Paylaş
Defalarca yazdığım çevre, kaçak yapı ve imar meselesi...
Son dönemde sosyal medyada yine “İmar affı geliyor” türünden dedikodular başlamıştı. Bunun nedeni BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin verdiği bir kanun teklifiydi...
Kendimi bildim bileli her seçim öncesinde çıkar bu “imar affı” meselesi.
Kanunsuz yapılar, yönetmeliğe aykırı binalar. Denetimsiz betonlar, demirler.
Depreme dayanıklı olup olmadığı belli olmayan inşaatlar. Kaçak katlar.
Uyanık rantçılar...
Dahası. Ege’nin, Akdeniz’in en güzel sahillerine, cennet koylara yapılmış kaçak malikâneler, evler, otel bozması yapılar...
Destici’nin bu teklifi dalga dalga yayılınca, Çevre Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na açıkça sormuştum.
“Sizin gündeminizde böyle bir af var mı?”
Bakanlık’ta bu konuyla doğrudan ilgili bürokrat aynen öyle demişti: “Bizim böyle bir gündemimiz yok. Ayrıca bu tür afları doğru bulmuyoruz...”
Gerçekten de bir bakın:
Gelişmiş ülkelerin hiçbirinde böylesine bir “af” var mı?
Elbette yok. Çünkü burada affa uğrayan ev gibi görünse de aslında imara açılan tarım arazisi ya da yeşil alandır. Acı olan budur.
SAYIN DESTİCİ LÜTFEN TEKLİFİ GERİ ÇEKİN
Üstelik imar affı beyan usulüne göre yapılıyor. Yani af isteyen adamın binasına kimse gidip bakmıyor bile. Nereye yapılmış? Zemin durumu nedir? Deniz kıyısında küçük bir kulübeyi malikâneye mi çevirmiş? Nasıl bir malzeme kullanmış?
O yüzden de bu, affın ötesinde “felakete kapı açmak” oluyor.
Sayın Destici...
Bir gezi sırasında bana memleket sevdanızı anlatmıştınız.
Gelin size yakışanı yapın ve ibret olsun diye bu imar affı teklifinizi geri çekin...
DEPREM VE İMAR SUÇLARI SORUŞTURMA BÜROSU
Üzerinde durulması gereken bir diğer konu da fay hattında olduğu bilinen yerlere, dere yataklarına, tarım arazisi durumundaki bölgelere nasıl imar izni verildiği sorusudur.
Buradaki kaçak binalara af çıkarken aslında tarım arazilerine ya da imarsız alanlara imar affı çıkmış oluyor.
Asıl rant da burada değil midir zaten?
Bütün Türkiye coğrafyasını konuşuyorum. Ne yazık ki tarım arazilerinin, fay hatlarının imara açıldığı yerler görüyoruz. Çoğu zaman büyüklerden duyarız.
“Burada ne bostanlar vardı... Mis gibi domatesler yetişirdi...”
Ne oldu peki... İmara açıldı...
Çoluk çocuk on binlerce insanımızı kaybettiğimiz...
İçimizin paramparça olduğu bir depremin yaraları sarıldıktan sonra...
Türkiye genelinde bu “imar izni” ve “imar affı” konularına dair ciddi bir araştırma ve çözüm geliştirilmeli...
Muğla, Antalya, Adana, Hatay, Aydın, Konya, Bursa, Karadeniz ve daha onlarca bölgedeki tarım arazilerinin, sulak alanların durumu imar açısından incelenmelidir.
Ve eğer başımıza gelen bu felaketten ders alıyorsak...
Bundan sonrası için yeni bir düzenleme getirmeliyiz.
Bugün inşaat, imar gibi konular; Çevre Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, belediyeler, yapı tescil firmaları, bilirkişiler ve idare mahkemeleri arasına sıkışmış kalmıştır. Tek bir yetkili yoktur.
Bu yüzden de düzenlemesi ve yönetmesi zordur.
İMAR PLANI EKSİKLİĞİ
Çoğu bölgemizde imar planları yapılmadığı için de vatandaş kafasına göre kaçak ev yapmaktadır.
Kriminal olarak bakarsak polis ve jandarma, imar ve rant konularını asli işi gibi görmekte zorlanmaktadır. Savcılar ve mahkemeler yine öyle. Yüzlerce dosyayla uğraşan savcılar, böylesine çetrefilli bir “suç ağı”nı soruşturmak için yeterli imkânı ve zamanı bulamayabiliyor...
Uzmanlaşma da eksiktir. Denetim yetersizdir. Çevre müdürlüklerinin yıkım kararı aldıkları yapılar, çok uzaklardaki idare mahkemeleri tarafından durdurulmaktadır... Bir deprem, tarım ve turizm ülkesi olan Türkiye’de artık, “imar suçları” için yeni bir “kolluk kuvveti” organizasyonu gerekmektedir. Benim önerim:
“Deprem suçları” bürosunu, daha genel bir başlık olan “İmar Suçları Bürosu”na dönüştürmek ve uzmanlaşma sağlamaktır...
Buna özel savcılık ve güvenlik gücü olmalıdır. Türkiye bundan sonrası için mutlak böyle bir tartışmayı yaşamalıdır.
Canım milletim...
Yüzyılın felaketiyle sarsıldık.
Gözümüz, ruhumuz, kalbimiz bir enkazdan gelecek sese bağlandı...
Devletimiz, gönüllülerimiz elinden geleni canla başla yapıyor.
Hep birlikte, el ele saracağız bu yaraları.
Birbirine ne kadar bağlı bir millet olduğumuzu bir kez daha göstereceğiz...
Paylaş