İki komutan vedası arasındaki fark

UZUN yıllar Ankara’da iktidar oyunlarını izlemiş bir gazeteci olarak diyebilirim ki;

“Eğer demokrasiye inanıyorsak, komutanların istifasına bir kriz değil, bir normalleşme olarak bakabiliriz.”
Nasıl mı?
Cevap biraz uzun olacak?
Ve cevabın kapısından girebilmek için, iki komutanın vedası arasındaki farkı bir anahtar gibi kullanmamız gerekecek.
Elimizde iki veda var.
Birisi Org. Işık Koşaner’in vedası...
Diğeri yerine geçmesi beklenen Org. Necdet Özel’in vedası.
Özetlersem; Org. Özel, Jandarma Komutanlığı’na veda ederken Atatürk’ün ağzından bir ibare kullanıyor:
Diyor ki: “Kanun ordusu...”
Org. Koşaner ise neden bıraktığını anlatırken tutuklu bulunan askerlerin durumuna karşı çıkıyor. Ve hatta; “Bu durum evrensel hukuk kaidelerine aykırıdır. Hukuksuzluktur. Hukuka ve vicdana sığmaz” diyor
Az sonra daha da detaylandıracağım fark işte budur.
Aslında bu farkı daha önce defalarca gördük ve yaşadık.
Sivil-asker ilişkisi...
Mesela Özal’ın Üruğ’u emekli edişi...
Org. Üruğ kendisinden sonra gelen Org. Öztorun’a yer açmak için, erken emekli olmak isteyince, siyasi otoritenin devre dışı bırakılmak istendiğini düşünen Özal iki komutanı da emekli etmişti.
Bu bir anlamda, askerin sivil otoriteyi dışlayan tavrına karşı ilk sivil duruştu.
Yıllar sonra dönemin genelkurmay başkanı Org. Torumtay’ın istifası gelmişti...
Yakın zamandaki örneklere bakarsak...
- Org. Özkök, Genelkurmay’ın sitesindeki özgeçmişine şu ibareyi ekletmişti (özetle)
“Genelkurmay başkanı başbakanlığa karşı sorumludur.”
Şimdi bir kez daha soralım:
- Bugüne kadar hiçbir Genelkurmay başkanının özgeçmişinde olmayan bu ibareyi Özkök acaba neden koydurtmuştu?
Bu belki de asker içindeki farklı bir bakışın ilk işaret fişeğiydi.
Ama daha sonra Org. Büyükanıt döneminde bu ibare Özkök’ün özgeçmişinden kaldırılmıştı...
27 Nisan bildirisinden iki ay sonra bu ibarenin kaldırılmış olması da dikkat çekmişti.

HESAPLAŞMA

O zaman küçük gibi görünen bu detay, aslında asker içindeki farklı bakışları, anlayışları ve hesaplaşmayı göstermesi açısından önemlidir.
Bu kısa tarihçeden sonra şimdi son iki veda arasındaki farkı daha iyi yorumlayabiliriz:
Milliyet’ten Serpil Çevikcan’ın verdiği perde arkası bilgilere göre, Org. Koşaner, emrindeki personele bir veda konuşması yapıyor. Helalleşiyor.
Diyor ki (özetle) “Subaylar, generaller, amiraller tutuklu. Ve YAŞ’ta terfi etmeleri içim benim elimden bir şey gelmiyor. Bırakıyorum...”
Org. Koşaner ayrılarak bir hakkını kullanıyor. Demokrasi içinde bu çok doğal.
Doğal olmayan ise direnerek kriz çıkarmasıydı.
Ama ayrılırken verdiği veda mesajıyla da bir anlamda yerine gelecek olan komutanın elini bağlar gibi bir durum yaratıyor.
İşte Org. Özel’in veda mesajının önemi de burada ortaya çıkıyor.
Bu veda konuşması adeta Org. Koşaner’in tespitlerine bir cevap niteliğini taşıyor:
Diyor ki; “Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadeleriyle ‘Yurt, ulus ve cumhuriyete aşk ve sadakatle bağlı, tevazu, fedakârlık ve feragât örneği bir kanun ordusu olan Jandarmamız....”
Org. Özel’in bu “kanun ordusu” vurgusu böyle bir günde çok önemlidir...
Diyebilirsiniz ki, “Bu jandarmanın göreviyle ilgili bir tanımdır”...
Ama mesele o kadar basit değil...
Basit olmadığını anlamak için bir “hafıza yoklaması” daha yapmak gerekiyor.
O da Org. Özel’in tam 1 yıl önce, 10 Ağustos 2010 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı’na gelirken yaptığı konuşmadır: 2’nci Ordu Komutanlığı’ndaki veda konuşmasında şöyle diyor:
“Görev sürem içerisinde bölücü terörle mücadeleyi tamamen hukuk kuralları içinde yürüttük. Hukuk dışı hiçbir faaliyete izin vermedik. Bir başka ifadeyle hiçbir şeyin üzerini örtmedik. Bunun huzuru içindeyim.”
İşte bu sözler çok önemlidir.
Dikkat edin, yeni Jandarma Genel Komutanı diyor ki:
“Hukuk dışı hiçbir faaliyete izin vermedik.”
“Hiçbir şeyin üzerini örtmedik.”
PKK’yla mücadele için Jandarma içinde kurulduğu söylenen JİTEM ’in “kanlı ve kirli bir zincir” olarak soruşturulduğu bir dönemde, Jandarma’nın başına gelen Org. Özel’in bu sözlerini, veda konuşmasındaki “Kanun ordusu” vurgusuyla birleştirince anlamlı olmuyor mu?
Hem de böyle bir dönemde!
Org. Özel “Hukuk dışı hiçbir faaliyete izin vermedik” derken acaba neyi kastediyor?
Kiralık katil gibi kullanılan itirafçıların sorgulandığı, faili meçhullerin araştırıldığı JİTEM soruşturması ve onun başka alanlara uzanan türevleri açısından bugün bu sözler ne anlama geliyor?
Satır arası okuyabilen ve hafızası olanlar için elbette dikkat çekici bir detaydır bu.

