Paylaş
Bir fotoğrafı var...
Sırtını dağlara dayamış...
Dağ gibi duran bir kadın...
İran-Irak sınırında... Terörün kol gezdiği köylerde...
Hakkâri’nin Şemdinli’sinin...
Derecik beldesinde...
Ne mi yapıyor?
Dağlara terörist değil, memlekete dağ gibi vatansever çocuklar yetiştiriyor.
İşte öyle gördüm fotoğrafını...
Öğretmen Nihal Salda...
İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü’nden mezun oldu...
Ve öğretmen tayini Hakkâri Şemdinli Derecik köyüne çıktı...
Nihal anında karar alıyor. Gidecek. Terörden bunalanlar oradan kaçıyor.
Aynı anda Hakkâri’de bombalar patlıyor.
Şemdinli’de yollara ihanetin pusuları kuruluyor.
O yola çıktığı gün şehit haberleri geliyor.
Ama Nihal Öğretmen kararlı... Bugün gitmezse ne zaman gidecek?
İstanbul’dan kalkıyor...
Hakkâri’ye... Oradan kepenkleri inik Şemdinli’ye...
Ve sonra İran-Irak-Türkiye sınır üçgenindeki Derecik’e gidiyor.
Koçyiğit Ortaokulu’na başladığında müzik diye bir şey yok.
Sıvıyor kolları.
Önce bir yardım çağrısı...
Memleketin dört bir yanından yardım yağıyor okula.
Elinde sazı... Başlıyor öğretmeye.
Müziği sevdiriyor.
Ardından 40’ı kız öğrenci, 50 kişilik bir koro kuruyor.
İşte onun fotoğrafıdır bu.
Dağların arasında... Dağ gibi duran bir kadının fotoğrafıdır.
Memleket sevgisinin fotoğrafıdır bu.
Sen benim kahramanımsın Nihal Öğretmen...
Terörün silahla değil, asıl sevgiyle yenileceğinin fotoğrafısın.
Nihal Öğretmen...
Sen benim umudumsun.
Sıkı dur orada.
İlk fırsatta o koronun konserine geleceğim.
8 KURŞUNLU MUCiZE
YAPMA” dedi, olmadı...
“Lütfen” dedi, olmadı...
Boşandı... Olmadı...
Mahkemeden, ‘yaklaştırmama’ kararı aldırdı. Yine olmadı.
Kurtulamadı Avukat Jale.
Bir türlü kurtulamadığı yaratık, Karşıyaka’nın ortasında...
Tam 13 kurşun boşalttı üzerine...
8’i isabet etti. Aylarca komada kaldı.
Ölüme direndi. İnadına yaşadı.
Nihayet dün koltuk değneğiyle yürümeye başladı Jale...
Şimdi ne diyor biliyor musunuz?
“Artık tek görevim var. Kadına şiddete karşı mücadele.”
Ölümün kıyısından döndü Jale...
Her mucizenin bir nedeni vardır.
Hoş geldin Jale...
Hayat getirdin...
YAPMA BE SAVCIM... ANNE TERLİĞİNDEN SİLAH OLUR MU?
SEVGİLİ Honoz Savcısı..
Belki kanun öyle diyordur ama...
Gel, sen bu dost sesini dinle. O iddianameyi geri çek.
Sonuçta ne olmuş?
Anne Şenay Güleç, kapısına gelip bağıran oğluna kızıp, ayağındaki lastik terliği fırlatmış.
Terlik isabet bile etmemiş.
Ama sen terliği, ‘silah’ sayıp anne hakkında 2.5 yıla kadar ceza davası istemişsin. İşin ilginç yanı, mahkeme de kabul etmiş.
Gülsek mi, ağlasak mı?
Yahu Sayın Savcım...
Anadolu evlatlarının en az yarısı, bir anne terliği yemiştir.
İnan bana...
‘Cennet onların ayaklarının altında’ olduğu için...
Bir anlamda ‘anne terliği’ kutsal sayılır.
Zaten Şenay anne de soruyor:
“Anne terliğinin neresi silah olur, anlamadım.”
Sayın Savcım...
Bu memlekette kadına şiddet uygulayan...
Bunca ‘terliksi hayvan’ dışarıdayken (hayvana hakaret oldu ama)...
Gel, sen vazgeç bu davadan...
(Meraklısı için: Olay Denizli Honoz Merkez Karakolu kayıtlarındadır. Dava açılmıştır.)
Şenay Güleç (Fotoğraf: Ramazan ÇETİN / DHA)
AHH BE ERGUN’UM...
Bana ilk fotoğraf makinesini verdi. Sonra “Senin kalemin kuvvetli, bırak da ben çekeyim, sen yaz” dedi. 1980’li Yeni Asır yıllarından Ergun (Ulcay) Abimizi kaybettik. Umarım, Osman Öksüz’ün yanında cennetin en güzel stadyumunda en güzel fotoğrafları çekiyorlardır. Başımız sağ olsun.
Paylaş