Bu Volkan Demirel’e haksızlık mı olacak. Hayır. Volkan Demirel ‘büyük kaleci’ olmakla ‘büyük sporcu’ olmak arasındaki ince farkın ‘rakibe saygı’ dan geçtiğini anlayana dek hiç değilse.
HAFTANIN MAÇI VE KAHRAMANI
YORGUN ve yaşlı hafızamı taradım şöyle bir, futbol tarihinde böyle bir maç oldu mu diye. Biz Sergen’in iki golüyle Çelsi’yi öyle bi yendi idik, o maçta bile rakibin o kadar pozisyonu olmadı idi, son G.Saray-Fener derbisinin futbol dilinde karşılığı yok. Sanırım artık Cansın’ın tesadüfi golüyle biten maçı konuşmayacağız. GS psikolojik önemi 3 puandan çok daha fazla olan bir maçı kaybetti. ‘Yenildik ama ezilmedik’ vardı eskiden. Bu maç ‘ezdik ama yenildik’ maçı idi tamamen. Böyle bir maçı kaybettikleri halde sıfır olayla maçı tamamlayan, centilmenlik dersi veren Galatasaray taraftarına da büyük ve hak ettikleri alkışları topluca ve tek tek gönderiyorum. Yıllardır centilmenlik güzellik vs gibi eski ve itibar görmeyen değerler üzerinden yazan, eski kafalı ve azınlık sözcüsü bir futbolsever olarak benim bile hazmedemeyeceğim bir yenilgiydi açıkçası. İşte bu yüzden lig tivi’nin yeni uygulaması olan ‘maçınadamı’nı başkalaştırıyor ‘maçın adamları’na çeviriyor ve gönül tahtına Galatasaray taraftarları’nı oturtuyorum, buyursunlar. Bu Volkan Demirel’e haksızlık mı olacak. Hayır. Volkan Demirel ‘büyük kaleci’ olmakla ‘büyük sporcu’ olmak arasındaki ince farkın ‘rakibe saygı’ dan geçtiğini anlayana dek hiç değilse.
HAFTANIN OLAYI
‘Kişilik hakkın kadar konuş Azizim’
FUTBOLUN sadece basit bir oyun olmadığını son ‘ırkçılık’ tartışmasında gördük işte. Emre Belözoğlu yasal hakkını kullanarak haber yasağı getirtti. Ben Emre’nin saha dışındaki o mahcup mütevazı, utangaç ve saygılı haline denk gelmiş biri olarak O’nun saha içindeki hallerine inanamadığımı söylemekle konuyu geçeyim. Hatta durumu biraz da sulandırayım. Maçlara akredite olmakla ilgili son ve beyhude çabam yine TSYD’den döndü. Şarkıcıysam akredite olamaz mıyım? Bu da bir ırkçılık mıdır? Rakibine karşı negatif ayrımcılık yapan bir futbolcunun kişilik hakkına saygı duyan ve pozitif ayrımcılık yaparak yayın ve haber yasağı koyan Türk adaleti, 3 Temmuz’da patlatılan bombada da aynı hassasiyeti takınaydı keşke. Kıssadan hisse Aziz Yıldırım, Emre’nin avukatını tutabilir derhal. Hukuk karar verene kadar kişilerin ve camiaların kişilik hakkı korunsaydı bu gerilim, bu düşmanlık, bu perişan lig olmazdı. Hukuk ya da federasyon etik kurulundan önce bu oyunun kendisi karar verecek sanırım. Bu davaya inanmayanlar ve Fenerbahçe’nin bu yıl mağdur edildiğine inananlar için Fener’in şampiyonluğu çok çok anlamlı olacak. Peki ya G.Saray’ın 34 maçlık hükümdarlığının ve normal sezonu önde bitirmesinin bir kıymeti olmayacak mı? Seneye de O’na üzülürüz. Napalım?
HAFTANIN iSYANI
‘Ne kadınlar sevdim... Hep ofsayttılar’
SON on yılda.. ‘Kod adı yeter’ döneminde güzelim Beşiktaş taraftarına haller oldu sebepli sebepsiz... Sayısız topçu geldi geçti İnönü’den. Ümraniye’den. Reyna’dan. Hiçbiri o ruhu geri getiremedi. Öfke hakim. Akıl tutulur. Bazen tahrikçi bir ‘hakem’ oluyor. Bazen medya. Yönetim. Sert geçen kış. Bazen Fe abileri.
