Paylaş
“Biden yönetimi F-16 satışını ‘kongre yokuşu’na sürünce ABD Kongresi’ne sunulan ‘Türkiye 2022 raporu’ çok daha önemli bir hale geldi...”
Buradan devam edersem...
Önümüze bir harita koyuyorum...
Sonra bu haritayı ABD Kongresi’ne sunulan “Türkiye raporu”ndaki bazı ifadelerle birleştiriyorum. Ortaya müthiş bir soru çıkıyor.
Gelin şimdi önce soruyu soralım, sonra da cevabını arayalım... İlk sorular şöyle:
- ABD son dönemde Yunanistan’da çok kapsamlı askeri üsler kurmaya başladı. Neden?
- Eğer bu üsler Rusya’ya karşı bir NATO ülkesi olan Yunanistan’da kuruluyorsa...
Aynı bölgede en kuvvetli NATO müttefiki olan Türkiye ile neden bir koordinasyon yok?
Ve en önemlisi:
- ABD, Rusya’nın Boğazlar’dan geçip Akdeniz’e inme ihtimaline karşı Dedeağaç’a askeri üs kuruyorsa Boğazlar konusunda Türkiye’ye karşı bir güvensizlik mi var?
2) DEDEAĞAÇ’TAN GÜNEY KIBRIS’A LİMNİ’DEN GİRİT’E KADAR...
Haritaya dikkatle bakarsak ortada bir güvensizlik olduğu açık.
İşte Dedeağaç... Oradan aşağı doğru inersek Türkiye’nin burnunun dibindeki adaların askerleştirilmesi.
Güneye doğru inerseniz, Güney Kıbrıs’taki ABD askeri üssü. Ve ardından Girit’teki ABD askeri üssü...
Bütün bunlara Suriye ve Irak’taki ABD askeri varlığını eklerseniz ulaştığımız cümle şu olur:
“Dairesel kuşatma.”
Ya da: “Çembere alma.”
İnsan ilk bakışta “Hadi canım” diyebilir.
“Bunca yıllık ABD ‘dostluğu’ ve NATO ‘müttefikliği’ var. ABD Türkiye’yi kuşatacak değil ya?”
Böyle sorabilirsiniz ama harita ve son gelişmeler bu soruları giderek kuvvetlendiriyor.
Dahası, sormamak saflık olur... Çünkü bu soruyu tetikleyen yalnızca haritadaki ABD askeri üsleri değil. Daha önemli gelişmeler var. Başlıklar halinde incelersek...
3) GÜVEN MESELESİ
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu önceki hafta Washington’da ABD’li mevkidaşı Blinken’la yaptığı görüşmeden hemen sonra aynen şöyle diyor: “Suriye veya başka konularda işbirliği yapabilmek için, bugün de söylediğimiz gibi, öncelikle ABD’ye daha önceki verdiği sözleri tutmadığı için güvenin zedelendiğini söyledik.”
Bir bakan müttefiklik ilişkisi içinde kırılan güveni daha nasıl söylesin...
Resmen “artık güven kırıldı” diyor...
Türkiye ile ABD arasındaki “güven krizi” yalnızca Suriye’de ABD’nin PKK/YPG’ye verdiği destekle kırılmamış...
Adalar da askerleştiriliyor
4) RUM KESİMİ LEHİNE DEĞİŞEN DENGE
Dahası var ve Çavuşoğlu yine ABD’nin başkentinde bu krizi açıktan söylüyor: “Rum Kesimi ABD’den silah alabilecek. Kime karşı alacak? Kıbrıs Türklerine karşı, Türkiye’ye karşı. Neymiş kara para aklama konusunda Rum Kesimi daha iyi işbirliği yapmış. Öyleyse Rum Kesimi’ne yönelik başka teşvikler verilebilir, kredi açılabilir. Madem konu kara parayla ilgili, temiz parayla ilgili destek verilebilir. Sonuçta bunun karşılığı Kıbrıs Rum Kesimi’ne silah vermek değil. Bu dengeyi bozmak demektir. Yani ABD’nin denge politikasının bozulduğunu gösteriyor. Aynı şekilde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde her ne kadar son zamanlarda bazı açıklamalarıyla bunu dengelemeye çalışsalar da fiiliyatta bu dengenin bozulduğunu görüyoruz.”
