Hac ricasından eli bos döndü

DIŞİŞLERİ Bakanı Ali Babacan Riyad’da meslektaşına şöyle diyor:- Bu sene Avrupa’daki vatandaşlarımızın hac kotasını yarıya indirmişsiniz. Oysa Diyanet hepsinden para toplamıştı. Çok zor durumda kaldık. Bunu lütfen çözer misiniz?

Haberin Devamı

Aradan zaman geçiyor. Ses yok. Diyanet Avrupa’da 16 bin kişiden hac parası toplamış durumda. Ancak son dakika Riyad’dan "8 bin kişilik kota" geliyor...

KRAL’A İLETİRİM

Ankara şaşkın...

Parayı iade etseler bir türlü... 8 bin kişinin beklentisi Ankara’yı sıkıştırıyor.

16 bin kişiden para toplanmış. Ancak 8 bin kişi gidebilecek...

Skandal patladı, patlayacak...
/images/100/0x0/55ea420ef018fbb8f8746696
Olay Başbakan’a aktarılıyor. Sonra Cumhurbaşkanı Gül’e iletiliyor.

Riyad’a ricalar gönderiliyor.

Ve önceki gün Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu Suudi Arabistan Hac Bakanı’nı arıyor:

- Sayın Bakan son dakikada çıkarttığınız bu kota bizi çok zor durumda bıraktı. Lütfen çözer misiniz.

Bakan cevap veriyor:

- Bu konuyu Kral’a ileteceğim...

Ama yine ses yok. Hükümet bir açıklama yapamıyor.

Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu ise şöyle diyor:

- İyi niyetle çözümü bekliyoruz. Ama eğer kota artırılmazsa birkaç güne kadar durumu açıklayacağız.

Evet kriz bu. Ama bu krizin ötesinde benim merak ettiğim başka bir şey var. O da Suudi Arabistan’ın yaptığı bu son dakika uygulaması karşısında Dışişleri Bakanı’nın Riyad’a gitmesi...

Biz Babacan’ı, Irak’la ilgili yaptığı lobi gezisi kapsamında Riyad’a gittiğini sanıyorduk. Ama gezi gerekçesi hac kotası kriziymiş.

ATALARIMIZA AYIP

Şaşırtıcı olan Türk Dışişleri Bakanı’nın bu konu için Riyad’a gitmesi ve eli boş dönmesi...

Bu durumda insan sormadan edemiyor. Atalarımızın yüzlerce yıl haçlı seferlerinden koruduğu Kabe için bize yapılan bu uygulama ve aldığımız cevap yakışıyor mu?

Yıllar önce Demirel’in cumhurbaşkanlığında Kabe’ye gitmiştik. Orada Kabe’nin kapısı yalnız bizim heyet için açılmış ve şöyle denmişti:

- Kabe’nin kapısı onu yüzlerce yıl koruyan Osmanlı’nın torunları için açılır.

Kabe’nin içine girdiğimizde o alacakaranlıkta imam şöyle demişti:

- Sevdikleriniz için dua edin. Dua ederken, namaz kılarken nereye dönerseniz dönün fark etmez. Çünkü kıblenin tam ortasındasınız...

ETKİNLİK SORUNU

O günden bugüne bakıyorum da...

Şimdi bize yapılan bu uygulama, Dışişleri Bakanı’nın rica için oraya gitmesi ve "Bir bakalım, Kral’a sunalım" denmesi..

Türkiye Irak’ta düştüğü durum nedeniyle Ortadoğu’da ciddi bir etkinlik sorunu yaşıyor...

Yapılanlar görüşme öncesi göz boyama

Askerler teslim edildi

Haberin Devamı

Bir iki gözaltı oldu/images/100/0x0/55ea420ef018fbb8f8746698

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan Beyaz Saray’a adımını atmadan rehin askerlerimiz teslim ediliyor. Birkaç PKK bürosu kapatılıyor. Kuzey Irak’ta PKK uzantısı olan bir iki gözaltı var... Bütün bunlar iki gün içinde süratle oluyor. Peki nedir bu?

Bu gelişmelerle ilgili Kuzey Irak’tan Ankara’ya ulaştırılan gerçek ise şöyle:

- Bütün bunlar göz boyama. Askerler bunun için kaçırılmıştı. Terör örgütünü muhatap aldırtacak bir eylemdi. Şu anda kapatılan bir iki büronun hiçbir etkinliği yok. Zaten akşamına açıldı. Gözaltılar da göstermelik. Önemli isimler rahatça dolaşıyor. Kamplardan gelen teröristlerin önemli isimleri peşmerge kıyafetleriyle dolaşıyorlar. Şehirlerde halkın arasına karıştılar. Kimisi üniversitede ders veriyor. Kimisi taksicilik yapıyor. Kimisi esnaf...

Ama sanki bir şeyler oluyor gibi bir hava estiriliyor... Ve böylece bugün Oval Ofis’te yaşanacak oyunun ilk sahnesi aydınlanıyor. Sahne aydınlanınca ortaya çıkan dekor ve replikler şöyle: Türkiye tavrını koyacak:

- Eğer müttefiksen ispatla. İşte sınav. Terör kampları orada.

