Paylaş
Kendi tarihleriyle yüzleşebilme cesareti sayesinde büyük oluyorlar...
İşte bir örnek daha:
Alman İçişleri Bakanlığı’nın binasından giriyoruz...
Bir parkı andıran geniş avludan geçince dev bir afiş çıkıyor önümüze...
Üzerinde bir Nazi askeri ve gamalı haç var...
HALT POLIZEI!
Gözümün önüne Nazi katliamlarının siyah-beyaz filmleri geliyor.
Schindler’in Listesi...
Ölüme giden Yahudi kafilenin bitkin yürüyüşü sırasında megafondan bağıran “derin gırtlağın” tüyleri diken diken eden o sesi:
ACHTUNG!!! ACHTUNG!!!
Şaşırıyorum.
Alman İçişleri Bakanlığı kapısında neden böyle bir afiş var?...
Sonra anlıyorum ki bu bir sergi...
Dünyaya “düzen getirmek” diye başlayan “yıkım”ın sergisi...
Serginin konusu:
“Nazi döneminde polisin faaliyetleri.”
Almanya’nın 16 eyaletinin içişleri bakanlarının ortak kararıyla başlatılmış.
17 Eylül’den itibaren bütün bakanlık binalarında sırayla sergilenecek.
Okullar geziler düzenleyecek...
Sergideki fotoğraf ve belgelerin seçimini ise Alman tarih müzesi ile polis akademisi ortaklaşa yapmış.
Sergi, 1933-44 dönemi polisinin nasıl da bir “yalan propagandası”yla faşizmi getirdiğini anlatıyor.
HALKIN KORUYUCULARI
Ali Varlı fotoğrafları çekerken, ben bir afişin önünde kalıyorum...
“Halkın koruyucuları” yazıyor.
SS’lere dönüşecek olan o “zulmün sinsiliği”...
Böyle bir serginin içişleri bakanlıklarında açılmış olması müthiş bir yüzleşme elbette...
İşte o an Celal Özcan soruyor:
“Fatih, ne olur biz de kendi tarihimizle yüzleşebilsek...”
- Evet ne olur?
Mesela 12 Eylül darbesinin sergisi açılabilse...
Üstelik Adalet Bakanlığı’nda...
Sonra “dışkı yedirme” olayları geldi aklımıza...
Güneydoğu’daki faili meçhuller... İdamlar... Darbeler, müdahaleler... Sıkıyönetimler...
6-7 Eylül...
Ermeni meselesi...
Kim bilir daha aklımıza gelmeyen neler?
Erivan’a “ortak tarih kurulu” önerdiğimizi hatırlıyorum. Ne kadar doğru bir talepti...
Başbakan Erdoğan’ın o dönem, “taziye mesajı” yayınlaması ne kadar anlamlıydı...
KORKUYU AŞMAK
Peki niye yüzleşemiyoruz?
Korkuyor muyuz?
İşte o yüzden diyorum:
“Büyük devletler, büyük törenlerle değil, büyük yüzleşmelerle yerini buluyor.” Barış sürecini o yüzden önemsiyorum.
“Hakikatleri araştırma komisyonu” bu nedenle önemli bir öneridir.
NİYE YÜZLEŞMELİYİZ?
Çünkü tarihle korkmadan yüzleşmek, geçmişi habis bir ur gibi kuşatıp, çürütüp, oradan geleceğimize doğru akan ve bir türlü yakamızı bırakmayan bütün pisliklerin de temizlenmesi demektir.
Böyle yüzleşmeler bugünden geçmişe bakabilme olgunluğunu da getirir.
Böyle yüzleşmeler milletlerin hafızasındaki “travmatik olayları” temizler.
Bireyin devlete olan aidiyet duygusunu yükseltir.
Kendi tarihinden “kaçan” bir halk, geleceği için, sürekli olarak “aranan” bir “kaçak” durumunda kalır.
O tartışmalı sicil, bitmeyen bir kâbus gibi sürekli olarak yastığının altındadır.
Korkar...
İşte bu yüzden yüzleşmeliyiz. Bunlardan kurtulmalıyız.
Bu yüzden bir an önce “demokratik anayasa”.
Yapabilir miyiz?
- Yalnızca birbirini düşman ilan etmeyen bir olgunluk içinde...
Göstereceğimiz o demokratik cesaret yeter...
Paylaş