Paylaş
-MADEN işçisi sarı benizlidir. Gözlerinin feri kaçmıştır. Elleri yara-bere içindedir. Yeraltında teneffüs ettiği havadaki kömür ve taş tozları zamanla antraknoz ve silikozis hastalıklarına yol açar. Kurşun zehirlenmesi vücudu tüketir....
-Bu insanların bütün günahı, en olumsuz ve tehlikeli koşullara bir geçim uğruna katlanmalarıdır.
-Bu insanların bütün günahı, üzerine düşen görevi devletin yapmadığı, insanların serçe misali talihe terk edildiği, özel kesim ve kamu işverenlerinin gerekli tedbirleri almaya zorlanmadığı bir toplumun vatandaşı olmaktır. Ölen ve ölecek olan işçilerin suçu budur.
-Bu anlayış ve bu ortam devam ettikçe Türkiye gene iş kazalarında kendinden sonra gelen ülkeyi 5 kat 10 kat geçmeye devam edecektir.
-Her seferinde gene sorumlu aranacak. Ve parmaklar gene “talihsizliği” gösterecektir.
-Sonra “Türk işçisinin fedakârlığını ve yurtseverliğini” öven nutuklar ve ağıtların ardından kömür tozu kaplı kara kasabaların insanları yine yeraltındaki karanlığa ineceklerdir... Her zaman olduğu gibi yeterli önlemler alınmadan!
Ben yazmıyorum bunları...
Tam 42 yıl önce yazılmış...
1972’nin Ekim ayında Zonguldak’ta bir grizu patlaması oluyor. 23 işçi ölüyor.
Milliyet gazetesindeki köşesinde İsmail Cem yazıyor bu satırları. Ve bugün Soma’da 301 evladımızı toprağa vereli 3 ay oluyor...
Neler yazdık... Neler söyledik... Soruşturmalar açıldı. Failler, iddialar, suçlamalar...
Bakanlar, bakmayanlar...
Geçenlerde bir haber çıktı.
Soma faciasının sorumlusu şirkete bir başka yerde ocak işletme ruhsatı verilmiş...
3 ay önceki Soma faciasını, 42 yıl önce yazılmış bir yazıyla hatırlatmak istedim...
Ve işte o yüzden soruyorum:
-42 yılda ne değişmiş?
-Bu kadar hafızası kuru bir başka ülke olabilir mi?
Ulaştırmada ne oluyor ve yüksek hızlı mesele
TAHRAN’daydık.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İranlı meslektaşının önüne haritayı açtı.
Ve Güney Asya’dan Londra’ya kadar uzanan “ipek rayı”nı anlattı.
Marmaray bu yüzden ayrıca önemlidir.
Çünkü dünya ticaretinin en önemli yolunun kıtalararası geçiş köprüsüdür.
Ulaştırma Bakanlığı 12 yıllık AK Parti iktidarının en çalışkan kurumlarından birisiydi.
Bunu her defasında yazdım. Çünkü Anadolu’nun her yerinde o çalışmanın izlerini buldum.
Projeler. Hedefler ve vizyon...
Erzincan’dan Karadeniz’e açılan yollar. Keban kıyılarından, Van’dan, Tunceli’den Akdeniz’e uzanan yollar. Açılan tüneller. Çoğunu gezdim. (Keban deyince Özal’ı, Demirel’i, Recai Kutan’ı anmadan edemiyorum...”
Ve bilişim teknolojisi. İnternet altyapısı. Fiber yollar... Bütün bunları neden yazıyorum?
Son dönemde Ulaştırma Bakanlığı’nda sanki bir “hız kesme” yaşanıyor.
Mesela Yüksek Hızlı Tren...
Sürekli bir sıkıntı var. Sürekli arızayla anılıyor. Bir de “sabotaj” açıklamaları var ki sonradan hırsızlık olduğu anlaşıldı.
Yeni Bakan Lütfi Elvan’ı tanımam... Elbette o da özveriyle çalışıyordur.
Ama icraatta ve anlatımda bir hız kesme olduğunu söyleyebilirim. En azından algı olarak.
Ve bir soru: “Acaba Bakanlık’taki bazı üst düzey ve başarılı bürokratların gerekçesiz olarak alınmasının bunda etkisi olabilir mi? Bu bir moralsizlik yaratmış olabilir mi?” “Yüksek hızlı” derken, bu “hız kesme” acaba neden olabilir?
Savaşmıyoruz seçiyoruz
DEVLETLERİN mezhep ve inanç haritalarına göre bölünmeye başlamasının yarattığı feci durum gözlerimizin önünde...
Irak’ta, Suriye’de seyrediyoruz.
Demokrasilerde mezheplerin değil, düşüncelerin yarıştığını bilmeyenlerin ne hale geldiğini görüyoruz. Siyasetin bir “örtülü savaş” değil, bir “vizyonel yarış” olduğunu anlamayanların tıkandığı haritaları görüyoruz.
Peki öyleyse bu kurşunlar, bu taşlar niye?
HDP konvoyuna saldıranlarla, CHP binasını kurşunlayanlar ya da Van’da AK Parti binasını kundaklayanlar için yazıyorum...
Polis bunları bulmalı. Deşifre etmeli.
Yoksa bizi “Alevi”, “Kürt”, “Sünni”, “Ermeni”, “Arap”, “Yahudi”, “Rum” diye fişleyip Türkiye’den bir Suriye, bir Irak çıkarmak isteyenler habis bir kemirgen gibi bu toprakları ve bu insanları kemirmeye devam edecekler... “Fişleme” dedim de...
-Bu “fişleme”yi yapanlar, acaba demokrasinin, ülkenin, halkın, “fişi”ni çektiklerini biliyorlar mı?
Paylaş