Paylaş
Çam ağaçlarının arasından, aşağıdaki Yahudi Mezarlığı’na doğru bakarken...
Ömer şöyle diyor:
“İşte tam buraya yerleşmiş, Sırp keskin nişancılar...”
Sonra...
Sonra kanımı donduran o sözler:
“Buradan yolda yürüyen, bakkala giden masum insanları hedef almışlar... Öylesine alçaklarmış ki... İddiaya giriyorlarmış, önce sağ bacağından vurmak için. Sonra ne kadar sürünecek? Kaçabilecek mi? Böyle iddialar... Ve tam kaçarken vurup öldürüyorlarmış...”
İletişim Başkanlığı’ndan Ömer Çetres anlatıyor...
İşte tam oradayız. O tepede... 1992 yılını düşünüyorum...
3 yıl süreyle kuşatma altında kalan Saraybosna’ya bakıyorum.
Allah’ım, ne acılar...
Dahası var...
1) Bu aşağılık vahşiler, daha sonra “insan safarisi” bile düzenlemişler...
Yani...
Manyakları para karşılığında buraya getirmişler...
Para karşılığında insan avlatmışlar...
Düşünebiliyor musunuz...
Çocuğunuz ekmek almaya gidiyor...
Sokakta yürürken tepelerdeki o manyaklar keskin nişancı tüfeğiyle ateş ediyor...
2) UTANÇ MÜZESİ
O tepede daha fazla kalamadım.
Ömer bu defa vahşetin, soykırımın belgelendiği müzeye götürüyor bizi...
Daha içeri adım atar atmaz, duvarlarda yüzlerce fotoğrafla karşılaşıyorum.
Her biri keskin nişancılar tarafından vurulmuş çocuklar, kadınlar, erkekler...
İçeri doğru yürüyorum. Salonun ortasında siyah beyaz bir film...
Öyle alçaklar ki...
Vurdukları insanları defalarca değişik yerlere gömmüşler.
Gömdükleri yerlerden alıp başka yerlere toplu mezarlar açmışlar.
Soykırımın izi kalmasın diye...
Ama şimdi bulunan kemiklerde DNA araştırmasıyla kimlikler tespit ediliyor...
Filmin son sahnesinde Hollandalı BM gücü komutanıyla Sırp Kasabı Mladiç’in görüntüsü geliyor.
Öpüşüyorlar. Mladiç Hollandalı askere teşekkür edip şöyle diyor:
“Artık Türklerden, Müslümanlardan intikam günü gelmiştir...”
Bu sözlerin ardından 9 bin insan öldürüldü.
Böylece soykırımı yapıyorlar...
Kasap yargılandı. Mahkûm oldu. Diğer aşağılık yaratıklar şimdi nerede, bilemiyorum...
Ama acılar burada. Hâlâ çok canlı...
3) EMİNE'NİN SÖZÜ
Müzede daha fazla kalamıyoruz. Gözyaşları içinde çıkıyorum oradan.
Milli Savunma Bakanı Akar’la buluşuyoruz...
O sırada bir genç kız geliyor...
Adı Emine... Duruş Dergisi’nin muhabiri...
“Ben abime söz verdim...” diyor...
“Ne sözü?”
Gözlerini kapatıp şöyle diyor:
“Abim burada şehit düştü. Onun hatırası için elimden geleni yapacağım. Yazacağım. Yazacağım. Yazacağım...”
Yaz sevgili Emine... Kalbimiz seninle...
4) ACILI SOKAKLARDAN YILBAŞI NEŞESİNE
Çok değil, 20 sene önce yaşanan bu acılar ne kadar hatırlansa da, yeni kuşaklar artık bunları unutmak istiyor.
Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde gençlerle sohbet ederken bunu daha iyi anlıyorum...
Ve sokaklarda bir mutluluk... Müzik, dans...
Yeni kuşakların özgürlüğü, neşesi acıların üzerini örtüyor...
Ama unutulmuyor... Unutulmuyor...
Gözyaşı tarihi unutulmuyor...
Bir daha böyle vahşetler yaşanmasın.
Nice yıllar olsun...
Paylaş