İSTANBUL’dan itibaren yolculuk olaylı başladı. Benim yerime oturan beyin yerine başkası oturduğu için ve o başkasının kocası da onun yanına bir yabancıyı oturtmamakta direndiği için, benim oturduğum koltukta oturması gereken yolcu ayakta kaldı.
Bu karışık cümle kadar karışıktı Strasbourg’a gidecek olan THY uçağının içi. Çünkü kimse biletindeki numaranın gösterdiği yerde oturmak istemiyordu.
Onlar bir ay Suudi Arabistan’da hac görevlerini ifa ettikten sonra, ikinci vatanları Fransa’ya dönen hacılardı.
Uzun beyaz elbiseleri, terlikleri ve takkeleriyle, koymamaları konusunda uyarıldıkları halde onar- yirmişer kiloluk bidonları baş üstü raflarına koymakta direndikleri için, tepelerinden zemzem suyu damlaya damlaya üç küsur saat uçarak Avrupa’ya geri döndüler.
Uçak kalkarken "telefonu kapatın" uyarısına "neden kapatacak mışım?" gibi sıradan ama beklenmedik bir anda geldiğinde iyice absürdleşerek karşıdakini altüst eden bu soruyu soranlardan, beyaz elbisesi üzerine siyah püsküllü kırmızı fes takacak kadar kimlik isyanı içindeki gençlere uzanan bu grubun dışındaki, uçak personeli de dahil, herkes pasifize edilmişti.
Uçağın tekerlekleri yere değer değmez, tekbir ve Allahü Ekber nidaları yükseldi.
Uçaktan inen hacıları, havaalanında karşılamaya gelenler de büyük heyecan içindeydiler. Aralarında alınlarına üzeri İMG (İslamcı Milli Görüş) yazılı yeşil bantlar bağlayan gençlerin fazlalığı dikkat çekiciydi.
Avrupa’da yaşayan ve hacdan dönen Türklere çok rastladım. Ama dini, kendilerine ait ve kimseyi ilgilendirmeyen bir inanç olarak yaşayan o insanların yerini almaya başlayan bu yeni nesil dindarlık anlayışı farklıydı.
***
GERALD Chaix, Fransa devletinin eğitim politikalarının Alsace bölgesinde hayata geçirilmesinden sorumlu rektör. Üniversiteler ama esas olarak lise ve orta okullardan sorumlu. Kendisini ziyaret ederek Türklerin kalabalık olduğu Strasbourg’da üçüncü neslin sorunlarına nasıl bakıldığını öğrenmeye çalıştım.
Çünkü, benim karşılaştığım manzara artık sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da sorunuydu.
Başörtüsü yasağıyla ilgili sorularla başladı görüşmemiz. "Alsace’da, kesin rakamlar yok ama tahminen 500 civarında Müslüman öğrenci var. Kamu okullarında başörtüsü yasağının ilk uygulandığı 2004’te 17 kız öğrenci okulu terk etti. Ama bu yıl, bu nedenle okulu bırakan kimse yok. Bu bir başarıdır" dedi Chaix.
Bunun nedenini ise şöyle açıkladı: "Yasanın kararlılıkla uygulanması ve ailelerin öğretmenler tarafından ikna edilmesi."
Bu bölgede yasaya en sert biçimde karşı çıkan ve Müslümanlığı sonradan kabul eden bir Alsace’lı olan cemaat lideri, cemaat tarafından marjinalize edilmiş ve ikinci kez aynı göreve seçilmemiş.
"Başörtüsü bizim için üniversitelerde sorun değil" diyor Chaix,"Şimdi en büyük sorun, Müslüman öğrencileri lise ve orta okullarda bazı derslere girmemeye zorlayan radikal gruplar. Örneğin spor dersleri, kızların mayo giymeleri günah olduğu için yüzme öğrenmeleri engellenmek isteniyor. Sadece spor değil, Müslümanlıktan söz ederken İslami yorum getirmediği için tarih, felsefe ve fizik derslerine Müslüman çocukların sokulmaması baskısı yapılıyor."
Ama esas sorunun dinden kaynaklanmıyor Chaix’e göre, "Sorun sosyal. Biz, okula giren gençlere öğrenim eşitliği tanıyoruz. Onları başarılı bir yaşam için hazırlıyoruz. Ama gençler hayata atıldıklarında etnik kökenleri nedeniyle iş bulamayınca sorun başlıyor. Okuldaki fırsat eşitliğini hayatta garanti edemiyoruz."
"Müslümanlığı, ideolojik olarak taşıyanlar Fransız vatandaşı olsalar bile ülkeye entegre olamıyorlar" diyor Chaix.
***
AVRUPA’daki Türk imajının bugünkü kadar kötü olmasında kendi ön yargıları ve sorunları da rol oynuyor. Bu bağlamda işbirliği yapmak çok önemli. Ama kendi payımıza düşeni görmeden imaj düzeltilebilir mi?
Hac kafilesi dışındaki yolculara yaşam hakkı tanımak için uçakta düzenin sağlanması, tur şirketlerinin denetlenmesi yapılması öncelikle gereken kolay işler.