Paylaş
BİR dostum aradı:
“Fatih sen 68 yaşında mısın?”
“Anlamadım?”
“Şimdi baktım, bana gönderilen özgeçmişinde 1947 doğumlu olduğun yazılı...”
“Nereden baktın?”
“Bana gönderilen metinden...”
Benzeri bir olayı da Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin töreninde yaşamıştım.
Cemiyet beni, Yavuz Donat’ı, ATV Ana Haber’den Cem Öğretir ve NTV’den Seda Öğretir’i yılın gazetecisi seçmişti.
Törende Dışişleri Bakanı sevgili dostum Mevlüt Çavuşoğlu ve her zaman saygı duyduğum Deniz Baykal ödüllerimizi verecekti.
Sahneye çağrıldım.
O sırada ekrana özgeçmişim yansıdı.
Şaşkınım...
Özgeçmişimde Ege Basın Yayın’dan mezun olduğum, Akşam gazetesinde çalıştığım falan yazılı.
Ne Akşam’da çalışmışım ne Ege Üniversitesi Basın Yayın’dan mezunum ne de 47 doğumluyum.
Yavuz Donat’la yan yanayız, “Abi ben iki saatte epeyi yaşlandım” diyebildim.
Gürültüden o da anlaşılmadı...
Ben de geceyi bozmamak için sesimi çıkarmadım.
Herhalde arkadaşlar yanılmış diye düşündüm.
Ama şimdi arkadaşım arayıp da bu özgeçmiş bilgisini verince dayanamadım.
“Nereden çıkıyor kardeşim bu bilgiler?”
Birden anladık ki...
WIKIPEDIA’dan.
Açtım baktım... İnanılır gibi değil... Her şey yanlış...
Adamlar beni 10 yaş ihtiyarlatmışlar...
Tarihler... Okullar... Olaylar... Gazeteler... Falanca tarihte falanca gazeteye geçmişim, o da yanlış. Hepsi palavra...
Tam bir biyografik kirlilik...
Ne yaparsınız şimdi?
Biliyorsunuz... Bu sıralar önüne gelen, ağzına geleni ve elbette işine geleni, bir yalan olduğunu bile bile söylüyor.
Eskiden üçüncü sınıf mafya babaları “itiraf et suçtan düşer” diye “bomba açıklamalar” yaparlardı.
Hani şu “konuşursam yer yerinden oynar” türünden...
Ve o sırada işine ne geliyorsa ona göre isimleri, olayları birbirine karıştırıp açıklardı.
Arkadaş kaçaklıktan kurtulacak ya...
Şok... Şok... Şok...
“Falancayla da görüştüm... Şu önemli kişiyle de buluştum... Oradaydım... Buradaydım... Falancanın aslı şudur... Şurada doğmuştur... Bana dedi ki...” türünden palavralar.
İşte bu Wikipedia’nın benimle ilgili durumu bu çağda tam böyle...
BİYOGRAFİK İŞKENCE
Kim bilir bu sanal palavra dünyasında kaç insanımız “biyografik işkence” ve “taciz” altındadır..
Birisine bir çamur at... Kendi çıkardığın bir mahalle gazetesinde ya da internet sitesinde yayınlat...
Girdi Google’a!
Oldu “Google sabıkalısı”...
Hurriyet.com.tr’yi yönettiğim yıllarda Manisa’dan bir genç kız aramıştı:
“Fatih Abi ocağınıza düştük. Sizin yüzünüzden evlenemiyoruz...”
“Hayırdır?”
“Abi benim nişanlım lisedeyken bir kavgaya karışmış, karakolluk olmuşlar. Olay gazeteye yansımış. Biraz da gençlik var. İçki var... Şimdi evleneceğiz. Babamlar bir Google yaparsa yandık. Adını, soyadını yazdığımız an bu geliyor... Hürriyet diye çıkıyor... Abi şu haberi çıkaramaz mısınız?”
Çıkardık... O zaman Sevgili Erhan Acar özel olarak ilgilenmişti.
Google’a da yazdık... Çok uğraştık...
Onlar erdi muradına...
Bize de kereveti kaldı...
Kereveti de ne midir?
Wikipedia...
Anlayacağınız... Eğer Fatih Çekirge diye Wikipedia’ya sorarsanız...
Karşınıza çıkan o Fatih ben değilim..
Peki bu sanal palavra hali nereye kadar gidecek?
Ben böyle duygusal soruyorum ama...
Avukatım da başka türlü soruyor.
Tavsiye ederim.
Paylaş