Paylaş
Neredeyse hepsi gözyaşı mürekkebiyle yazılmış.
Duygu yüklü. Saygı ve ibret dolu.
Ağlamaklı. Ama moral dolu.
Evlat acısıyla yanmış bir anneye giden yüzlerce şükran mektubu.
Ne çok ihtiyacımız varmış buna.
Ne çok hasret kalmışız bu kucaklaşmaya.
Uşaklı şehit anası Eşe Hanım...
15 yıl önce şehit düşen oğlunun maaşına 15 yıl boyunca dokunmamış.
Bilmiyorum...
Belki her maaş günü bankada oğlunun acısını hatırlamak istemedi.
Belki de ihtiyacı olmadığı için daha ilk günden karar verdi. Oğlunun şehit maaşından bir hayır çıkaracaktı.
Ve yaptı da...
Eşe Hanım kan akıtanlara, ölüm bekçilerine bir ders verir gibi. Gitti parayı bir okul yapımı için bağışladı.
250 bin lirayı valiye teslim etti.
Ve işte bu haber dün hurriyet.com.tr’de çıkınca gelen yorumlara baktım.
Ellerinden öpenleri sayamadım. Oğullarımızın kanı üzerinden intikam kampları kuranlara karşı...
kendi oğlunun kanından, intikam yerine bir okul kurdun ya Eşe Hanım...
Ben de öpüyorum ellerinden.
Yeter artık Kıbrıs
PASAPORTUMDA KKTC’ye giriş damgası var diye Sakız Adası’na almadılar ya...
Rum tarafı damgası olunca da biz onları almıyormuşuz.
Komediye bak. Avrupa’nın her ülkesine girecek vizen var. Ama Kıbrıs’a girerken pasaportuna giriş damgası vurdularsa, “yassak”...
Nasıl bir sahte oyundur bu.
“Yeter artık bu kara komedi.”
Çocuktum, Kıbrıs meselesi vardı. Büyüdük çocuklarımız oldu. Hâlâ var.
Adanın Rum tarafı iflas etti. Türk tarafı yardımla ayakta duruyor.
Ama hâlâ aynı “sahte tiyatro” sürüyor.
Bir tarafta Türkiye’nin durumu: “Ben seni tanımam, sen beni tanımazsın, Onlar (AB) seni tanır. Ben de mecburen onları tanırım”.
Diğer tarafta Yunanistan’ın durumu:
“En yakın komşusuyla ticari ilişkisi zayıflamış. AB ve NATO’da sürekli kriz çıkaran taraf damgası üzerinde. Ve ekonomik olarak çöküntüde”.
İşte bu yüzden yeter artık.
Bu oyun, bu kara komedi artık bitmeli.
Adadaki iki ayrı demokrasi ya birleşmeli ya da birleşemeyeceklerini ilan edip iki ciddi devlet olarak komşuluk ilişkisi kurmalı. Bu durum AB’yi de NATO’yu da, Türk-Yunan ilişkilerini de rahatlatır.
Ve en önemlisi arada kukla gibi kalan ada halkları yeniden özgüvenini kazanır.
Paylaş