Paylaş
Twitter yasağının ertesi sabahı Viyana’da, Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz’la görüşüyoruz.
Kurz, Avrupa’nın en genç bakanı... 27 yaşında.
Ve aynı zamanda Avrupa Konseyi dönem başkanlığını yapıyor..
Yani Avrupa’nın “siyaset dümeni” için bir nevi “kollektif kaptan”dır.
Peki 27 yaşında olması ne demek?
İnternet tarihinde ilk alan tescili 1985 yılında yapıldığına göre Kurz, tam bir internet kuşağıdır...
İnternet doğumludur yani.
Peki internet doğumlu bir Avrupalı bakan, acaba Twitter yasağını nasıl yorumlar?
Dedi ki:
“Doğrusu, bırakın yasağı, ben böyle bir düşünceyi bile kendime çok yabancı ve uzak bulurum...”
Ben işte bu “yabancı” ve “uzak” lafına takıldım.
Yıllardır Türkiye’nin AB macerasını takip eden bir gazeteci olarak...
Yine döndük aynı yere geldik.
Özal’dan Demirel’e, Çiller’den İnönü’ye, oradan Ecevit’e, Sonra Baykal’a, Karayalçın’a, Abdullah Gül’e...
Özal’la yaptığımız ilk AB gezisini hatırladım. Kapıdaki bir “yabancı” gibi bakıyorlardı bize.
Demirel’le gittik, yine öyle.
Çiller, Yılmaz, Hikmet Çetin...
“Yabancı” ve “uzak”...
İşte yine döndük aynı yere.
O zaman daha doğmamıştı Kurz...
Neye üzüldüm biliyor musunuz?
25 yıl sonra, 27 yaşında geleceği parlak bir bakandan yine aynı sözleri duydum ya...
Hayallerim acıdı.
Bunca yıl ne yaptık biz yahu?
“Yabancı” ve “uzak”...
Umarım Esad bir çılgınlık yapmaz
SAKIN ha!
Türkiye bir Suriye uçağını düşürdü diye savaş tamtamları çalmasın.
Çünkü, sınır ihlalleri topyekûn savaşa dönüşmez.
Adı üstünde, “sınırlı”dır...
Ve Türkiye haklıdır.
Ayrıca bu müdahale, savunma refleksimizin gücünü gösteren bir sonuçtur.
TSK’yı tebrik ediyorum.
Geçmişte benzeri bir durum da bizim başımıza gelmişti.
Bir keşif uçağımız, sınır ihlali gerekçesiyle Suriye tarafından düşürülmüştü.
Türkiye o zaman meseleyi savaş alanına değil, uluslararası hukuka götürmüştü.
Şimdi benzeri bir durum var.
Bu nedenle mesele bir sınır ihlali boyutunda kalmalıdır.
Umarım Esad bir çılgınlık yapmaz.
Ve umarım bu olay, seçimlerin en sıcak haftasında iç siyasete konu olmaz...
Haftanın trafiği
GEÇEN hafta öyle bir trafik yaşadım ki...
Frankfurt... Köln... Viyana... Bursa Uludağ... Antalya...
Ortak soru şu:
“Türkiye’ye ne oluyor? Kim haklı?”
Endişe var. Yatırımcılar kaçarsa...
Ve sonra Bursa’ya geldim. Uludağ Ekonomi Zirvesi...
Ve Türkiye ekonomisini götüren iki genç ve başarılı bakan. Ali Babacan ve ardından Mehmet Şimşek...
İkisini de birer gün arayla dinledim...
Avrupa’nın en genç bakanı Kurz’la aynı şeyleri söylediler:...
“Avrupa Birliği... Demokrasi... Hukuk güvenliği... Özgürlükler... Eğitim kalitesi...”
Avrupa’nın üç genç bakanı aynı şeyleri söylüyor. Ama psikolojik olarak ayrı yerlere düşüyor...
“Uzak” ve “yabancı”...
Nasıl iştir bu?
Antalya’daki bu heyecan var ya... Büyüktür bu ülke arkadaş !
SURİYE uçağı düşürülmüş...
Twitter tartışması. Seçim kamplarının ağır ateşleri. Tapeler.
Anıtkabir’de Fenerbahçe bayrakları...
Ve Antalya’dayım. Kaya Belek’te..
Toprak kortlarda muazzam bir heyecanı izliyorum. Üzerlerinde ay-yıldızlı formalar...
Tekerlekli sandalye tenis turnuvası...
Muharrem Çakmak, Turan Akalın, Hakan Güngör, Neşe Aydemir, Jülide Yıldız ve Büşra Ün...
Turkish Open 2014 Tekerlekli Sandalye Tenis Turnuvası...
Sonra dünya kupası elemeleri.
Öylesine heyecanlılar ki...
Onlar kortlarda tekerlekli değil, uçan sandalyede oynuyorlar...
O heyecanı seyrederken diyorum ki...
“Ne kadar gerilirse gerilsin... Büyük bir ülke burası arkadaş...”
Paylaş