Hiçbi şey olmasa kandaki promil yeter. Bir de madalyonun saha dışına bakan hazin bir yönü var. 2’nin 1’i ileri demokrasisinin. Siyaseten hukuken ve ötekileştirilirken sızlayan kamu vicdanının, açılığın öfkesi var. 2’nin 1’i demokrasisiyle 3’ün 1’ini almış olmanın öfkesi. 3 Temmuz nefret bombası cabası. Ve öfke sadece futbolla patlıyor. Efkarlı, alkollü gençler tabii. Çabuk alınıyorlar, dolular. Her birinin içinde bir Halil Sezai isyanı saklı. Her derbi derdi oluyor Beşiktaşlı’nın. Başlar öne eğiliyor. Kartal bu duruma aldırıyor. O öfkeyi, o mutsuzluğu, o hayal kırıklığını. Kelimeler yetmiyor.
Yeter abi sayesinde deyip ortaya şizofren bir Beşiktaşlılık duruşu çıktı. Baba Hakkı’nın Süleyman Seba’yı alnından öptüğü fotoğrafta gönül teli titreyenlerle ‘sahaya ineriz’ciler. Ya Allah ya bismallah’çılar... Topu bırak rakibe vur’cular. Aynı bedende olamaz. Hani hepimiz zenciydik. Hani... Baba Hakkı gerçeğimiz mi yoksa bir masal kahramanı mı. Karar verelim.
“Silviya’dan Ebue’ye bir Emmanuel serisi”
EMMANUEL ismine nostaljik sevgi ve sempati besleyen bir kuşaktanım. Silviya Kristel ablamızın kristal güzelliğine tanık olacağız diye camlara yapışırdık. Fakat Emanuel Ebue’ye sempati duymaya Silviya ablanın hatırı bile yetmiyor. Yere her düşüşünde temiz bir 30 saniyesi var; fiziğine inat bir kırılganlığı var anlaşılan. Masa başı bir kariyerde daha mutlu olurmuş sanki. Çünkü futbol oynarken çok acı çekiyormuş gibi görünüyor. Sabri’ye acil form, süper form ve ilk onbir şansı diliyorum... “Avrupa Fatihi”nin kadrosunda, yatmaya teşne bir oyuncu olması bana batıyor, size batmıyorsa ne ala. Umarım kendisine atılanları -yine- ırkçılığa bağlamaz. O bilmese de “hepimiz zenciyiz”dir. Ayakta kalmak konusunda Aydın Yılmaz’ı ve golünü örnek alabilir. Aydın ayarlar belki O’nu da. Alkışlar Aydın’a... Sarı kart Ebue’ye...
‘Yüzleşmek sorunsalı’
TAYFUR Hoca süper şık. Beyefendi. İyi niyetli. Kesintili de olsa oyuncu kadrosuna bir karne verecek kadar ve taraftardan karne alacak kadar süre aldı o kulübede. Kendisiyle ilgili olumlu görüş bildirmek için bir derbi kazanmasından çok öte şeyler var. Lütfen “daha 5 maçımız var 15 puan hedefimiz var”lara girmese. Bu takımda ne bir ışık ne bir tık var. Bu abartılı ve inandırıcı olmayan söylemler taraftarda zoraki beklentiler ve öfkeli geri dönüşler yaratıyor. Beşiktaş zar zor girdiği bu 4’lüde masadan 3. okeyi bekleyen çaresiz ve şaşkın bir oyuncu maalesef. Oyunda 2 okey var, ok?
Süpürge lige süper şov’
HAFTANIN ŞAKASI BEŞiKTAŞ
Önümüzdeki sezon da bu oyuncu iskeletiyle oynamak zorunda Beşiktaş. Çete gider, reçete gelir. Gaza gelmenin hiçbir anlamı yok. Üstelik gaz düne oranla yüzde 19 daha pahalı artık.