ÖNEMLİ FIRSAT

Evet; iki komutan. Ve iki veda konuşması.
Bu veda konuşmaları arasındaki farkı bu şekilde okursanız orduda yeni bir dönemin başladığını söyleyebilirsiniz.
Bu bir fırsattır.
Ama bu sürecin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmadan yaşanması gerekir...
Yıllarca devam eden davaların ve tutukluluk sürelerinin, cezaya dönüştüğünü, ağır travmalar yarattığını bilerek, davaların bir an önce sonuçlanmasını beklemek adalete inanan herkesin isteğidir.
Ve eğer bu fırsat iyi değerlendirilirse; Soğuk Savaş dönemlerinden kalma bir alışkanlık ve refleksle, kendisini sivil otoriteye karşı bir “rejim bekçisi” gibi gören o zihniyetten, seçilmiş sivil iktidara, yani millet iradesine bağlı bir anlayışa geçişin güncel tarihini yaşıyoruz diyebilirim.

İKİNCİ YAZI

İstanbul burjuvası mı Anadolu kaplanları mı?

TÜRKİYE ’nin ilk 100 sanayi kuruluşu açıklanınca merak ettim...
Türkiye sanayisinin başkenti İstanbul’un geçmişe göre durumu nedir?
Anadolu’ya Boğaz’ın iki kıyısından bakan Türkiye burjuvazisi ne haldedir?
Anadolu kaplanları diye anlatılan şey bir efsane midir yoksa gerçek mi?
Geriye doğru taradım.
Cevap net:
2005-2010 yılları arasında, İstanbullu firmaların düşüşü, bunun yanında Anadolulu firmaların yükselişi dikkat çekici.
Tarihlere göre bakarsak...
2005 yılında ilk 100 sanayi kuruluşu şöyle sıralanıyor:
59 İstanbul, 9 kamu, 32 Anadolu şirketi.
Ve sonraki yıllar:
2006: 57 İstanbul, 9 kamu, 34 Anadolu
2007: 55 İstanbul, 10 kamu, 35 Anadolu
2008: 53 İstanbul, 7 kamu, 40 Anadolu
2009: 53 İstanbul, 7 kamu, 40 Anadolu
2010: 50 İstanbul, 7 kamu, 43 Anadolu
Fark ortada...
5 yılda, İstanbullu sanayi şirketlerinin ilk 100 içindeki sayısı 57’den, 50’ye inmiş...
Ama çok daha önemlisi, Anadolu şirketlerinin sayısı 34’ten 43’e çıkmış...
Sermaye İstanbul’dan Anadolu’ya mı yayılıyor? Yoksa el mi değiştiriyor?
Siz ne cevap verirseniz verin; çekici olan Boğaz’dır.
El değiştiren yalıları sormaya gerek var mı?
Yazarın Tüm Yazıları