11’lerini kurdular topa girdiler. Antrenörleriyle, oyuncularıyla hepsi meslektaşlarımız. Gazeteci arkadaşlarımız.
Benim dikkatimi çeken, bu takımlarda hiç kadın gazetecinin yer almıyor olması değil. Tabii, kadın yazarlar da var, çok önemli kadın muhabirler de mesleğimizde.
Üstelik, AKP anayasası çevresinde derinleşen liberal-liberal olmayan tartışmasında yerlerini çok uzun zamandan beri aldılar hepsi.
Ama ben bu takımlara alınmamalarına takmıyorum.
Türkiye’de özgürlükler, demokrasi, insan hakları tartışmasının tam bir erkek bakış açısı ile yapılır hale gelmesi benim canımı sıkan.
Takımlarını kurdular ve topa girdiler. Top nerede?
Bu bakış açısıyla, bu erkek ağzıyla meseleleri yorumlamaya başladığınızda bu sorunun tek yanıtı kalıyor. Ki gerçeğin de ta kendisi.
Bu mecazi sahada topu da türban temsil ediyor. Kadınların başı ve korkuları üzerinden siyaset yapılıyor.
* * *
BU oyun burada durmalı.
AKP liberalliği de, AKP’ye karşı mücadeleyi türban ve laiklik odaklı yapan muhalefeti de derhal soyunma odalarına gönderip sağlıklı bir tartışma ortamını yaratmalıyız.
Demokrasimizi derinleştirmeyi, haklar ve özürlükleri yaygınlaştırmayı bu ataerkil zihniyetle tartışmak mümkün değil.
Bu zihniyetin çengeline takılı bir tartışmanın sonu "çoğunluk demokrasisinin" yüceltilmesine gider. Gücün haklılığına, güçlünün dayatmacılığına varır.
Bu tartışmada azınlığın, farklı olanın yeri hiç yoktur.
Hele kadının hiç mi hiç.
* * *
BU iklim değişmezse, biri çıkıp da "kadınların korkusu yersiz. En büyük kazanımlarını Ceza Yasası değişikliği sırasında AKP döneminde elde ettiler" derse tartışma korkmak ve korkmamak noktasında düğümlenir kalır mesela.
Ama söylenecek çok şey var.
Örneğin, o değişikliklerin Avrupa Birliği ile müzakere kararının alınmak istendiği, ve müzakerelerin başlaması için çaba gösterildiği bir dönemde gerçekleştiği gerçeği var. Avrupa baskısı bu süreci etkileyen birinci neden. Gaye Erbatur, Orhan Eraslan gibi yasanın hazırlığı sırasında Meclis Komisyonu’nda yer alan ilerici CHP milletvekillerinin, bu süreçte oynadıkları rol var. Bu da ikinci neden.
Üçüncü ve en etkili neden ise kadınların, hakları için verdikleri örgütlü mücadele. Bu da üç.
AKP liberallerinin, zina tartışması gibi, komisyonda en gerici fikirleri kimlerin masaya getirdiğini anımsamak için dönüp o arşivlere bakmalarını öneriyorum.
O zaman esas korkutucu olanın dini siyasete alet eden muhafazakarlık, tutuculuk, gericilik olduğu daha iyi anlaşılır.
* * *
YENEN ve yenilen terminolojisinin hakim olduğu takım zihniyetiyle ne AKP muhafazakarlığının yaygınlaşmasının önüne geçilebilir, ne de Türkiye’de demokrasi derinleşebilir.
Haklara, eşitliğe, hukuk devletine yani demokrasiye bütün yönleriyle inanan ve savunan ilerici bir muhalefete ihtiyacımız var.
İktidara sırtını dayayan muhafazakar liberal takımlarla, azınlıkların, farklılıkların ve kadınların bakış açılarının dillendirilmediği tartışmalarla demokrasi yolunu yürümek mümkün değil. Muhafazakarlığa karşı ilerici muhalefetin sorularını gündeme taşımak gerekiyor. Bu muhalefetin liderliğini kim yapacak? İşte esas sorumuz bu.