MAÇ tarihi 1 Nisan’a denk gelirse nüktedan Beşiktaşlı bunu ıskalamaz elbet; yeni seçilmiş yönetime “istifa” tezahüratı yapar, bu yıl tanık olduğumuz en güzel 1 Nisan şakasıyla güldürür yüzümüzü. Kaleci Cenk’in Beşiktaş formasıyla en iyi performansını çıkardığı maçı Karlos’un “rakip bir kere geldi gol buldu” diye okuması da bence 1 Nisan şakasıdır... Kü7’nin 4 dakika sakat sakat oynaması da... Yardımcı hakemin sakat olan Kü7 yerine Al-meyda’nın numarasını kaldırması da... İnönü eşek şakasına doymaz yıllardır doymadığı gibi...
Beşiktaş’ın ‘düşmemeye oynayan’ rakibine şahane bir gündüz maçında sahasında yenilmesi de şakadır olsa olsa... ”Düşenin dostu olmaz” derler: büyük yalandır, şaka değildir... Beşiktaş düşenin dostudur... Bizimkiler için sezon bitmiş... Pileyof’a Beşiktaşlı’nın ‘of’ları damga vuracak belli ki: ’görünen köy Karlos’u istemez’... Karlos-Tayfur görev değişikliği filan diyorlar; ”ı-ıhh”... çalışmaz... Bu oyuncu grubu ligi bitirmiş kafalarında... ‘Bahanelerin prensi Karlos’ da. Şu form durumuyla ‘Bursasporlu bir pileyof’ daha renkli olabilirdi kanımca. Biz bu ‘Süper Final’ gazıyla gözümüze sokulan turnuvanın etkisiz elemanı oluruz. Toplamda sıfır çarpımda biriz ve haksız da değiliz ”başkan bunların alayını sat” diye bağırırken ama mümkün değil...
Önümüzdeki sezon da bu oyuncu iskeletiyle oynamak zorunda Beşiktaş... Çete gider, reçete gelir... Gaza gelmenin hiçbir anlamı yok... Üstelik gaz düne oranla yüzde 19 daha pahalı artık... Hükümetin ‘’doğalgaz fiyat düzeltmesi” yeni Beşiktaş yönetimine ilham versin... Özkaynak dediğimiz şey Beşiktaş’ın doğal gazıdır, düzeltin gitsin... Yıldız bekleyen hayalperest taraftar bir kaç sezon gökyüzünü seyretsin, hiiiç gaza gelmesin... Ama kayan yıldızlardan dilek tutabilirler...
Guti... Tabata... Delgado... Ayilton... Simaovv... Kleberson... Artık enerji israfına son; yok öyle 15 kişi gelsin 20 kişi gitsin kafaları... Bu yönetimin gelecek yıl için tek transferi ‘Mali’den. Disiplin Agüero... Yıllardır ‘emekli yıldız’ transferine alıştırılmış genç Beşiktaşlı’nın hevesini kırıyorum biliyorum ama hepsi şaka idiyse bu gerçek; önümüzdeki en az üç ‘1 nisan’ Beşiktaşlı için çok zor geçecek.
Ben de son nefesime kadar koca Beşiktaş’ı öksüz bırakan büyük başkan yüce insan Yıldırım Bey’i hasret ve hararetle anıyor olacağım. Şaka be... Şaka, şaka...
HAFTANIN MAÇI
HAFTANIN TAKIMISarı Melekler... Kırmızı Şeytanlar ve Türk polisi
SARI Melekleri file önünde topluca ve ayrı ayrı kutlamak öpmek gerek... Amatör kılıklı ve ama çoktan profesyonel sporlarda uluslararası alanda kupa kazanılması az buz bir şey değil.. Bu şampiyon takım sezona M.Ali Aydınlar’ın desteğiyle Acıbadem adıyla başladı idi. Sonra malum olaylar neticesinde isim ve destekçi değişti. Sonuç ‘Universal’ ve pırıltılı bir kupa oldu. Şampiyon takımın havaalanındaki coşkulu karşılama töreninde taraftarın polisten gördüğü ‘zulüm’ artık alışık olduğumuz gibi sadece ‘bazı’ medyada haber olabildi. Fenerbahçeliler ‘Cumhuriyet’lerine sahip çıkıp ses çıkardıkça polisten şiddet görür oldular. Fakat bu sahiplenme duygusu ve kararlılığı bu yıl takım tutmaya karar veren birçok çocuğu Fenerbahçeli yapacak. Ben de “alma mazlumun ah’ını... Çıkar aheste aheste” deyip susacağım... Ayet değilim, bir gün giderim... Sizin gibi.
