Paylaş
HABERİ duyunca kulak kesildim. Rusya ve Kazakistan Devlet Başkanları, Kazak petrolünün Rusya üzerinden taşınması konusunda anlaşmaya varıyorlardı.
Bu, binlerce varil petrolün önümüzdeki yıl sonundan itibaren Novorosiisk'e gelmesi, İstanbul Boğazı'ndan daha fazla sayıda tanker geçmesi demekti.
Başkaları tarafından en verimli biçimde nasıl kullanılacağına dair hesapların yapıldığı bu günlerde biz, bu kentin sakinleri, İstanbul Boğazı'nı yeteri kadar kullanabiliyor muyduk?
Fotoğraf makinamı alıp, Boğaz turuna çıktım.
* * *
BİR zamanlar, deniz trafiğinin en önemli durakları olan birçok şehir içi iskele, ya bakımsızlığa terk edilmiş, ya da yeme içme mekanı olmuş.
Yukarıdaki fotoğraftaki Bebek İskelesi, en canlı iskelelerden biri. Kandilli-Bebek-Kanlıca arası, günde 14 sefer yapılıyor ve yolcu sayısı 500'e kadar çıkabiliyor.
Ama bir iskele ki, evlere şenlik. Her an göçecek gibi.
Deniz yolculuğunun, minibüslere teslim olduğu bir kentin iskeleleri nasıl bakımlı olabilir ki?
Vapur kültürünün, minibüs kültürü altında ezildiği bir ortamda burnundan soluyan insanların aklına mı gelir Boğaziçi?
* * *
DÜN ile bugünü karşılaştırdığımızda, sonuçlar öyle çarpıcı ki, daha fazla söze gerek kalmıyor.
Osmanlı döneminde, Şirketi Hayriye'nin deniz kent ulaşım filosunun hızıyla, 1999'daki kent ulaşım filosunun hızı arasındaki fark ne kadar biliyor musunuz?
3.3 kilometre.
Bugün, Boğaziçi ve diğer şehir hatlarında çalışan vapurlar, yüz yıl öncekilerden sadece 3 kilometre daha hızlı.
Konuştuğum uzmanlar, ‘‘O zamanlar İstanbul'un merkezi, Taksim ve civarıydı. 20 kilometre kuş uçumu bir mesafeye taşımacılık yapılıyordu. Hız yeterliydi. Şimdi, İstanbul büyüdü. Mesafe 120 kilometreye çıktı. kent ulaşım filosunun hızı yetmiyor. Hız düşük kalınca İstanbullu da minibüse mecbur kaldı’’ diyorlar.
Boğaz rüzgárlarını soluyarak yapılan yolculukların yerine, keskin kokulu minibüs itişkakışının geçiş öyküsü bu. İstanbul'un kültürsüzleşmesinin öyküsü.
Bu öykü yeniden yazılamaz mı? Yazılabilir. 1960'lara kadar ağırlıklı biçimde kullanılmış olan Boğaziçi'nde trafiğin, sadece karşılıklı sahiller arasında değil, aynı kıyıdaki semtler arasında canlandırılması ise bu öykünün en güzel bölümlerinden birisi olabilir.
Paylaş