İşte her şeyi anlatan satırlar

Bakın CIA kafası Mustafa Kemal'i nasıl tanımlıyor.

İşte her şeyi anlatan satırlar
Haberin Devamı

ŞİMDİLERDE, eski CIA şefi Graham Fuller’in kitabını övüyorlar... Demiş ki: "Türkiye yüz yıl sonra yeniden büyük güç oldu."

O kitapta bir paragraf daha var. Ankara’nın eski CIA uzmanı şöyle diyor:

"Kemalist Türkiye, Müslümanlar ve özellikle Araplar ile Türklerin kadim bağlarının tümüyle reddini temsil etmektedir."

"Daha da ötesinde Kemalist Türkiye, İslam’ın bir din olarak aşağılanmasını..... Müslüman gücünün zayıf düşürülmesini temsil etmektedir."

İşte budur...

Mustafa Kemal ve arkadaşlarının emperyalizme karşı mücadelesini ve çağdaş devlet projesini sürekli olarak "din düşmanlığı" gibi göstermeye çalışan kafa işte budur...

CIA kafası...

Bu kafa ve tespit, "ılımlı İslam modeli"ni ortaya atmıştır.

Kravatlı "snop"ların, Washington’da "çabuk yükselmek" için Potamak Nehri’ne doğru bakarak, "Müslümanlar nasıl ehlileştirilir" diye sordukları yerdir orası...

"İncil’e uygun Kuran... Emperyalizme uygun Müslüman" projesi böyle çıkmıştır.

Düşman Sovyet mi?

Türkiye’de Müslümanlığı destekleyin. Solcuları asın... Gladio’yu kurun. Afganistan’da Taliban’ı silahlandırın...

Düşman İran mı?

Türk ordusunu önemseyin. Dini ve etnik kimliği kullanın. Arabı Türk’e, Kürt’ü Türk’e...

Budur işte o kafa...

Kitabın adı Yeni Türkiye Cumhuriyeti... Fuller’in kitabını okuyunca "Bush kafası"nın, dini, etnisiteyi, gücü ve parayı kullanarak dünyayı ne hale getirdiği daha iyi anlaşılıyor.

Ne yazık ki, bugüne kadar dünyayı "siviller" değil, bu paranoyak "CIA kafalılar" yönetti.

İKİNCİ YAZI:

Haberin Devamı

Çıplak ayaklı Cumhuriyet

/images/100/0x0/55eadd38f018fbb8f89b9158Ruhumdaki resmi geçidini bir türlü tamamlamıyor.

O çıplak ayaklı koşucu bir türlü gitmiyor. Nefes nefese kalıyorum...

Batman’daki o cumhuriyet koşusunda..

Başı hafif yana eğik... Siyah saçları ve zeytin gözleriyle cumhuriyet için koşan o çocuk...

İşte o çocuk, içimdeki o mazlum soruyu ayaklandırıyor:

- 85 yıl sonra neden hálá cumhuriyet koşusu çıplak ayaklıdır?

Oysa, okul bahçelerindeki "Atatürk büstleri" önünde 85 yıldır şöyle demedik mi:

- Size emanet.

Nasıl?

- Emanet bir ayakkabı bile olmadan...

Ben bu fotoğrafa baktıkça o temiz yüzlü güzel çocuğun çıplak ayakları büyüyor.

29 Ekim bitiyor. Tören alanları boşalıyor. Dev askeri araçlar kışlalarına dönüyor. Siyah elbiseli büyük adamlar çekiliyor. Valiler makamlarına dönüyor.

Sonra bir sessizlik başlıyor. 29 Ekim gecesi. Sonra 30 Ekim. Törenler bitiyor...

Ama o çocuk bir türlü durmuyor... O dursa çıplak ayakları koşuyor...

Ve o öyle koştukça ben, boş tören alanlarında çırılçıplak kalıyorum...

Ter basıyor. Üşüyorum...

ÜÇÜNCÜ YAZI

DTP’den arabuluculuk

ADI, "Kürt sorununa çözüm raporu"... Türkçe, İngilizce, Kürtçe basıldı. TBMM’de dağıtıldı. Yabancı büyükelçiliklere gönderildi...

20 sayfalık raporun teklifi ve sonucu şu iki cümledir:

- Anayasa’yı değiştir. Bölgesel meclisleri kabul et (örtülü federatif yapı). Askeri yumuşat...

- Ben de buna karşılık kanın durması için arabulucu olurum..

Bu rapor göstermiştir ki, terör bir pazarlık unsurudur... Ve satır aralarına gizlense de hakim teklif bir arabuluculuktur...

Diyor ki;

"Ortam oluştuğunda, (yani bu alternatif öneriler ve istekler yerine geldiğinde) ve ilgili güçlerin olumlu yaklaşımı geliştiğinde, (ilgili güç, yani asker yumuşadığında) arabuluculuk misyonu da üstlenebilecektir... (Yani ben de gider o zaman dağdakine silah bıraktırabilirim...)

Evet işte geldiğimiz nokta budur...

Bu raporu TBMM’de dağıtıyorlar. Basın toplantısıyla açıklıyorlar. Her şey apaçık ortada. Yani artık sınır ötesinde ne olduğunu anlamak için uydu istihbaratına filan gerek yok...

Uydu zaten kafamıza düşüyor...

DÖRDÜNCÜ YAZI

Barzani ile görüşülür /images/100/0x0/55eadd38f018fbb8f89b915a


ZEYNEP Gürcanlı Washington’daki resepsiyonda Barzani ile görüşüp mesajı gönderdi:

- Türkiye ile görüşmeyi elbette istiyoruz...