HAFTANIN ADAMI Jenerik arsızı... Örümcek avcısı
FENERBAHÇE kritik Bursa maçını ilahların... Direklerin... Kadınların... Çocukların ah’ları vah’ları ile... Zor da olsa... Kazanmayı bildi... İkinci yarı adamım Sıkat Karsın az kalsın sıkıntıdan uyuyakalacaktı... Sahneye yine... Bıkmadan... Her zamanki gibi... “Yeter artık Aleks” çıktı... Bir fenomen bir kitabe bir manifestodur O... Kırmadığı rekorlar kalmayacak neredeyse... Sarı-lacivert formayla en çok gol atan futbolcu unvanını hocası Aykut Kocaman’dan almaya 4 golü kaldı... Bu rekoru kırsa da kırmasa da o gönüllerin şampiyonu... Kadıköy’ün gülü... Sevgilisi O... “Aykut Kocaman’sa Aleks dünyalar kadar” filan diyecekler arkasından... Biz büyüklerimizden nasıl Metin Oktay’ları.. Voleci Şeref‘leri... Lefter’leri... Baba Hakkı’ları dinledi isek bizler de -bağrımıza taş basarak da olsa- nesilden nesile anlatılmakla bitmeyecek bir ‘adam’a tanıklık ediyoruz... Ben son Bursa maçındaki golünden sonra kendisine artık hayran değil tribün diliyle ‘uyuz’um arkadaş... Jenerik arsızı... Örümcek avcısı Aleks... Ele bitmeyen sevda bize zulümsün Aleks... “Yeter be Aleks... Yeter” tezahüratımız Kaçak Kimbıl federasyona şeyedince öznesiz kaldıydı nasılsa... Aleks’e uyarlayalım... Payımıza bir Aleks düşmesini bekleyelim hayattan.
HAFTANIN OLAYI“5’er penaltı atalım... Kazanan karar versin”
Halk göreve çağırdı Adalı’yı... Adalı gitti Orman’a... Soluklandı düşündü.. Yangına mangal yüreğiyle girecekken tam... Lodos fısıldadı kulağına..” Aklan da gel güçlü gel.. Çektireceğin üçlü o zaman güzel”... Adalı ürkütünce vakvak’ları ulu çınarın gölgesinde soluklanıp bir hinlik fikretti birileri..” Çırpınırdı Karadeniz”... Sonra fırtınayı içinde hisseden orman kükredi... Ulu çınar dönüp hatadan kesti ‘işareti’... Bişeyler böyle döndü işte... Saflar netleşti sıklaştı... Pazar günü Beşiktaş yeni bir çağa giriyor... Buzul mu ateş mi bilinmez...
Düz ağaç olarak Orman’a atardım oyumu
Yeni başkan adayını hepimiz gibi Lig TV’de izledim... Kongre üyesi olsaydım bir düz ağaç olarak Orman’a atardım oyumu seçenekler içinde... Soyaddan dolayı uzaktan akraba sayılırız.. Bol şanslar hak eden kazansın... Beşiktaş kongresi memleket seçimleri gibi karışık... Şaibeli... Yakacak... Takacak yardımı alarak oy atanlar var memlekette; en çok taraftar yoksullukspor da var... Değişmez.. Yazık... Bizde de Fenerlisi Galatasaraylısı oy atıyor.
Beşiktaş Türkiye’dir
Sadece benim çevremde Beşiktaşlı olmayan 3 kişi var Beşiktaş’ın başkanını seçecek... İşte bu yüzden Beşiktaş Türkiye’dir.. Aynadır lakin o aynanın camını kırmak vaktidir artık... Ego okşayan yalancı aynalara veda zamanıdır. Yeni başkan kim olacaksa ilk işi bu rezilliği sona erdirmek olmalı... Memlekette oyunu satan çok... Beşiktaş’ta olmasın.. Benim şu meşhur ‘duruş’tan anladığım budur. Netlik ve açıklık... Fikret Bey tam bir Beşiktaşlı gibi.. Biraz fazla ‘’ben’’ diyor sadece.. Hatta o kadar çok ‘’ben’’diyor ki korkarım listesinde sadece ıhlamur ve vişne ağaçları olacak.. Oysa Hasan Arat.. Altınsay.. Güreli.. Bu isimler taraftarın gözünde “Metin-Ali-Feyyaz” değil mi...
