Nefret rengiyle çizilmiş şu korku tablosuna bir bakın. Bu nasıl bir paranoyadır ki... 50 yıldır peşimizi bırakmıyor. Şark paranoyası. İşte yine karşımızda. Paslı dişlerini gıcırdatmaya devam ediyor. Soruyor: - Bunun arkasında ne var? Mutlaka bir hinlik vardır. - Apo’nun gizli gündemi. Ardından federasyon isteyecek. Sonra bağımsızlık... - Misak-ı milli derken aslında bizi kandırıyor... - Silahlı militanlar sınırın ötesinde bekleyecek. Her an gelebilirler... Ve daha onlarca kuşku balonu... Dikkat edin. Bu paranoyak bakış, sözün arkasında ne olduğunu aramaktan, burnunun dibinde ne olduğunu göremeyenleri yakalar. Perde arkasını sorgulamaktan, sahneyi göremeyenleri kıstırır. Duygusal tuzaklara çeker. İşte böylesine hastalıklı bir körlüktür. Peki nedir bu şark paranoyası? Tarif edeyim. Sinsidir. Kimsenin yüzüne doğrudan bakmaz. Çünkü “eşkal”cidir. Adamın kendisini değil, eşkalini arar. Sürekli müfettiştir. Düello kültürü yoktur. Pusu geleneği vardır. O yüzden bu paranoyak tarihte kimse önüne bakmaz. Herkes arkasını kollar. Sahici olmak suçtur. Korkuyla beslenip, kuşkuyla büyümüştür. Korku tarihidir yani. Hatırlayın bir dönem, “Batılılar bizi bölecek” paranoyasıyla hortlamıştır. Oysa Batılıların kim olduğu belli değildir. Kimdir Batılı? İsviçreli mi? Fransız mı? Alman mı? Hiçbiri... Ama Batılılar işte!!! Peki ne oldu sonunda? “Bizi bölecek olan!!!” Batılıların AB’sine girmek için uğraşıyoruz. Bir dönem... “Sovyetler işgal edecek. Komünizm halkımızı ele geçirecek” paranoyası... O korkuyla gelen devlet yasakları. Kırmızı kitaplar. Milli Güvenlik Kurulları... Üniversitelerde fişlenen çocuklar. Hapisler, işkenceler.. “Nâzım Hikmet okuyor” diye hayatı kaydırılan gençler... Peki Ne oldu sonra? Kimse gelmedi. Sinop’daki NATO radarı söküldü o kadar. Sonra “İrtica gelecek” korkusu... Yunan İzmir’e yine çıkacak kuşkusu. Kardak paniği. Ege’de jetlerin it dalaşları. Ermenistan paniği. Kuzey Irak ve Kürdistan paranoyası... Büyük Ortadoğu Projesi.. İsrail faktörü... “Suikastların arkasında MOSSAD varmış” falan. “Her şeyi CIA planlıyor” filan... Budur işte sözünü ettiğim o paslanmış korku tarihi. Yani, devlet eliyle korkutulmuş halkların acılı tarihi. İşte şimdi yine ayaklanıyor. Acaba neden silahtan siyasete geçiliyor diye “bit yeniği” arayanların “bit”meyen korkusu. Peki kimdir bu korkunun mucidi? Acıdır. Öfkedir... Nefret doludur. Tahrikkârdır. Özgüveni yoktur. Halklara güvenmez. Sokağın moral gücünü bilmez. Gözleri, “Hımmmmmm...” diye açılır, “Öyle miiiiiii” diye kapanır. Samimiyeti kaldıramaz. Bir arada yaşamak yerine, “Benle yaşayacaksın” diyen hoyrattır. İşte bütün bu korku tarihini, önce onlara anlatmak istiyorum. Ve eğer onlar anlamıyorsa, size güveniyorum. Siz... Yani, bu toprakların mazlum ve mağrur evlatları. 1915 Çanakkale’sinden, Kurtuluş Savaşı’nın cesaret yüklü isyan günlerine kadar... Anadolu’nun özgürlük efsanelerini yazan bütün isimsiz halk çocukları... Size güveniyorum... Çünkü, kan çanağına dönmüş bu topraklarda... Artık korkuyu değil... Oğullarımıza sarılarak bir umudu yaşamak istiyorum.