Paylaş
Emekli, bir milletin işgücü hafızasıdır.
Halkın yatırım ve kalkınma biyografisidir.
Başarıların ve meşakkatin tarihçesidir.
Benden öncekinin, benden sonrakine bırakabileceği yaşama mirasıdır...
Ben önce bu yüzden saygı duyarım.
Yoksa falanca bankanın ak saçlı reklamlarının yarattığı ticari duygusallığa değil.
Dün Batman’da “Batman-Park” AVM’sinde yolumu kesen emekli öğretmenin söylediği şu söz unutulur mu:
“Hayatım boyunca öğrencilerime bir tek şey öğretmeye çalıştım. O da sevmeyi öğrenmek. Ama bak şimdi nefreti yaşıyoruz.”
Batman sokakları, caddeleri cıvıl cıvıl...
Müthiş bir enerji vardı.
Kafeler... Sokak satıcıları ve markaların vitrinleri...
Bir festival gibiydi Batman...
Yalnızca bu nedenle söylüyorum:
Nefreti hâkim kılıp bunu yok etmek isteyenlere yazıklar olsun...
Öztrak’tan Şimşek’e cevap
Önceki gün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Batman’a uçarken uzun bir sohbet yapmıştık.
Konu CHP’nin emeklilere yılda iki maaş ikramiye sözüydü.
Şimşek çok basit bir hesap ortaya koydu:
“2015 yılı için bütçe açığı 21 milyar lira. Emeklilere iki maaş ikramiyenin yıllık karşılığı ise Türkiye’nin bütçe açığından 26.5 milyar lira fazla...”
Daha Şimşek sormadan ben sormuştum:
“Peki böyle bir bütçede bu para nereden bulunur?”
Bakan da dedi ki:
“Eğer bütçeyi patlatmadan böyle bir kaynağı nereden bulduklarını açıklarlarsa daha inandırıcı olurlar...”
Dün çok sayıda yorum geldi.
Açık olan bir şey var ki...
Bu ülkede hiç kimse annemiz, babamız, büyüğümüz dediğimiz emeklilerin daha iyi şartlarda yaşamasına karşı çıkamaz...
Ama bu işler hesap ister.
Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’tan cevap geldi.
Öztrak “harcama kaydırmaları” diye bir ifade kullandı.
İkinci ifadesi “gelir kalemleri”...
Yani, vergiler...
Öztrak devlette tecrübesi olan bir ekonomist.
Aslında benim beklentim daha somut ve maddeler halinde bütçeyi patlatmadan bu 26.5 milyar liranın nereden bulunacağının bütçelendirilmesiydi...
Doğrusu bunu pek göremedim...
Elbette kamusal harcamaların, bürokrasiye giden aşırı paraların, makam araçlarının eleştirisi yapılabilir.
Bunlar her dönem muhalefetin iktidara karşı kullandığı doğal suçlamalardır.
Rahmetli Özal’ın ilk özel uçak siparişini verdiği gün yapılan eleştirileri, muhalefetten gelen saldırıları hatırlıyorum...
Sonra Boğaz Köprüsü...
Sonra otoyollara kurulan gişeler...
“Milletin yolundan para alınır mı?” soruları
İlk zırhlı Mercedes geldiğinde atılan manşetler.
Rahmetli Ecevit’in Mercedes yerine Renault marka arabaya bindiği için düzülen övgüler.
Bunları hiç eleştirmiyorum...
Çünkü siyasetin doğasında var.
Benim merakım, emekliye verilecek olan 26.5 milyar liranın hangi kalemlerden bulunacağı.
Ve bu merakın ötesinde asıl söyleyeceğim şey şudur:
“Emekliye yılda iki kez bir bahşiş vermek yerine onun kalan ömrünü ve yaşam standardını insani şartlarda sürdürebilmesini sağlamak gerekir.”
Yani...
Eğer bir emekli yılda 15 gün bir deniz kenarında tatil yapabiliyorsa...
Ay sonunu düşünmek yerine evinin önünde yürüyüş yapabileceği bir yaya yolu bulabiliyorsa...
Hastane kuyruklarında tıkanıp kalmıyorsa...
İşte o zaman ben bir devletin kendi halkına ve insani hafızasına sahip çıktığını düşünürüm...
Yoksa her seçim döneminde “Ben şu kadar zam yaparım... Hayır ben bu kadar daha fazla maaş veririm” diyen seçim vaatleriyle ne emekliler ne de bu ülke refaha kavuşur.
Sevgili öğretmenlerim... Naciye İçelli, Turhan Akkoyunlu, Meral Nalçacı....
Ellerinizden öperim...
Paylaş