Şeref Bey Stadı, Demirören otoparkı
Vişne demişken Vişnezade mahallesindeki ulu çınar Süleyman Seba’ya bu işaret etme talihsizliği üzerinden terbiyesizlik saygısızlık yapanları tez zamanda futbol tanrısı çarpar umarım Fikret Bey’den iki önemli vaad duyduk.. Stadın adı ‘Şeref Bey” olacakmış.. Şahane.. Kompleksin içinde Hakkı Yeten’in ve Süleyman Seba’nın adları da mutlaka yakışan yerlere verilmelidir.. Katlı otoparkın adı da Yıldırım Demirören otoparkı olsun; ‘kaçak’ geçişlerde on kat ceza alınsın.. Ekonomi düzelsin.. Filan.
BİZ romantik futbolseverler isteriz ki, futbol hep güzelliklere gebe olsun. Centilmenlik ve erdem doğursun falan filan... Sadece iyi ve erdemli insanların taraftar olmadığını ve bunun doğaya aykırı olduğu gerçeğini hep görmezden geliriz. Aslında biliriz evinde karısına şiddet uygulayan nice hırt... Hırsızı arsızı... Sevgilisinin başını kesip çöpe saklayan sapıklar... Belki de küçücük çocukları taciz eden.. Tecavüz eden nice toplum atığı sefil profilin de taraftar olduğunu.. Bırakın bunu kırmızı ışıkta geçen.. Başkalarının hakkını hiçe sayan... Sıraya kaynayan, sıraya uymayan ve “önce ben” diyen nicelerimiz sokağı ve hayatı yaşarken başaramadığımız ve gösteremediğimiz güzellikleri hep futboldan bekleriz.
Ve işin en keskin tarafı “yoktur aslında birbirimizden farkımız..” Derbide sahaya yabancı madde atanlar bir ölçü yanlış yaptıysa. Çıkan olayları ve nahoş gelişmeleri bütün F.Bahçe camiasına fatura eden. Fazla ileri gidip nezaket dozunu kaçırarak Fenerbahçe taraftarına külliyen “Medeniyetsiz.. İlkel.. Ahlaksız..” demeye getiren G.Saray’ın Başkanı Ünal Bey bin ölçü yanlış ve haksızlık yapmıştır. Sahaya yabancı madde atanın cezası ve eğitimi oracıkta verilmektedir zaten tribün kültürü içinde ama camia temsilcilerinin ortaya attıkları bu yabancı söylemler derin yaralar açar.
Gelinsiz düğün gibi
Siz sözde ahlak ve medeniyet çağrısı yaparken nefret körükleyemezsiniz. Derbilerde stat farkı olmaksızın bunlar yaşanıyor. Maalesef yaşanacak. O ‘medeni olmayan’ camianın basketbol takımı sizin ‘medeni’ taraftarınızın gücüne gitti diye kupasını seyircisiz salonda almak zorunda kalmıştır. Seyircisiz salonda kupa töreni gelin’siz düğün gibi.. Ne acı. Bu acı gerçeğin üstünden bir sezon bile geçmemişken... Nasıl olur.. Vicdan.. Mesela.. Keşke başkanın sandığı gibi “G.Saraylılar medeni”.. Ne bileyim Beşiktaşlılar dürüst. Fenerliler centilmen. Bursasporlular hoşgörülü... vs gibi bir değerimiz gerçeğimiz olsaydı. Ya da sadece iyi ve ahlaklı insanlar taraftar. “Belaltı” vurmaya nezaketi izin vermeyen gerçek centilmen insanlar da kulüp başkanı olsaydı. Süleyman Seba gibi... Özhan Canaydın gibi.. Misal.
