İstanbul Emniyet Müdürü’nün FETÖ’den kurtuluş formülü

FETÖ’yle mücadelesini ve 15 Temmuz gecesini anlatıyor.

Ama polis koleji yıllarını anlatırken o kadar önemli bir cümlesi var ki..

“FETÖ’den nasıl kurtuldum?” sorusuna bir cevap veriyor.

Diyor ki;

“Ailem bu konularda bilinçli insanlardı. Biz daha çok devlete yakın, manevi değerleri Anadolu çapında yaşayan bir aileyiz. Bir de kolejdeyken haftada 2-3 kitap okurdum. Okumalarım, ailemin yapısı, biraz da aldığım terbiye sayesinde kurtuldum.”

İşte kurtuluş formülü..

1 - Aile ve terbiye..

2 - Haftada 2-3 kitap okuyarak başka dünyaları ve görüşleri anlama fırsatı..

Yani “körü körüne biat”dan kurtuluşun yolu... Kitap okumak.. Araştırıcı olmak. Bilimsel bilginin peşinde olmak.

3- Ve ahlak...

Çalışkan’ın sözünü ettiği bu 3 madde, aslında bütün “kör inançlar”dan, yasadışı yollardan kurtulmanın temel yoludur.

Bu kitap, devlette liyakatin, ehliyetin ne kadar önemli olduğunun canlı bir örneğidir.

Hiçbir cemaate, tarikata, örgüte bağlı olmayan yalnızca devlette liyakati esas alan yapıların asla çökmeyeceğini gösteren bir örnek.

Öteki türlüsü, kendi meclisini, milletini bombalayacak kadar gözü dönmüş, körleşmiş bir hastalığın sonucudur..

Öteki türlüsü, şantaj, ahlaksızlık, istismar, pusu, yalan, kaset tuzakları, sahteciliktir...

Bu kitap bana,

Yıllar önce FETÖ’nün varlığını iddia ettiği için başına gelmedik kalmayan Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve yardımcısı Osman Ak’ın verdiği müthiş mücadeleyi hatırlattı..

Nereden nereye..

Kitapta o kadar çok örnek var ki..

Okudukça bir kez daha anlıyorsunuz ki;

Bu devlet, bu ülke, devletine ve milletine bağlı, aile terbiyesi almış, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanan Anadolu’nun tertemiz evlatlarının alın ve akıl terleri üzerinde yükselecektir..

Özellikle gençlerin bu kitabı mutlaka okumasını öneririm..

İŞTE BU CEVAP DA MHP’YE YAKIŞIR

Önce şunu söylemeliyim, MHP’nin “Cumhur İttifakı” nedeniyle AK Parti’yle bakanlık ya da bürokrat pazarlığı yapıp yapmadığını sormak bile Devlet Bahçeli’yi tanımamak demektir.

Devlet Bey, içi neyse dışı o olan bir siyasetçidir.

Devlet üzerinde, pazarlık yapmayacak kadar devletin ciddiyetine inanır.

Hatasıyla, doğrusuyla, ağzından çıkan söz namustur..

Şimdi gelelim bu iddialara verilen cevaba;

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, açıktan şöyle diyor:

“MHP’nin Cumhur İttifakı’ndan bakanlık beklediği gerçek dışıdır. Maksatlıdır..”

Ve devam ediyor:

“Bu demek değildir ki liyakat ve ehliyet sahibi arkadaşlarımız yeni sistemde görev almasınlar. Bu konuda isim işaret edecek değiliz. Lakin hükümetin de liyakat ve ehliyete değer vererek, özellikle Türkiye’nin bekası, milletimizin birlik ve dirliği açısından Türk milliyetçilerinin oynadığı hayati rolün önemini bilerek tasarrufta bulunacağına inanıyoruz.”

Daha ne desin?

Bu açıklamalar bana Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçildikten sonra söylediği şu sözü hatırlattı: “Devlette ehliyet ve liyakat esas olacaktır..”

Cumhurbaşkanı aynı zamanda, “yerli ve milli” vurgusunu yaparak zaten yeni dönemdeki devlet yapılanmasının ipuçlarını vermişti..

Bu durumda, Devlet Bahçeli’nin isim işaret etmesine gerek var mı?