Paylaş
Önümde harita. Bir parmağım Malazgirt’te... Diğeri Kocatepe’de, düşünüyordum...
Nasıl muazzam bir zafer ayıydı bu ağustos...
26 Ağustos 1071... Ve 26 Ağustos 1922...
Acaba Atatürk Büyük Taarruz için özellikle Malazgirt Meydan Muharebesi’nin gününü mü seçmişti?
Yoksa bir tesadüf müydü?
Tarih ne çok şeyler söylüyor ve ne çok şey soruyor bize...
İnsanın bir vatanı olması.
Bir yurdu olması. Egemenliği. Bağımsızlığı...
Çoğu zaman yalnızca bayramlarda hatırladığımız bir duygu mudur?
Şimdi Irak’a, Suriye’ye bakıyorum.
Afganistan’daki felaketi düşünüyorum. Göçmenleri, mültecileri düşünüyorum.
İnsanlık tarihinde savaşmadan, kan dökmeden vatan sahibi olamıyorsunuz.
Olursanız da işte böyle, süper güçlerin Körfez ülkelerindeki ikramı gibi olursunuz.
Yani sınırlarınız birileri tarafından cetvelle çizilir.
Sonra...
Ukrayna’daki insanlık dramını, işgali, saldırıyı, akan kanı düşünüyorum.
Ukrayna halkının direnişini düşünüyorum.
Filistin’in yıllardır süren direnişini ve dramını hatırlıyorum.
Yurt kurmak. Devlet olmak. Millet olmak.
Ne çok fedakârlık istiyor.
İşte...
Mustafa Kemal Atatürk’ün 4 Ekim 2022’de Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmaya bakıyorum.
Hangi tepe nasıl ele geçirildi?
Hangi alay nerede düzen aldı? Düşmanın tümenleri, alayları neredeydi?
ATEŞ ÇEMBERİ
Gazi’nin savaşı anlatımından görüyoruz ki...
Bütün plan, düşmanın çevresinin bir hilal şeklinde kuşatılmasına dayanıyor.
Hilalin açık tarafı İzmir... Orada boğuldu zaten düşman.
İşte o sözleri:
“Uşak’a dönen düşman kuvvetleri, doğrudan doğruya Yunan Başkomutan Trikopis’in emrinde olarak, Çalköy’ün batısında Aydemir-Adatepe-Ağaçköy’den meydana gelen bir daire oluşturmuşlardı. Arkalarını da Kızıltaş Deresi’ne vermiş durumdaydılar. 1. Ordumuzun birlikleri bu daireyi doğudan ve güneyden sarmışlardı. İkinci Ordumuz da kuzeyden Çalköyü, Kırkpınar ve onun daha batısından sarma hareketine katılmıştı. Bunların yanı sıra süvarilerimize de bu kuşatma hareketini yapan birliklerle birlikte sıkıştırma hareketine girmeleri emredildi. Artık hiçbir şeyden çekinecek bir şey kalmamıştı. Düşman artık bir ateş çemberine alınmıştı.”
ALPARSLAN’IN HİLAL’İ MUSTAFA KEMAL’İN KURT KAPANI
Atatürk’ün “Düşman ateş çemberine alınmıştı” sözünü aklımızda tutarak...
Şimdi 1071’in 26 Ağustos’una gidebiliriz.
Muş Alparslan Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Alican...
Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Bizans İmparatoru Romen Diyojen’i yendiği savaştaki taktiğini şöyle özetliyor:
“Alparslan’ın hilal ve kurt kapanı taktiği sayesinde sayıca çok üstün olan Bizans ordusu yenilmişti...”
Evet arkadaşlar...
Alparslan’ın Anadolu’yu Türklere yurt olarak açan savaşı...
Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurt kurtaran” Büyük Taarruz’u...
Hilal ve kurt kapanı...
Tarihten ders alan bir ordunun işidir bu.
Tarihler, taktikler ve hatta dikkat edin...
Türklerin bu iki büyük komutanının zafer kazandığı yaşlar da neredeyse aynı.
Alparslan 45 yaşında Anadolu’yu Türklere açıyor.
Ve Mustafa Kemal 42 yaşında Anadolu’yu düşmandan temizleyip yurt kurtarıyor.
Malazgirt Savaşı’ndan 228 yıl sonra kurulan Osmanlı’yı düşünürsek...
Fatih’in İstanbul’u alışını düşünürsek...
Ve bugüne gelirsek...
Arada 951 yıl var.
Bir milletin varoluş tarihidir bu...
Kutlu olsun...
Paylaş