FERİDUN DÜZAĞAÇ'LA HAFTANIN PANORAMASI
Sözde ahlak ve medeniyet çağrısı yaparken nefret körükleyemezsiniz
HAFTANIN KAZANANI ‘Galatasaray Fener’i fena yendi aslında’
G.SARAY... Bu maç kağıt üzerinde bile berabere bitmedi ve ilk kez ‘berabere biten’ bir maçın mutlak galibi ve mağlubu oldu... G.Saray, F.Bahçe’yi fena yendi aslında... İki sinir bozucu golü hem de maçın başında hem de Kadıköy gerilim merkezinde yiyeceksin... Sonra geri dönmeyi bileceksin... Ve galibiyeti kaçıracaksın... Bunu gerçekten de çok iyi bir takım başarabilirdi... G.Saray cumartesi gecesi Kadıköy’de kağıt üstünde berabere biten bir derbide şampiyonluğunu ilan etmiştir... G.Saraylıların galibiyeti kaçırdıkları bir maça sevinmelerinin tek sebebi şampiyonluğun kokusunu almış olmalarıdır... Asuman’ı hak ettiğim kadar haklarıdır... Fe abi burdan duyurur.
HAFTANIN DÜELLOSU"Para her şeydir İlke hiçbir şey"
GAZETEMİZDE dün çıkan “Kazanan Karejma kaybeden Karlos” içerikli haber futbolun endüstrileştikçe sevimsizleşen gerçek yüzünü ve onun makus zaferini bir kez daha önümüze koyuyor...
Dünün Beşiktaş’ı... Yıllar önce bir deplasman derbisinde... Tribünde açılan talihsiz bir pankart... Dönemin Beşiktaş teknik direktörüne babasının işi üzerinden yapılan bir lümpen şakası... Sonuç: Hocalarının kırılan gururu için savaşıp yüzyıllarca unutulmayacak bir zafer elde eden ve o ‘zengin ve asil’ taraftarı alkışlatmak zorunda bırakan inanmış bir takım... Ben gibi çaresiz futbol romantiklerine bu oyuna anlam yükleme şansı veren muhteşem bir destan... Bugünün Beşiktaş’ı... Kendisini oyundan alan hocasına “Sen de kimsin, sen bir hiçsin” diyen bir ‘yıldız” ve o yıldıza rest çeken takım arkadaşları ve “olan bana olur beni göndermek daha ucuz” diyen bir teknik direktör... Bir maçlık göstermelik kadro dışı antin kuntini... Çekip garaja kilitleyemediniz mi bu Q7’yi... Biz Kartal’la devam ederdik... Perşembeye... Kendimizi bir mucize için motive ettiğimiz Atletiko sınavına bakış açım başkadır... Turu geçmek ya da elenmek oyunun içinde zaten var... Lakin o maçta Karejma’nın forma giyip giymeyeceği konusu benim için bir ruhun “kırılma anı” olacaktır... Bugüne kadar giydiği formadan daha büyük bir futbolcu görmedim... İnsan gider, hayat kalır. Aslolan hayattır... Hayatsa Beşiktaş... Asuman... Hayat apartmanında kapıcı olsam... Bir sana servis etmem.. Bir de O’na... Bonservisinizi alıp gidin.
HAFTANIN REÇETESİ“Acı hayata bağlar”
TARAFTARIN gönlündeki başkan adayı Serdal Adalı manifesto tadında bir yazılı açıklamayla ‘başkan adayı’ olmayacağını bildiriyor.. ‘Bu samimiyetsiz ve kaotik ortamda görev zorluğu’ diyor... Mali ve idari açıdan bilinenden daha ‘vahim’ bir tabloyla karşılaştığını paylaşıyor... Yerden göğe haklı... Benim ve başka kafada bir çok kartalın gönül tahtındaki aday Altınsay da benzer acı gerçekler yüzünden adaylığının söz konusu olmadığını bizzat paylaşmıştı benimle... Adaylar var... Biri seçilir... Acı gerçeklerin olduğu yerde acı reçeteler yazılır, yazılmalıdır Beşiktaş tribünlerine hakim olan ve ama yaşları nedeniyle Beşiktaş’ın unutulan karakteristiğini.. Özkaynak düzenini kaçıran genç taraftar profili.. Şapkayı önüne koyup ‘ikinci el’ yıldızlarla beyhude geçen yılları unutacak... Özkaynağa.. Gençlerine dönecek.. Dönmek zorunda. Gerçek taraftar da coşkusunu sevdasını bu takıma saklamalı.
