KAN çanağı gibi bir coğrafyada hayal kurmak, umut yaratabilmek nedir?
Öfke yüklü kamplarda anket yapılabilir mi? İşte 30 yıldır akan kan. Güneyimizde yıllarca süren savaş. Kanlı diktatörlükler. Sinop’ta NATO radarı diye bildiğimiz ve yıllarca, “Eyvah, komünizm geliyor” diye silahlandığımız borçlu yıllar. Suriye saldırırsa, Ermenistan arkadan vurursa, Sovyetler saldırırsa, İrtica gelirse diye zihnimize, ruhumuza kırmızı çizgiler çektik. Traktör almadık. Tank aldık. Ticaret gemisi yapmadık, savaş gemisi aldık. Otomobil yapmadık, zırhlı personel taşıyıcı yaptık. Airbus’a değil, milyarlarca dolarlık F-35 savaş uçağına ortak olduk. Dünya turizminin merkezi Ege kıyılarına marina yapmadık, savaş gemileri için üsler kurduk. NATO limanları yaptık. Sualtı güzelliklerini değil, sualtı bombalarını merak ettik. Bir korku coğrafyası olarak tıkanıp kaldık. Bakın dünyanın bütün kanlı haberleri bu coğrafyadan çıkar. Filistin savaşı. İsrail bombaları. Ermenistan-Azerbaycan savaşı. Ege, kıta sahanlığı dalaşması. Kıbrıs meselesi. Irak işgali. 1 milyon insanın ölümü. Arap Baharı diye başlayıp, kanlı bir sonbahara dönen meydan savaşları. Ve nihayet 30 yıldır Suriye’de, şimdi Irak’ta boy gösteren silah ve uyuşturucu ticareti. Ve elbette onu tetikleyen terör. Siz hiç sınırlarının neredeyse tamamını mayınla kapatmış başka bir ülke biliyor musunuz? Şimdi toplasanız toplayamıyorsunuz. Bıraksanız bırakamıyorsunuz. Korkularınızın kalıcı belası olarak şimdi kendi sınırlarınızdan geçemiyorsunuz. Yetmedi, füzeleri alıyorsunuz. Bu defa öteki füzelere karşı kalkan istiyorsunuz. 30 yıldır Kürt halkının varlığını reddeden bir devlet olarak, akan kan karşısında, sıkı yönetimler, olağanüstü haller, olağandışı faaliyetler deniyorsunuz. Yine olmuyor. “Nedir bu dert diye” sormak yerine, nişangâh kafalı bir bakışla sorunlara nişan alıyorsunuz. Meydana bir Ziraat Bankası bir de jandarma karakolu kurmakla şehir yarattınız zannediyorsunuz. Yıllar böyle geçiyor. Kan akıyor, halkın milyarlarca dolarlık emeği silaha gidiyor. Yetmiyor... Bu defa insansız uçaklar alıyorsunuz. Niye? İnsani sorunlara insansız uçaklarla saldırmak için. Ama olmuyor. İnsani sorunlar, insansız uçaklarla çözülmüyor. O bölgede şehirler neredeyse bir kışlaya dönüşüyor. Şehrin girişine kocaman bronzdan komando heykelleri dikiliyor. Yetmiyor. Bu defa gece de görebilen helikopterler geliyor. Bombalar yükleniyor. İşte sonuç: Sovyet tehdidi diye başlayan, İran’dan irtica, Yunanistan’dan işgal, Ermenistan’dan Suriye’den düşmanlık diye devam eden bu korku tarihinin bize bıraktığı tek şey, kan ve silahlanmadır. Niye mi yazıyorum bunları. “Yeter artık” demek için. Kürt meselesinin çözümü, daha demokratik bir Türkiye için başlatılan süreçten korkmayın demek için. Asıl geçmişteki korkularınızdan sıyrılıp o sivil cesareti gösterin diye... Ve en önemlisi... “Bırakın o anketleri” demek için. Bırakın, çünkü tarih bugünün anketlerine bakarak yazılamaz. Kırıkkale’de barış sürecini destekleyenler azmış, Diyarbakır’da çokmuş... Boş verin bunları... Bu ülkede özgürlük içinde, tam demokrasi içinde yaşamak için... Silaha ve ölüme değil, akla ve hayata yatırım yapabilmek için... Çocuklarımızın geleceğine bugünün öfke kamplarından gelen anketlerle karar vermeyin demek için... Boş verin siz o anketleri... Ölümün, öfkenin, kanın, nefretin anketi olmaz. Anketlerin değil, sivil cesaretin zamanıdır şimdi.