Belli ki Bush şöyle diyecek:

- Bakın bazı şeyler yapılıyor. Askerler teslim edildi. PKK büroları kapatılıyor. Siz Kuzey Irak’a girmeyin, sabırlı olun...

Peki bu durumda Türkiye ne yapacak?

İşte zor soru da burada...

Bu yüzden bugün her yazıyı "Bize duygusal şahinler değil, cesur güvercinler lazım" diyerek bitirmek istiyorum...

Cesur güvercinler zamanı

SAVAŞ çığlıklarıyla kaplanan coğrafyamızda "Vuralım", "Kandil’e bomba yağdıralım" duygusallığı patlarken içimden farklı bir ses yükseliyor...

Herkes kadar ben de istiyorum o terör yatağının kurutulmasını...

Ama şimdi içimden yükselen öteki ses şöyle diyor:

- Bize şimdi duygusal şahinler değil, cesur güvercinler lazım...

Bunu neden söylüyorum...

Klasik bir savaş karşıtlığı değildir bu...

Dün Ankara’da hangi diplomatla konuşsam, hangi siyasetçiye sorsam ya da hangi askerle sohbet etsem keskin bir "saldırı tonu" alıyorum...

Ve işte tam orada duruyorum...

Tamam bu yapılmalı...

Ama çözüm bu kadar mı?

Çözüm yalnızca askeri mi?

Elbette değil...

Bence şimdi cesaretin silahların çatıldığı cephelerden geçip, düşüncelerin özgürce kuşanıldığı zihniyet cephelerine ulaşması gerekiyor.

Asıl cesaret budur...

Bu yüzden "cesur güvercinlere" ihtiyaç var, diyorum...

Türkiye bu sorundan hangi projeyle kurtulacak?

Hangi sivil açılımla çözüme yaklaşacak?

İşte bu soruların cevabı için "cesur güvercinlere" ihtiyaç var, diyorum.

Biliyorum bu çok zor.

Çünkü, cesur bir güvercin olmak, duygusal bir şahin olmaktan çok daha zordur...

Terörün beslendiği "tepki kaynağını" bulmak, "ekonomik yarayı" sarmak, insanların demokratik taleplerini algılamak, onlara yeni açılımlar getirebilmek zordur...

Bu proje ister. Yeni düşünce açılımları ister. Toplumsal çözüm haritası ister. Dahası şehit cenazelerinin yaktığı yürekler arasında, "cesur bir güvercin" olmak yürek ister...

Bu oyunun adı Kerkük petrolüdür

ÇOK özel bir kaynaktan Ankara’da kapağı henüz açılan kırmızı bir dosyanın birkaç detayını alıyorum...

Soru şu:

- PKK terörü adı altında Türkiye nasıl bir oyunla karşı karşıya?

Şimdi bu kapsamda çizilen manzaraya bakalım....

Irak Cumhurbaşkanı Kürt...

Dışişleri Bakanı Kürt....

Maliye Bakanı Kürt...

Genelkurmay Başkanı Kürt..

İstihbaratın etkin ismi Kürt...

Parlamentoyu iki peşmerge tugayı koruyor.

Kuzey’de bir Kürt devleti oluşturuluyor. Ve başındaki Barzani bütün bu coğrafyadaki Kürt kökenli insanlara doğru "liderlik" mesajları veriyor.

Ama bu ülkede Kürtlerden çok daha fazla Arap ve Şii var...

Buna rağmen devleti devlet yapan en önemli makamlarda Kürtler var...

Diplomaside, maliyede ve kuvvette...

Türkiye bir pazarlığın içine çekilmek isteniyor.

Belli ki ABD Irak’ta kendisine en yakın müttefik olarak Kürtleri seçmiş. Bunun için çalışıyor. Irak yanıyor. Her yerinde bombalar patlıyor. Bir tek Kuzey Irak’ta ses yok. Tek istikrarlı bölge Kuzey Irak yani Kürt bölgesi...

Şimdi dosyadaki detaya gelelim.

Dikkat edin o kadar çok Kürt sorunu dedik ki, Kerkük’ü, Türkmenleri unuttuk.

Oysa Irak petrolünün yüzde 40’ı Kerkük’te. ABD her gün yeni kuyular açıyor. Ne kadar petrol nereye gidiyor bilinmiyor. Ama petrol fiyatları anormal artıyor. Ganimet olarak petrol en kárlı sektör haline geliyor. Ganimet sektörü...

İşte bu noktada Türkiye’nin önüne sürülmesi beklenen "gizli pazarlık" ortaya çıkıyor:

- Tamam biz PKK kamplarını bitirelim, ama sen de buradaki Kürt devletini kabul et. Kürt devleti burada istikrar unsuru olsun.

Tabii Kerkük de içine girecek şekilde...

Evet bu oyunun adı "Kerkük petrolü" üzerine kurulacak Kürt devletidir...

Türkiye bu gelişmeye göre kendini hazırlamalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları