Paylaş
Bugün bir çığlığı konuk alıyorum...
Bir annenin çığlığı.
Çok uzaklardan, ilgisizliğin, duyarsızlığın kör kuyularından geliyor..
Beni öyle etkiledi ki...
Lütfen okuyun. Hayır yalnızca okumayın. Hissedin daha çok...
“Fatih Bey,
Sizin bu konulara olan duyarlılığınızı biliyorum. Ve bu nedenle size yazıyorum...
Ülkemizde sayıları gittikçe artan ve maalesef eğitim imkânı çok az olan özel çocuklar var. Toplumda engelli, özürlü diye adlandırılan, ancak anne ve babalar olarak bizlere özel olan çocuklarımızın eğitim alması gittikçe zorlaşıyor.
Benim 14 yaşında serebral palsili (cerebral palsy) bir kızım var.
Bundan dört yıl önce, temeli rahmetli SAKIP SABANCI ve rahmetli HIFZI ÖZCAN tarafından atılan, METİN SABANCI VAKFI önde gelenleri olan TÜRKAN SABANCI, GÜLER SABANCI, DİLEK SABANCI’nın katkıları ile Serebral Palsili çocuklar için Türkiye de ilk ve tek özel okul olduğunu bildiğim okulumuz açıldı.
Metin Sabancı İlköğretim Okulu.
Okulumuzun ikinci yılının sonunda çocuklar mevcut raporlarına göre hafif ve orta-ağır engelli çocuklar diye tek çatı altında iki okul şeklinde ayrıştırıldı.
Bu da yetmiyormuş gibi, Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 sistemini bizim okulumuza da uyguladı.
Yani ilk dört yılını tamamlayan çocuklarımız, okulun ikinci dört yıllık bölümü olmadığı için, bir sonraki yıl eğitim alamayacak. Dönüştürülen bu sistemin en büyük dezavantajı çocuklarımızın izole sınıflarda, kaynaştırmaya imkân vermeyen bir düzende eğitim almak durumunda kalmasıyken, artık ilk dört yıldan sonra eğitim hakları da ellerinden, daha doğrusu elimizden alınıyor.
Metin Sabancı Okulu, başta da belirttiğim gibi ülkemizde ilk ve tek okulu. Çocuklarımız bu okuldan eğitim alırken yalnız olmadığımızı hissettik, taşın altına bizimle beraber elini koyan eğitimcilerle tanıştık. “Siz yapacaksınız” demediler “Biz beraber başaracağız” dediler, daha yolun yarısına bile gelmedik, yapacak çok işimiz var, yarı yolda bırakılmak , çocuklarımızın her sabah hevesle gittikleri okullarından kopmalarını ve mutsuz olmalarını çaresizlik içerisinde seyretmek istemiyoruz.
Oğlum bu okulda arkadaşın ne demek olduğunu öğrendi, sayı ne demek, harf ne demek algıladı. En önemlisi bakmayı, görmeyi ve yorumlamayı öğrendi. Kendine ait, evinden ayrı bir dünyası oluştu, “Ben” demeye başladı, bunun bir engelli birey için ne kadar önemli olduğunu tahmin bile edemezsiniz.
Bu sene ilk dördüncü yılını dolduracak olan çocukların velileri olarak bir sonraki sene için kara kara düşünüyoruz. Başka bir okul yok. Yani anlayacağınız MEB’in yarattığı sorunlar ile karşı karşıyayız. Bu çocukların da en doğal vatandaşlık hakkı olan eğitim imkânından mahrum kalmamaları, hiç olmazsa 4+4+4 sisteminin bu çocuklar üzerinde denenmemesi için sesimizi duyurmak üzere bir mecra arıyoruz. Bu konudaki en ufak yardımın değeri sizlerin tahmininden çok daha büyük olacak. Daha gidecek çok yolumuz var. Lütfen SESİMİZİ DUYUN DUYURUN VE YARDIM EDİN...
Kadriye Özpekel Akdemir”
Kadriye Hanım...
Kızım Eylül lise son sınıftayken tam iki yıl boyunca Serebral Palsili bir kıza her hafta sonu ablalık yapmıştı.
O kızın Eylül’le birlikte nasıl hayata tutunmaya başladığını hiç unutmam.
Bu nedenle sizi anlamaktan daha çok hissediyorum.
Kadriye Hanım...
Engelli vatandaşlarımızın hâlâ kaldırımda, sinemada, okulda nasıl bir yaşam işkencesine maruz kaldıklarını biliyorum.
Bakın şimdi genel seçimler geliyor.
Onbinlerce engelli vatandaşımız nasıl oy kullanacak? Her sene sırtlarda taşınarak sandığa götürülen vatandaşlarımızın o görüntüleri gazetelere manşet olur.
İçimiz acır. Ama değişen bir şey olmaz.
Ama bu defa sizin çığlığınıza tutunarak ben de haykırıyorum.
Özellikle Milli Eğitim Bakanımız umarım duyar...
Ve aynı zamanda Yüksek Seçim Kurulu bu defa yüzbinlerce engelli vatandaşımızın oy kullanma standardını sağlar.
Engelli ve özel çocuklar için en büyük fedakârlıkları gösteren bütün anne-babaların önünde saygıyla eğiliyorum...
Ve elbette bu konuda kitaplar yazıp birçok insani aydınlatan Çiğdem Ergüvenç’e de kalpten teşekkürler...
Paylaş