5) YUNANİSTAN’A F-35’LER TÜRKİYE’YE KONGRE YOKUŞU
Çavuşoğlu’nun şu sözünün altını çiziyorum: “ABD dengeyi Yunanistan lehine değiştiriyor.” Yani...
- Yunanistan’a F-35’ler...
- Türkiye’ye “Kongre yokuşu”...
- Güney Kıbrıs’a son model silahlar...
- KKTC’ye ambargo...
6) GÜVENSİZLİK TARİHÇESİ
Washington ve Ankara arasındaki “güven çizelgesi” öyle sıkıntılı bir hal almış ki...
F-16’ların Türkiye’yi satışı için oy kullanacak kongre üyelerine sunulan raporda, geçmişte Türkiye ile yaşanan güven krizleri de sıralanmış...
Şöyle diyor: “Hem ABD’nin Türkiye’den askeri varlıkları çekmesi hem de Türkiye’nin ABD’nin topraklarını veya hava sahasını kullanmasını kısıtlaması için tarihi emsaller var:
- 1962, Küba Füze Krizi. Amerika Birleşik Devletleri bu krizin ardından nükleer uçlu Jüpiter füzelerini geri çekti.
- 1975, Kıbrıs. Türkiye, Kongre’nin Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalesine yanıt olarak uyguladığı ABD silah ambargosu sırasında Türkiye’deki ABD savunma ve istihbarat tesislerinin çoğunu kapattı.
- 2003, Irak. Türkiye Parlamentosu’nda yapılan bir oylama, ABD’nin Irak Savaşı’nda Türkiye’den ikinci bir cephe açmasına izin vermedi.”
Şimdi soralım. F-16 satış paketinin oylama öncesinde Kongre üyelerine sunulan raporda 1962’lere kadar uzanan “güven sorunları” neden hatırlatılır acaba?
Devamı da var.
Raporda bir de Kongre üyelerine güvenle ilgili sorular soruluyor:
“Türkiye’deki bir ABD/NATO varlığının maliyet ve faydalarını ve ABD/NATO duruşundaki askeri ödeneklerden veya Kongre gözetiminden etkilenebilecek olası değişiklikleri değerlendiren ABD’li yetkililer ve milletvekilleri, aşağıdaki soruyu dikkate alacaktır:
ABD’nin çıkarlarını güvence altına almak ve korumak için Türkiye topraklarının veya hava sahasının doğrudan kullanımına ne ölçüde güvendiği?
Türkiye’nin dış savunması ve iç istikrarı için ABD/NATO desteğinin ne kadar önemli olduğu ve bu desteğin ABD çıkarlarına ne ölçüde hizmet ettiği?”
ABD Akdeniz ve Doğu Akdeniz Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a yepyeni dev askeri üsler kurarken...
Kongre üyelerine Türkiye’deki Amerikan askeri varlığıyla ilgili bu soruların sorulması rastlantı olabilir mi? Daha bitmedi.
Aynı raporda ABD üsleriyle ilgili şu ifadeler de var: “Bazı raporlar, Yunanistan, Kıbrıs ve Ürdün gibi yerlerdeki potansiyel olarak genişletilmiş ABD askeri varlığının Türkiye ile ilgili endişelerle bağlantılı olabileceğini öne sürüyor.”
Ve bir başka cümle: “Mart 2022’de Alan Makovsky, Türkiye’nin ‘son yıllarda belirsizleşmesinin’ ABD’nin Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’da askeri tesisler inşa etmesini ve genişletmesini haklı çıkardığını söyledi.”
Makovsky’den alıntı yapılması bile ne çok şey anlatıyor...
Evet arkadaşlar...
Neresinden bakarsanız bakın. Önümüzdeki haritayı Kongre’ye sunulan Türkiye raporundaki ifadelerle birleştirince o müthiş soru ortaya çıkıyor.
Türkiye ile ABD arasında güven krizi belki de tarihin en üst seviyesinde.
Niye?
Çünkü Türkiye, bir zamanlar piyade tüfeği almak için kuyruğa giren ülke değil artık.
Şimdi 5’inci nesil savaş uçağını yapma pazarlığında.
Şimdi önümüzde bir F-16 kararı var.
Eğer Kongre’den “olumsuz bir sonuç” gelirse Türk-Amerikan ilişkileri resmen “buz keser”...
Ama zaten şu “güven krizi” öyle kolay kolay aşılır mı?
Devam edeceğiz...
Paylaş