DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in buluştukları gün, Rusya'nın İstanbul Başkonsolosu Sergey Velichkin, Aynalar Salonu'nun verandasında, konsolosluğun konumu ile Topkapı Sarayı arasındaki ilişkiye dikkatimi çekiyordu.
İstanbul Boğazı'nın girişine hakim olan iki yapı, bölgenin iki büyük imparatorluğunun inişli çıkışlı ve kıyasıya rekabetin hakim olduğu ilişkilerinin örüldüğü iki mekandı.
İki mekan da yerlerinde duruyor ama Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, karşılıklı güvensizliklerin ağırlığından kurtulup ''doğal ortaklık'' eksenine ilerliyor.
Sekiz yıl aradan sonra ilk kez bir Türk dışişleri bakanının Moskova'yı ziyareti ve bu ziyaret sırasındaki mesajlar bunu ortaya koyuyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin, ''Sizi yeniden keşfettik'' diyor. Rusya'nın resmi pozisyonunu özetleyen bu söz ilişkilerin her alanına yansıyor.
Bundan sonra yetkili ağızların ifadesiyle 'daha şeffaf, güven ortamını besleyen, işbirliği arayışının doğal ortaklıktan kaynaklandığının bilinci ile hareket edilen' bir döneme adım atılmak isteniyor.
İki ülke arasındaki ticaret 6.5 milyar dolara ulaşmış. Türkiye Rusya'nın en fazla ticaret yaptığı ikinci ülke durumunda. Ekonominin göstergeleri pembe tablolar çiziyor. Her şey ne kadar pembe mi? İlişkilerin gelişmesinde çok önemli rol oynayan güvenlik alanında, aşılabilir bazı sorunlar dışında galiba öyle.
TERÖRİZM
RUSYA Dışişleri Bakanı İvanov'un, 2001 yılında Türkiye'yi ziyareti sırasında iki ülke arasında terörizme karşı mücadele amacıyla güvenlik işbirliği kararı alındı. Türkiye'den, Çeçenistan ile ilgisi olduğu belirlenen isimler hakkında işlem yapması istendi. Bu süreç, her zaman beklentileri -her iki taraf açısından da- tam karşılamadı.
Örneğin, son olarak, Swiss Otel baskını ile ilgili bazı kişilerin serbest bırakılmaları üzerine Moskova, hoşnutsuzluğunu resmen bildirdi.
Güvenlik, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde çok özel bir hassasiyet noktası olarak öne çıkıyor.
Yeltsin döneminin, devlet ve yolsuzluklar sistemi ile yarattığı iş adamlarının ve onların denetimindeki medyanın üzerine tank gibi giden Putin, hükümeti değiştirip tamamen denetimi altına alarak, aşırı güçlü bir yeni başkanlık dönemine adım atıyor.
Putin'in önümüzdeki dönemde tavizsiz noktası Çeçenistan. Uluslararası terörizme karşı mücadele çerçevesinde Rus-Amerikan işbirliği hiç de küçümsenmeyecek boyutlarda devam ediyor.
Moskova metrosunda 41 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör eyleminden bir hafta sonra meydana gelen iki olay Putin'in bu konudaki kararlılığını ortaya koymuyor mu?
Çeçenistan'ın eski Devlet Başkanı Yandarbiyev'in Katar'da, ondan birkaç gün sonra da yine aranan isimlerden Tahabayev'in, bu hafta başında İnguşetya'da peşpeşe öldürülmelerinden söz ediyorum.
Rus yetkililer, Yandarbiyev'in finans kaynaklarının başında oturan kişi olduğunu ileri sürüyorlar. Burada bir küçük notu da eklemek istiyorum. Türkiye'de bazı çevrelerin Yandarbiyev'e sahip çıkmaları, Moskova'nın dikkatini çekmiş durumda.
BOĞAZLAR
PUTİN'in, Gül ile görüşmesi sırasında Rus tankerlerinin İstanbul ve Çanakkale Boğazları'nda bekletilmesinden şikayetçi olduğu anlaşılıyor. Bu şikayetin perde arkasında Rusya'nın petrol politikası ile ilgili bazı gelişmeler var.
Transneft, Rusya hampetrolünün Batı pazarlarına Karadeniz ve Kuzey Denizi üzerinden çıkartılacağını açıkladı. Bunu öncelikli yol ilan etti. Rus uzmanlar, bu ihraç yolunun, ham petrolün pazardaki spot fiyatını artırırken, ulaşım masraflarını düşürdüğünü söylüyorlar. Moskova bu politikada ısrarlı görünüyor. Tanker filosunu da yenileyerek kapasitesini arttırıyor.
Ya Boğazlar? Türkiye'nin bu konudaki hassasiyeti aslında sadece bizim değil, Rusya'nın da çıkarları ile örtüşüyor. Yeni işbirliği dönemi bu bilincin Moskova tarafından da paylaşılmasını sağlayacak zemini yaratır umarım.