Hemen ardından Çankaya Köşkü’ndeki 29 Ekim resepsiyonunda Dışişleri Bakanı Ali Babacan’a sordum:

- Barzani ile bir temas ve Irak’a gidilmesi için Dışişleri ne düşünüyor?

- Biz görüşülmesinin doğru olacağını değerlendiriyoruz.

Belli ki önümüzdeki dönemde Irak yönetimiyle ve Kuzey Irak’la çok önemli gelişmeler olacak...

İlk gelişme Cumhurbaşkanı Gül’ün Erbil’deki havaalanını açması...

Peki açmalı mı? Oraya gitmeli mi?

Babacan bir cevap vermiyor...

Ama o sessizlik bana "Evet, Bağdat’a gitmeli" der gibi...

BEŞİNCİ YAZI

Hükümete Libya teklifi


ÖNCEKİ hafta Müteahhitler Birliği Libya’ya bir gezi düzenledi.

Libya’da 80 milyar dolarlık bir yatırım olanağı var. Tek sıkıntı Türkiye’deki bankalar Libya’da iş yapacak yatırımcıya teminat mektubu vermiyor.

Rusya’da zaten sıkıntı başladı. Şu ana kadar Türk şantiyelerinden 10 bin işçi çıkarıldı yurda döndü. Ağır bir kriz geliyor.

Oysa Libya olanağı açık. Ama bir türlü teminat mektubu meselesi çözülmüyor. Oysa şu anda Libya lideri Kaddafi Rusya’da...

Rusya durumun farkına vardığı için oradaki dolara göz dikmiş durumda. Biz ise Rusya’daki şantiyeleri durdurup, Libya’ya "teminat"ı kapatıyoruz...

Peki kriz nasıl fırsata çevrilir?

Fırsat Çin, Alman, Fransız gibi dev firmaların kendi derdine düştüğü bir dönemde Körfez gibi, Libya gibi olanakları kaçırmamaktır...

ALTINCI YAZI/images/100/0x0/55eadd38f018fbb8f89b915c

Kaybederse solda yeni bir tartışma

Artık açıkça belli... Murat Karayalçın’ın Ankara için koyduğu adaylık yalnızca bir belediye başkanlığı meselesi değildir... Ötesindedir...

Karayalçın şöyle diyor:

- Eğer Ankara’yı kaybedersek, yalnızca benim meselem olmaz. Bu her şeyi bitirir.

Şule Bucak’ın evinde Erdal İnönü’nün ölüm yıldönümü için düzenlediği anma gecesinde söylüyor Karayalçın bunu... (Şule yine operanın kıyısında güzel bir gece düzenlemiş.)

Karayalçın’a gelince;

Seçim için "Hukuken CHP’li oluyorum" diyor...

Mantık olarak SHP’yi bırakıyor ama kalben CHP’li olmuyor. İlginç bir durum.

Olayın özeti şu:

- Karayalçın eğer Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı alırsa bu seçim sonrası CHP’ye gelen eleştirileri durduracak. Ama kaybederse...

İşte o zaman bir yıkım... Yeniden bir sol tartışma doğacak...

Karayalçın’ın Baykal’la el sıkışması DSP’yi de boşa düşürüyor. Zeki Sezer’in yapacak bir şeyi kalmıyor. Bu birleşme karşısında, "bölen olmamak" için susacak. Çekilecek.

Bu nedenle Ankara’da Baykal-Karayalçın el sıkışması, sol için yerelin ötesinde bir anlam kazanıyor.

YEDİNCİ YAZI

4 milyar dolar ’denizaltı’na batmasın


SAVUNMA Sanayii Müsteşarlığı’nın önüne bir ihale geliyor. Türkiye’ye denizaltı alımı...

Bedeli yaklaşık 4 milyar dolar...

Peki bu krizde bu para verilir mi?

Verilmez. Geçen hafta yazdım. Ses çıkmadı. Türkiye IMF’den kredi almayı tartışırken bu kadar paranın verilmesinin bana göre tek bir tanımı vardır:

- Denizaltına para batırmak!...

Yapmayın, batırmayın...

SEKİZİNCİ YAZI

Yerel seçimde SP ve AKP/images/100/0x0/55eadd38f018fbb8f89b915e


NUMAN Kurtulmuş Saadet Partisi’nin başına geçti...

Önceki gün sordum:

- Peki şimdi ne olacak? Yerel seçimde AKP ile örtülü ittifak olur mu?

Yeni Genel Başkan çok açık bir cevap veriyor:

- Kesinlikle böyle bir şey olmaz. Eşyanın tabiatına aykırı...

Eşyanın tabiatına aykırı sözünün anlamı şudur:

- AKP ile Saadet taban tabana zıttır...

Belki de bu yüzden Erdoğan IMF ile anlaşmayı imzalamıyor. İmzalasa tabanın öteki kıyısından şu ses yükselecek:

- Sizi gidi IMF’ciler sizi...

DOKUZUNCU YAZI

Doğalgaz zammı neden bu kadar

Doğalgaza gelen bu ağır zammın en önemli nedeni şudur:

- Hilmi Güler göreve geldiğinde Rusya’ya gitti ve doğalgaz anlaşmasını değiştirdi. Fiyatlandırmayı petrol üzerinden değil dolar üzerinden yaptı. Ve petrol fiyatları 160 dolara çıkınca fatura Türkiye’ye böyle yansıdı:

Yüzde 22 zam...

Yazarın Tüm Yazıları