Paylaş
Öcalan yakalandığında...
Bir gün onun yazdığı mektubun Diyarbakır Meydanı’ndan “Sayın Öcalan” diye okunacağını düşünebilir miydiniz?
Elbette hayır.
Meclis’te grubu bulunan bir partinin “Muhatap Sayın Öcalan’dır” diyeceğini düşünebilir miydiniz?
Elbette mümkün değil.
Devletin Öcalan’la barış için görüşmeye başlayacağını, Oslo toplantılarını, MİT müsteşarının Öcalan’la barışın şartlarını ya da takvimini görüşeceğini hayal edebilir miydiniz?
Elbette hayır...
Lafı uzatmadan...
Bugünleri o günlerden görebilir miydiniz?
Elbette hayır...
Gerçi görenler vardı.
Mesela Öcalan yakalandığı gün, asılmasına kesinlikle karşı çıkan, bunun için her türlü girişimde bulunan o dönem MİT’in iki kilit ismi, Şenkal Atasagun ve Miktad Alpay vardı. Sonradan barış sürecinin temellerini atan Emre Taner vardı...
Çünkü onlar bu meselenin silahla çözülemeyeceğini çok iyi biliyorlardı...
KÜRT PARTİSİ OLMAYAN BDP, CUMHURİYET PARTİSİ OLMAYAN CHP
Sorumuza dönersek...
Siyasetin çok derinlerinde gibi gözüken bu cevap, dün Milliyet gazetesinden Zeynep Miraç’ın Ahmet Türk’le yaptığı sohbetin son cümlesinde sivriliyordu...
Ve bana göre en önemli cümleydi...
Ahmet Türk, yıllardır tanıdığım ve siyasi öngörülerini çok değerli bulduğum bir isimdir.
Dün sohbeti şu sözlerle bitiriyor: “Biz Türkiye partisiyiz diyoruz ama birileri ısrarla siz Kürt partisisiniz diyor. Belki bu özgürlük olduğunda kimlik üzerinden siyasetin de bir anlamı kalmayacak. Siyaset (düşünceye) göre ayrışır. Sosyal parti, muhafazakâr parti, liberal parti gelişir. Türk’ü de Kürt’ü de diyelim ki liberal bir partide buluşur”.
İşte aradığımız cevap bu paragrafta yerini buluyor.
Öyleyse bir daha soralım:
Mesela tam demokrasiye geçmiş ve vatandaşlarını, kendisini, etnik kimliklere göre değil, vatandaşlık kavramına göre tanımlayan bir Türkiye düşünün. Ne Kürt ayrımcılığı ne de Türk ayrımcılığı var. Ahmet Türk’ün sözünü ettiği bu zeminde siyasi partiler kendilerini neye göre tanımlayacaklar?
Çatışmayı silmiş, nefreti ve öfkesi kabuk bağlamış bir toplumda yeni kuşaklar karşısında eski anlayışlar ayakta kalabilecek mi?
Mesela, BDP Kürt partisi olma imajını silip, sosyal demokrat liberal bir parti konumunu hedeflerse, CHP ne yapacak?
CHP, devletçi, statükocu eleştirilerin arasından sıyrılabileceği bir yeni siyaseti kurabilecek mi?
AK Parti muhafazakâr merkez konumunu mu zorlayacak?
MHP ne yapacak?
Çok uzak gibi gözükse de bu sorular, Türkiye siyasetindeki yeni arayışların ilk işaretleridir.
Kimlik, aidiyet, inanç ve kültürel farklılıkları siyasetten arındırmış bir Türkiye’de,
Ahmet Türk’ün altını çizdiği siyasi durum öyle çok uzak değildir.
Dedim ya...
5 yıl önce hayal edemeyeceğiniz gelişmeleri yaşadığımıza göre...
Şaşırmamak gerekiyor artık.
Paylaş