Sınır ötesi tahrikçi o ateşi boşuna açmıyor

Afrin bölgesinden...

Akşam saatlerinde bir makineli tüfek bize doğru saydırıyor.

- Ateş nereden geliyor?

Suriye Demokratik Güçleri’nin bulunduğu mevzilerden...

Bizim asker de anında top atışıyla cevap veriyor.

- Peki bu olayla ilgili kim açıklama yapıyor?

IŞİD karşıtı Koalisyon güçlerinin Sözcüsü Amerikalı Albay Ryan Dillon...

Albay diyor ki:

“YPG’nin de içinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) Rakka operasyonundan alıkoyacak her müdahaleden kaygı duyarız.”

Aslında YPG’nin de içinde bulunduğu lafı tam doğru değil.

Çünkü bu Demokratik Suriye Ordusu’nun Afrin’deki gücü, Rakka’ya yüklenen unsurları, ağırlıklı olarak  PKK destekli YPG’den oluşuyor.

ABD silahlarıyla donatılmış unsurlar.

İşte onlar açıyor ateşi.

Niye?

Bir şekilde ABD ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi için.

Bir şekilde ABD’nin Türkiye’yi, YPG konusunda baskılayabilmesi için.

Nitekim, hemen ardından Beyaz Saray’ın danışmanı McGurk önce YPG ile görüşüyor...

Ardından Ankara’ya geliyor.

ABD aylardır diyor ki:

“IŞİD bitene kadar onunla savaşan YPG ile işbirliği yapacağım...”

Peki sonra?

Bu işbirliği öyle bitecek gibi değil.

Çünkü daha önce Irak’ta Peşmerge ile bitmedi.

Sonunda Barzani bağımsızlık ilanı için referandum kararı alabilecek bir noktaya geldi.

Arkasında ABD olmasa yapabilir mi?

Şimdi benzeri bir durum da YPG için geçerli.

IŞİD sonrası yeni dengelerde ABD destekli YPG’nin Peşmerge ile aynı süreci yaşamayacağını kim garanti edebilir?

Kimse.

Hatta sürecin benzer bir şekilde tezgâhlandığını ben garanti edebilirim.

McGurk Ankara’da ne diyecek ki?

“YPG ile işbirliği yapıyoruz, kara unsuru oluyorlar. PKK’ya karşıyız. Falan filan...”

Sınırlarımızın ötesinden  bize yapılan bu makineli tüfekli saldırı işte bu nedenle yapılıyor.

Ve muhtemelen...

Ateş eden de YPG görünümlü bir PKK militanıdır.

Çünkü orada birlikteler.

Anlayacağınız...

Çok diplomatik bir şekilde bize ateş ediliyor.

Sonra çok diplomatik bir şekilde Ankara’ya gelip “Merak etmeyin, bunlar IŞİD’e karşı mücadele eden iyi çocuklar” deniyor.

Ve yine anlayacağınız gibi...

Göstere göstere kurulan tezgâh bitmiyor.

Giderek daha da çetrefilli bir hal alıyor.

KIYI İHBAR HATTI

DÜN bıraktığım yerden revam ediyorum.

Kıyı ve çevre yağmasına karşı Türkiye’nin en güzel kıyıları korunamıyor.

Çünkü Muğla Belediyesi’nin kara ve deniz kontrol olanakları 1400 millik kıyı şeridine yeterli gelmiyor.

Sorun bakalım:

- Muğla Belediyesi’nin kıyılarla ilgili birimi var mı?

- Varsa kaç kişi çalışıyor?

Nasıl baksın...

Bodrum’dan Fethiye’ye...

Gökova’dan Hisarönü Körfezi’ne, oradan Göcek’e kadar adım başı bir koyda azgınlık yaşanıyor.

 Utanmaz adamlar kıyıya beton evi konduruveriyor.

Sonra bir iskele...

Sahil Güvenlik, Jandarma zaten bunlarla ilgili değil.

Hangisiyle uğraşsın.

Mülteci krizi mi?

İnsan ve uyuşturucu kaçakçılığı mı?

Yoksa kıyı ve çevrenin korunması mı?

Türkiye’nin bu çaresizliğe bir dur demesi gerekiyor.