YARIN Kıbrıs Gazetesi çok ilginç bir kamuoyu yoklamasını açıklayacak. Asil Nadir'in sahibi olduğu gazete, üzerinde çok tartışılan sorularla ilgili geniş bir kamuoyu yoklaması yaptırdı.Çözüm isteyenleri ‘‘bir avuç hain, işbirlikçi’’ olarak suçlayanlara karşı en net yanıt olma niteliği taşıyor araştırma.Ayrıntıya girmeden şunu söyleyebilirim ki, referandum niteliği taşıyabilecek kadar geniş bir çerçevede yapılan araştırmaya göre Denktaş ve çevresinin beğenmediği Kofi Annan barış planına, Kıbrıslı Türklerin yarıdan fazlası ‘‘kabul’’ diyor. Çözüm ve Avrupa Birliği üyeliği isteyenlerin oranı ise hiçbir aday ülkede görülmeyen kadar yüksek.Kıbrıs'ta, Rumlarla eşit koşullarda çözüm olanağını 12 Aralık'ta kaçıran ana ve yavru vatan fertlerinin bu tablo karşısında oturup düşünmeleri gerekiyor.* * * SON zamanlarda, yakın çevresindeki insanların bile Denktaş'tan yollarını ayırmaya başladıklarını izliyorum.Örneğin, Demokrat Parti kurucuları, parti yönetimine çözüm konusundaki görüş ve beklentilerini içeren bir deklarasyon sunmaya hazırlanıyorlar.Burada bir parantez açarak, Demokrat Parti hakkında bir iki söz söylemek istiyorum. Demokrat Parti, Denktaş ile Eroğlu arasında, birbirlerini hırsızlıkla suçlayacak kadar ileri giden tartışmanın patlak verdiği 1993 yılında Denktaş tarafından Serdar Denktaş ve Hakkı Atun'a kurdurulmuştu. Denktaş'ın yıllarca liderliğini yaptığı Ulusal Birlik Partisi de, parti kongresini kazanan şimdiki Başbakan Eroğlu'na kalmıştı. DP, seçimlerden sonra, çözüm yanlısı CTP ile koalisyon hükümeti kurmuş, ekonomik açıdan olumlu adımlar atılmış ancak Ankara'nın şahinleri DP'nin CTP ile iktidarı daha fazla paylaşmasını uygun görmedikleri için koalisyonu bozdurmuşlardı.Bunu anımsattıktan sonra, eskiden uygulanabilir olan bazı yöntemlerin yani ‘‘derin müdahale’’lerin yeni koşullarda büyük riskler taşıyabileceğinin altını çizerek parantezi kapatıyorum.İşte o Demokrat Parti kurucularından bir grup Denktaş'lar ile yollarını ayırma aşamasına gelmiş durumdalar.* * * CUMHURBAŞKANI Sezer, ‘‘Kıbrıs Türklerinin beklentileri ne kadar önemliyse, hem garantör devlet olma niteliğiyle hem de anavatan olma vasfıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin de tarihsel ve ahdi hakları bulunmaktadır’’ mesajını verirken, Kıbrıs Türklerine ‘‘ince ayar’’ yaptı.Merak ediyorum, neden diğer iki garantör devlet olan İngiltere ve Yunanistan'dan, Kıbrıs senaryosunun en etkili aktörleri olarak belirleyici adımların arkasında bulunmalarına rağmen bu tip açıklamalar pek duyulmaz? Üslup farkının önemi burada.Kaldı ki anavatanın hakları, orada yaşayanların varlığı ve mutluluğundan bağımsız olarak ele alınamaz. Kıbrıslı Türklerle inatlaşarak, ‘‘tarihsel ve ahdi haklar’’ korunamaz. 28 Şubat'ı ıskalamama gayretinin esas nedeni de bu. Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye'nin haklarını koruma fırsatını bir kez daha yitirmemek. 12 Aralık'ta olduğu gibi.