"301, Levi’s 501 gibi marka oldu, 404 gibi üzerimize yapıştı."
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın 301 tarifini çok beğendim.
Hiçbir muhalefet partisi, ifade özgürlüğünün önünü tıkayan bu maddeye böyle güzel bir sloganla karşı çıkamadı.
Pardon haksızlık yapmayayım. Slogan bulamadılar demek doğru değil galiba.
Zaten 301’i hiç dert etmediler.
Evet, özellikle Türkiye dışında 301 çok meşhur.
Hele, yeni ceza yasası hazırlanırken bizim meslek örgütlerimiz "bakın bu, bu, bu maddelerde sıkıntılarımız var" dediğinde hiç kulak kabartmamış olan Brüksel entelijansyası 301’e fena takmış durumda.
Sanki 301 ile iş bitecekmiş gibi. Türkiye’de ifade özgürlüğünün önündeki tek engel 301’miş gibi.
Sıkıntı çok. Şu anda uyuyan ama istendiği zaman basını susturmak için devreye girebilecek olan engeller var. Soruşturmanın gizliliği bahanesi sadece biri.
301 gerçekten son derece gerici bir madde. Devlet kurumlarına, hükümete yönelik her türlü eleştiriyi keskin bir biçimde bastırma kapasitesine sahip.
Kötü bir marka haline gelmiş olan bu maddeyi kaldırmak ya da değiştirmek yetecek mi?
Yetmeyecek. İfade özgürlüğüne sadece göstermelik bir önem vermeye devam ettikçe, düşünceyi mahkum edecek başka yollar bulunacak.
"301’i, 501 Levi’s gibi marka haline getirip, 404 gibi üzerimize kim yapıştırdı acaba?"
AKP bunun yanıtını samimi bir biçimde verdiği gün, 301’den kurtulma cesaretini de bulmuş olacak.
SOYKIRIM TASARISI
AMERİKAN Kongresi Dışilişkiler Komitesi Çarşamba günü, Ermeni soykırım tasarısını oylayacak. Tahminler muhtelif ama tasarı kabul edilecek gibi görülüyor.
Daha sonra Kongre’nin de onayına gidecek olan tasarı bağlayıcı değil. Ama bunu hedef haline getirip büyük paralar kazananlar açısından önemli bir adım.
Stratejinin önce sigorta ayağında başarı sağlandı. AXA örneğin, tazminat ödemeyi kabul etti. Ardından California Valisi Schwarzenegger toplu mahkeme başvurusu hakkı tanıdı ve Alman Bankası’na, aynı İsviçre’deki Nazi altınlarıyla ilgili açılan dava gibi bir dava açıldı. Osmanlı Ermenilerinin mal varlıklarının, İstanbul’daki Alman Bankası aracılığıyla Almanya’ya kaçırıldığı iddiası doğrulanırsa büyük tazminatlar alınacak.
Dünya parlamentolarından bu kararları çıkartmak ise hukuki temeli güçlendiriyor. Amerikan Kongresi’nin alacağı karar en etkilisi tabii.
Artık, "Görmezden gele gele bugünlere geldik" demeyeceğim. Bu o kadar tekrarlandı ki. Demek biz bu deve kuşu sendromunu aşacak olgunluğa, zekaya, uzak görüşlüğe ulaşamadık.
Ben, Amerikan Kongresi’nden çıkacak böyle bir kararın sonuçlarını merak ediyorum.
Türk-Amerikan ilişkileri bozulacak deniyor. Bozulmadık bir tarafı pek kalmadı zaten. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, Fikret Bila ile konuşurken anımsattığı Çuval olayı bunun her karşılaşmada aşılmaz bir engel haline dönüştüğünü söyleyen açıklamasını yabana atmayın. PKK konusundaki rezalet tavrın yanı sıra Irak savaşının Türkiye kamuoyunda yol açtığı vicdani ve siyasi tepkiler ilişkileri zaten bozdu.
İlişkiler bozulur mu noktası çoktan geçildi. Şimdi düzelme ihtimali sorgulanıyordu. Soykırım tasarısının kabulü ilişkilerin düzelme ihtimalini de kaldırır.
Böyle bir kopuş, Amerika’nın bölgedeki çıkarlarına İncirlik üssünün kapatılmasından çok daha büyük bir darbe olur uzun vadede.