Paylaş
Kuşadası Zabıtası'nın dün sabah erken saatlerde başlattığı güvercin seferberliği binbir zorluk ve heyecanla sonuç verdiği sıralarda ben olayı telefonla izliyordum.
Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanları'nın Ege barış çıkartmasının ikinci ayağı dün sabah Kuşadası'ndaki kaynaşma faaliyetleri ile devam etti.
Sisam'daki buluşma Ege'nin iki yakasındaki iş adamları ve halkın desteği ile gerçek bir barış şölenine dönüşürken, dün sabah Papandreu ve Cem Kuşadası'na geldiler.
Plana göre dışişleri bakanlarını taşıyan iki ayrı tekne limana girişte birbirlerine yanaşacak ve Kuşadası kalesinden çocuklar barış güvercinleri uçuracaklardı.
Neyse, güvercinler ve zabıtalar telef olmadan plan tatbik edildi. Aldığım bilgiye göre, son anda ellerinde güvercinlerle kaleye tırmanan çocuklar da sağlammış. O telaşta güvercin yerine kendisini boşluğa bırakan olmamış. Şükürler olsun.
Türklerle Yunanlıların, organizasyon uzmanı uluslar olduklarını kimse iddia etmiyor zaten. Önemli olan sonuç.
Ben, 'Ateşi söndüremedikçe, etrafında dans etmek ne işe yarar?' diyenlerden değilim. Sorunlardan kaçmak yerine, etrafında dans ederek onlardan korkmamayı öğrenmek, onları etkisizleştirmek her zaman tercihim.
Cem-Papandreu görüşmesi, Ege sorunlarına doğrudan çözüm getirmese de, Türk ve Yunanlı yöneticilerin birbirlerini daha iyi anlayacak mekanizmalar oluşturmasına olumlu bir halka daha ekledi.
Deniz ve hava trafiğinde taraflar arasında danışma mekanizmalarının kurulması, her iki ülkenin dışişleri bakanları düzeyinde telekomünikasyon hattı oluşturulmasına karar verildi. Küçük ama önemli adımlar bunlar.
Sisam-Kuşadası buluşması bu kadarla sınırlı değil, bu haftanın gündemini de yakından ilgilendiriyor bu buluşma.
* * *
TÜRKİYE'nin takviminde Avrupa haftası başlıyor desek hatalı olmaz.
Bugün, Avrupa Birliği Genel İşler Konseyi'nde Türkiye değerlendirilecek.
Yarın Türkiye-AB Ortaklık Konseyi Lüksemburg'da toplanacak. Türkiye'nin AB adaylığının resmen ilan edildiği Helsinki Zirvesi'nden sonra ikinci toplantı bu.
İlk toplantıdan bu yana Katılım Ortaklığı Belgesi'nin kabul edilmesi ve Ulusal Program'ın netleşmesi bu toplantıda Türkiye'nin elini rahatlatacak.
Ama şimdi önemli bir dönem başlıyor artık. Uygulamanın konuşulacağı dönem. 'Ne yaptık, ne yapmadık' hesaplaşma dönemi.
Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkilerin hız kazanması için Anayasa değişikliklerinin hızla hayata geçirilmesi zamanı geldi. Geçiyor bile. Fazilet Partisi'nin kapatılmasının yol açtığı rahatsızlık bunun en somut kanıtı. Türkiye bir yandan Avrupa adaylığını, öte yandan 12 Eylül Anayasası'nı daha fazla taşıyamaz.
* * *
ULUSAL programı hızla gerçekleştirmek Türkiye'nin sorumluluğu ama Avrupa'dan da daha fazla taahhüt isteme zamanı.
Avrupa Birliği, diğer aday ülkelerle 'Tarama' (screening) sürecini çoktan başlattı. Yani, diğer adayların yaptığı değişiklikler adım adım izleniyor. Tam üyelik yolunda hangi adımların atıldığını, geriye ne kaldığını belirleniyor. İşlerin ciddiye bindiğini gösteren bir süreç bu.
Türkiye için ise henüz ön tarama yapılıyor.
Bu yıl içinde mutlaka tarama süreci başlatılmalı Türkiye için. Türkiye Avrupa denetimine kendisini daha fazla açmalı, Avrupa da genişleme sürecine Türkiye'yi dahil ettiğinin ciddiyetine ve bilincine daha iyi varmalı. Özellikle de önümüzdeki yıl sonunda Kıbrıs'ın tam üyeliğinin gündeme geleceğini göz önüne alırsak, bu mutlaka yapılmalı. Yoksa Türkiye-AB ilişkileri içinden çıkılmaz hal alır.
Avrupa haftası, Brüksel'de aday ülkelerin de katılacağı bir toplantıyla devam edecek. Avrupa'nın geleceğinin tartışılacağı bu toplantıya Dışişleri Bakanı İsmail Cem de katılacak ve Türkiye'nin Avrupa'nın geleceğine katkısını anlatacak.
* * *
TÜRKİYE, Ege sorunlarının ve Kıbrıs'ın da ele alınacağı Ortaklık Konseyi'ne Sisam-Kuşadası buluşmasından sonra gidiyor. Bunun Avrupa'ya verdiği mesaj önemli. Türk-Yunan yakınlaşması Türkiye'nin Avrupa yolunu açıyor, Avrupa Birliği'nin de geleceğini biçimlendiriyor.
Yani, güvercin seferberlikleri boşa gitmiyor. 'Makbule geçti'nin İzmirce ifadesiyle 'hora geçiyor'.
Paylaş