Paylaş
Bana göre çok önemli bir gelişme... Eminim Dışişleri Bakanlığı’nın pazar günü mesai konularından birisi, hatta öncelikli olanı budur. Çünkü Sinan Narin’in tutuklanmasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun birebir ilgilendiklerini biliyoruz... Eğer ben “iyi niyetli bir senaryo” içinde değilsem...
Aynı gün Adalet Bakanı’nın ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne saldıran şüphelilere kovuşturma izni vermesi de sıradan bir haber değildir.
Hatta Washington’dan Sinan Narin’le gelen pasa karşılık güzel ve hızlı bir jest olmuştur diyebilirim.
Çünkü... Sinan Narin geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti sırasında Türk Büyükelçiliği önünde izinsiz gösteri yapan PKK/YPG’li teröristlere karşı çıktığı için gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı.
Yani olay Türkiye Büyükelçiliği’ne yapılan bir saldırıydı...
ABD Sinan Narin’i şimdi serbest bıraktı.
Haberin geldiği günün ertesi bu defa Ankara’dan çok önemli bir karar geldi...
Adalet Bakanı Gül, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne ateş eden sanıklarla ilgili olarak savcılığa “kovuşturma izni” verdi.
Kovuşturmanın konusu ise şu:
“Yabancı bir devlete karşı hasmane hareketlerde bulunmak.” Bu kovuşturma izninin bizim Sinan’ın Türkiye’ye döndüğü gün verilmesi çok anlamlıdır... Bence güzel hareketler bunlar.
Aslında bu güzel hareketler...
İnce ve zeki bir diplomasi gerektirir ki... Türkiye şu anda bağımsızlığına, şerefine yakışan diplomatik zekâyı gösteriyor.
Yani... Ankara ve Washington karşılıklı adım atmış oluyor.
İki ülkenin büyükelçilikleri önünde yaşanan olaylar “pozitif kararlarla” bir mesaja dönüşüyor...
Karşılıklı yaşanan bu gelişmelerin elbette bir diplomatik tercümesi vardır.
Gerilen ilişkilerin makul bir noktada iki devletin tarihindeki dostluğa yakışır bir şekilde buluşması için bu gelişmeler bir başlangıç sayılabilir mi?
Ben en azından iyi niyetle böyle düşünüyorum...
Sonuçta iki ülke de mesajlarını vermiştir.
Her iki ülkenin de yargının bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü esas kabul ettiği çerçevede bunlar olumlu gelişmelerdir.
Arkadaşlar...
Sonuç olarak devletler arasındaki ilişkilerde “aşk ve sevgi” değil; karşılıklı menfaat kuralı geçerlidir.
Bir devletle bir başkası çok yakınlaşır, dostluk mesajları verir. Başka devletlere karşı birlikte durur.
Ama bir bakarsınız, her şey değişir...
Çünkü menfaatler değişir...
Devletler tarihi bunun örnekleriyle doludur. İşte 60 yıldır silah aldığımız müttefik ABD...
Rusya’dan alacağımız S-400’ler için neler yaptı...
Suudi Arabistan 360 milyar dolarlık silahı alınca, ABD’nin koyduğu “teröre destek veren ülke damgası” siliniverdi.
Gerçek bu kadar açık...
Ve bu kadar karanlık...
Defalarca yazdım.
Türkiye’yi hâlâ “Marshall Yardımı alan” “İMF bağımlısı” bir ülke gibi görmek isteyenler yanılır...
Artık yeni diplomasiyi bu gerçeklere göre kurmaları gerekiyor. (Gördüğüm kadarıyla bunu önce İngiltere anladı. Bunda görevi devreden Büyükelçi Richard Moore’un elbette büyük etkisi vardır.)
Yazının başlığına dönersek...
ABD’den gelen pas...
Türkiye’den giden jest...
Yeni bir sayfa için önemlidir...
Paylaş