Paylaş
Çocuklar yazmıştır.
Ankara Mehmet Zakir Ekni Okulu’ndan gidiyor.
Okulun öğrencileri, Hakkâri sınır karakolundaki askerlere, anneleriyle yaptıkları böreklerden, dolmalardan gönderiyor.
Ve her biri birer mektup ekliyor.
Elyazısıyla değil, tertemiz kalplerden gelen ve birer ‘melek kalemiyle’ yazılmış mektuplar.
Abartısız, sade ama kalp ritminde.
Ve içlerinde birisi var ki...
Okurken çarpılıyorum.
Dideşan Kankoç’un mektubu.
“Sevgili askerlerimiz” diye başlıyor.
Nasıl bir sıcaklıktır bu ifade:
“Sevgili askerlerimiz...”
Dideşan’ın mektubunu aynen yayınlıyorum:
“Sevgili Hakkâri’deki askerler...
Sizlere ancak bu şekilde teşekkür edebiliyorum.
Tane hocamız iyi ki bu haberi bizlere bildirdi. Eğer Tane hocamız sizleri bize bahsetmeseydi, bu yemekleri sizlere gönderemezdik.
Ben size peynirli börek yaptım. Yani tabii ki tek başıma değil, annemle beraber yaptık. Sizin annelerinizin yaptığı kadar güzel olmadı ama umarım beğenirsiniz.
Şu ana kadar en çok özendiğim yemek kesinlikle buydu.
Umarım size ulaşana kadar bozulmaz.
Türkiye’yi çok seviyoruz ve burada kimsenin vatansız kalmasını istemiyoruz.
Lütfen buna izin vermeyin. Olur mu?
Çünkü buna izin vermeyeceğinize tüm kalbimle inanıyorum.”
İşte böyle çocuklar...
Belki de bugüne kadar askerler için gördüğüm en güzel hitaptır bu.
İntikam duygusuyla değil...
“Hesap sorun”, “Kanını yerde bırakmayın” türünden ifadeler yok.
“Sevgili askerlerimiz” diyorlar...
“Burada kimsenin vatansız kalmasını istemiyoruz” derken...
Nasıl da kucaklayıcı... Ayrıştırmayan... Sarılan bir üsluptur bu...
Böylesine masum...
Böylesine sahici...
Ve sevgili Tane öğretmenim...
Size gelince...
Çocukların memleket sevgisini, bu kadar saf bir şekilde, sınırda vatan için nöbet bekleyen çocuklarımıza iletebildiğin için...
Bunu annelerinin börekleriyle süslediğin için...
Sevgili Tane öğretmen...
Sen ‘bi Tane’sin...
İyi ki varsın...
Ve ne çok ihtiyacımız var bu üsluba...
Ne çok ihtiyacımız var...
“Kimsenin vatansız kalmasını istemiyorum diyen” çocuklarımızı dinlemeye...
Paylaş