Paylaş
Harekât planlama masasında önemli bir konu tartışılıyor.
Bizim aslanlar için mermi kadar önemli bir şey var.
Su...
Her türlü ihanetin, pusunun, alçaklığın kol gezdiği o topraklarda, dağlarda, ovalarda kilometrelerce ilerleyecek olan Mehmetçik suyu nereden bulacak?
Kuyular kurutulmuş. Zaten olan suya da kim güvenir?
PKK/YPG su alanlarını tuzaklayabilir. Zehirleyebilir...
Peki nasıl sağlanacak su?
İşte arkadaşlar, bu sorunun cevabı bugüne kadar bizim hiç bilmediğimiz büyük bir lojistik harekâtın kendisidir.
Çünkü yabancı topraklarda yapılan bu tür harekâtlar aynı zamanda çok büyük lojistik planlamalar gerektiriyor.
Hatırlarsanız...
Bu harekâtlar başladığında biz yalnızca şu açıklamayı biliyoruz:
“Türk ordusu Fırat Kalkanı harekâtına başlamıştır. Askerimiz başarıyla ilerlemektedir. Teröristler kaçıyor.”
Televizyonlarda bu altyazılar geçerken, görüntü olarak askerimiz, şanlı bayrağımız, top atışları verilir.
Aslında bu harekât başlangıcı değildir.
Ondan aylar önce perde arkasında çok muazzam planlamalar, lojistik hazırlıklar yapılır.
İşte bir örnek...
Harekât öncesinde, özel kuvvetler eşliğinde DSİ’nin mühendisleri, teknik adamları o bölgede zemin araştırması yapıyor.
Anadolu’nun dağlarında, ovalarında çalışan DSİ mühendisleri birer “gizli kahraman” olarak gidiyorlar.
Kurutulmuş kuyular inceleniyor. Su analiz ediliyor. İş makineleri getiriliyor. Kuyular açılıyor. Temizleniyor. Tekrar belirli bir sistemde su sağlanıyor.
Kolay mı?
Savaş halindesiniz.
Nitekim...
Teröristlerin bir saldırısında DSİ mühendisi iki kardeşimiz şehit oluyor.
Ama biz bilmiyoruz onları. Kimse tanımıyor.
Onlar orada Türkiye için görev yapan “sessiz kahramanlar” olarak şehadetin gizli tarihine geçiyorlar.
18 MART BARAJI’NIN SIRRI
Ve işte beni en çok etkileyen olay...
Suriye’de 18 Mart Barajı var.
Bizim askerlerin geldiği alanlarda su bu barajdan sağlanıyor. Ama baraj çalışmıyor. Dahası, suyun barajdan yükseltilip Azez ve çevresine arıtmayla verilmesi gerekiyor.
Eğer bu olursa, Türk askeri hem kendi suyunun güvenliğini sağlayacak hem de çevreye su verecek.
Arıtmanın olduğu yükseklikten ancak bir pompayla su verilebilecek. Ama mazot olmadığı için pompa çalışamıyor.
İşte o noktada bizim kahraman mühendislerimiz devreye giriyor.
Türkiye’den 18 Mart Barajı’nın olduğu pompa noktasına tam 15 kilometrelik bir enerji hattı çekiliyor.
İşte o enerjiyle pompa çalıştırılıyor ve “su güvenliği” sağlanıyor.
Ama Türkiye bununla da kalmıyor.
18 Mart Barajı’ndan gelen suyu Azez’e ve çevresine veriyor. Bildiğim kadarıyla Afrin için de geçerli.
Savaşın acısı ve kuraklığıyla yanan Suriyeliler işte böylece suya kavuşuyor.
Tabii bunun çok önemli bir psikolojik etkisi de var.
Türkiye oralara su getirmiş oluyor arkadaşlar... İşte büyük devlet olmanın örneği budur.
Oradaki teröre karşı halkın sevgisini kazanmanın başka yolu var mı...
Bunu yapan kardeşlerimize helal olsun...
Yani arkadaşlar...
Bir askeri harekâtın içinde başka ne harekâtlar var bilseniz...
İşte o harekâtı da DSİ’nin, Enerji Bakanlığı’nın kahraman mühendisleri, Sağlık Bakanlığı’nın kahraman doktorları, hemşireleri yapıyor.
O çocuklarımızı da hatırlatmak istedim.
İçlerinde şehitler var.
Onlar bizim “sivil kahramanlarımız”...
Helal olsun...
ALİ KOÇ’UN AYAĞA FIRLADIĞI AN
ARTVİN Yusufeli Barajı’ndan İstanbul’a gelir gelmez, Başakşehir Stadı’na gidiyoruz. Başakşehir-Fenerbahçe maçı...
Bakıyorum... Ali Koç gergin...
Doğal olarak gergin. Çünkü geçen sezon Fenerbahçe için o kadar kötü bir dönemdi ki...Yine maçı uzunca bir süre yenik götürdü.
Ama o son dakika golü var ya...
O an gazeteci refleksiyle Koç’a baktım.
Ali Koç’un bir ayağa fırlayışı vardı ki her şeyi özetliyordu.
Geçen sezonun “gaz sıkışması”nın patlayışı gibiydi.
Belli ki bu lig, son güne kadar çok heyecanlı geçecek...
Paylaş