulaşmaz, maliyeti düşürmek için odun kömürü kullanmayan diğer üreticilerin tersine ürettiği viskiyi yumuşak içimli olması ve tadına isli kömür tadının sinmesi için bölgedeki akçaağaç meşelerinden elde ettiği odun kömürüyle tavalandırır ve bunun gerekliliğine gönülden inanırmış. Meşe fıçıları bir kez kullanır, mısır, çavdar ve ekşi maya kullanarak ürettiği ateş suyunun yüzde otuzunun yıllanırken havaya uçmasına göz yumar, meleklerin payına saygı duyarmış. Uluslararası bir yarışmada birincilik alan Jack Daniels Old No:7‘ye neden bu adı verdiği meçhul. Kimine göre yedi sayısını uğurlu bulduğu, kimine göre yedi sevgilisi olduğu için.