Değeri bilinmeyenler geri gelsin. Kendisini... Coşkusunu... Sevdasını... Atınç...Muhammed.. Necip.. Veli.. Burak... İsmail... Ersan... Tanju... gibi gençlerine daha da gençler ekleyecek... Birkaç asıl ve onurlu ağabeyin önderliğinde.. Egemen... Toraman... Holosko gibi... Evet Holosko ağabey oldu artık... Koray Avcı gibi bir değeri bonus olarak... Üstüne 30 gollerde dolaşan Burak Yılmaz’ı ve bir ton da para vererek aldığımız genç yıldız adayı Filip bile ağabey oldu.. 30’una geldi.. Pek bi numarasını göremesek de... Orhan Gülle, Erkan Zengin gibi değeri bilinmeyen gençler geri getirilecek... Az para çok aşkla oynayan yurtiçi yabancılar eklenecek belki... Eskişehir’den Diyego... Belediye’den Holmen... Sivas’tan Grosiçki... Fena olmadı bu seçki... Öyle olacak mecbur... Bu formanın içi ‘adamsız olanı’ zaten üçüncü olur... Zaman geçer yaralar sarılır.. Ben diyeyim üç, sen de dört sezon böyle gidecek.. Zaman geçecek... Beşiktaş kalacak...
“Umutsuz Beşiktaş kadınları”
YENİ federasyonun hem de pozitif cinsel ayrımcılık yapan bu ‘kahır’ uygulamasını gelecek sezonda geri almasını umuyorum; hiçbir suçun cezası ‘böyle ağır’ olamaz. Şu üç günlük dünyada ve bu genç irisi yaşımda neden kendime yalnızlığı reva gördüğümü bu ‘ceza’ maçlarından sonra daha iyi anlıyorum; sessizliğe tapıyorum, yalnızlığımla dır dır ediyorum. Kadınlar... Aşık olmak, özlemek, şımartmak ve uzaktan sevmekse eğer... Başıma taçtır; ben kadınları çok severim... Amma velakin... Toplu halde statta ve topuklu halde trafikte iken direkt ofsaytteler.
Volkan Şen’den Riberi yarattılar
Sesi kısıp izledim mecbur... Bir adam koskoca Beşiktaş’ı bir başkalaştırdı ki sormayın. Sonra da kaçtı gitti. Olan o gencecik taraftara oluyor: Öfkeden ya içiyor ya küfrediyor. O küfrediyor... Stat kapanıyor... Olan hepimize oluyor.. 11 tane vitrin mankenine ‘beyaz forma siyah şort’tan.. o kutsal formayı giydirsen bu kadar çaresiz bu kadar ruhsuz o-la-maz; Volkan Şen’den küçük çaplı bir Riberi’yi ancak bu Beşiktaş’ın defansı yaratabilirdi.
Beşiktaşımın bugünü kalbimde yaradır
Kimse kimseye kızmasın; bana da kızmayınız.Yaşınız yetseydi de benim şahit olduğum o efsane kadrolara o beyefendi taraftar profiline gönül gözüyle bir dikiz atabilseydiniz keşke.. Hiç unutmam; Gökçeada’da yedek subayım, iyi ki 11 değilim zaten.. Nöbetçiyim ama firardayım; maç var, ‘Karadeniz’ bilardo salonunda Beşiktaş-Trabzon maçını izliyorum... 7-1; keyiften dört köşeyim, kahvenin sahibi Maçkalı Murat geliyor ve kulağıma fısıldıyor: “Komutan ayıp oluyor daa!”... Tanık olduğum heybetli mazisi yüzünden Beşiktaşımın bugünü kalbimde yaradır.
Düz ağaçlar kolay yetişmiyor
Ortak sevenlerimizden duyuyor, tivitırdan okuyorum; ‘Çarşı’ sevmiyormuş artık pek.. İnceden karşılarmış Fe abilerine.. Canları sağolsun... Bana karşı olacaklarına Dolmabahçe’deki asırlık çınarları ‘doku zehirlenmesi’ bahanesiyle kesecek o gözü dönmüşlere karşı olsunlar; düz ağaçlar kolay yetişmiyor zira...’ Asırlık çınar’ın dokusunu zehirleyen’den hesap sorsunlar... Dedim de aklıma geldi... Futbolcudan hakem komitesi başkanı olur mu hiç... Ayıp oluyor daa ilk günden!