Paylaş
Bende böyle bir bilgi yok.
Ama bundan daha önemli bir şey var.
O da şudur:
- CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum iyi niyetle; BDP’den gelen “ittifak sinyali”ne kapıları kapatmayınca hemen bir “ihanet uğultusu” başladı.
Bir “naftalin korosu” CHP’nin yeni yönetimini “etnik siyaset”e sapmakla suçladı.
Uyardı: “Aman haaaa!”
- Niye?
- Çünkü Batum; siyasetini yalnızca ulusalcılık üzerine oturtan, Ankara merkezli, Anadolu’dan uzak bir yönetimin devamı olmadıklarını gösterdi.
Örneğin BDP’yi ihanetle suçlamadı. O sırada Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da “Kürtler”e aşk üzerinden kardeşlik mesajı verdi.
Diyarbakır sokaklarında bıraktığı izlenim şuydu:
“Biz artık kendisini bir devlet ve cumhuriyet partisi olarak tanımlayan ve halkın üzerinde gören yönetim anlayışını terk ettik.”
İşte bu mesajlar o “fırsatçı koro”yu harekete geçirdi.
Sahneye hemen bir “İzmirli kız” getirildi:
- Eğer CHP böyle bir ittifakın içinde olmayı denerse İzmir’de BDP konvoyunu taşlayan o kız CHP’ye oy verir mi?
Şu sorudaki ilkelliğe bakar mısınız?
Asıl “etnik siyaset” bu soruyu sormak değil midir?
İnsanlar arasında etnik ve ırk temelli kamplaşmalardan oy bekleyen anlayış bu değil midir?
Bu sözün asıl anlamı şudur:
- BDP’ye oy veren Diyarbakırlı’ya gülümsersen, İzmirli ağlar.
Bunu böyle düşünmek nasıl bir küçüklüktür. Nasıl bir bölücülüktür?
Ne acı!
BDP, Meclis’te temsil edilen bir parti değil midir?
BDP her defasında Güneydoğu’dan ciddi oranda oy olmaktadır. Kazandığı belediye başkanlıkları ortadadır.
Üstelik BDP’ye oy veren halk bir kez yanılıp da vermiş değildir. Her defasında bilerek oy vermektedir.
Peki bu durumda ne yapacağız?
Ya demokrasiye inanacağız...
Ya da “Tek Parti kafası”yla nutuklar atacağız.
Ufuklarımıza, özgürlüklerimize, bireyin seçme hakkına dikenli tel çekeceğiz.
Peki bugüne kadar çekildi de ne oldu?
Sıkıyönetimler. Olağanüstü haller. Asayiş komutanlıkları. Özel harekat timleri. JİTEM’ler. Bölge valilikleri.
Kan, gözyaşı, kopan bacaklar, kör olan gözler. Ağlayan analardan başka ne gördük?
Ve ellerimizden kayıp giden bir 30 yıl...
Beni en çok şaşırtan ise şudur:
CHP yönetiminde olup da hayatında bir kez Şırnak’a, Hakkari’ye, Batman’a, Bingöl’e gitmemiş olanlar.
Dokunulmazlar yani.
Şimdi bir “CHP-BDP” ittifakı söylentisinden muhalefet organize etmeye çalışmaktadır.
Yani olmayan ittifakın “i”si bile, parti içinde kambura yatmış olan “yeraltı muhalefeti”ni açığa çıkartmaya yetmiştir.
Olmayan ittifakın “i”sinin gösterdiği diğer gerçek de şudur:
- CHP’nin görünen yönetimi değişmiştir. Ancak “derin CHP” hâlâ beklenti içindedir, fırsat kollamaktadır.
- Ankara merkezli, “devlet kapılı” ve kendisini devletle halk arasında bir “makam” gibi gören mirasyedi zihniyetinden, özgürlüklere ve demokrasiye inanmış, sosyal demokrat bir partiye geçiş öyle bir MYK tayiniyle olacak kadar kolay değildir.
- Olmayan ittifakın “i”si seçimlere doğru milletvekili adaylıkları sırasında ciddi krizler çıkacağını göstermiştir (özellikle Güneydoğu adayları için).
- Bu nedenle yeni bir Parti Meclisi için kurultay şarttır.
İKİNCİ YAZI:
Şampiyonadan iki Türk çocuğu çıktı
30 ülke...
İsveç’ten Ermenistan’a, Rusya’dan İtalya’ya, Mısır’dan Belçika’ya, İsrail’den, ABD’den, Fransa’dan, Türkmenistan’dan Mısır’dan Türkiye’den Azerbaycan’a kadar dünyanın önde gelen 10-12 yaş tenisçileri Antalya’da...
Kaya Belek Otel’de Avrupa Tenis Federasyonu’na bağlı Gökhan Dönmez turnuvasında...
6 gün boyunca müthiş bir mücadele.
Gölgelerimiz bile heyecanlı.
Ruslar, Almanlar ve Ukraynalılar iddialı. Gerçekten başarılı bir organizasyon.
Cumartesi yazdım:
“Kortlarda çocuklar sanki bir karnavalın renkleri gibi uçuşuyor.
Sarışın, siyahi, çekik gözlü, kıvırcık saçlı, okyanus tenli çocuklar, insanlığın en güzel renkleri olarak tenis kortlarından yapılmış bu muazzam tuvale yerleşiyorlar.
Masmavi gökyüzünün altında bu cıvıl cıvıl manzaraya bakınca içimden şu sözler dökülüyor:
“Allah’ın bize verdiği bu tuvalde insandan daha güzel bir resim; çocuklarımızdan daha güzel bir renk olabilir mi?”
Ve dün final oynanıyor. Detayları spor sayfalarımızda bulacaksınız.
Onca ülkeden finale iki Türk çocuğu kalıyor.
Aykhan Manaflı (Azerbaycan)
Ergi Kırkın (Türkiye)
Onlar oynarken benim gözlerim doluyor.
Ve Manaflı şampiyon oluyor.
Ergi ikinci...
Sarılıyoruz. Gülüyoruz. Aykhan’a gidip Türkçe, “Kutlarım” diyorum.
Gülüyor. Babası geliyor.
- Aykhan’ı kim çalıştırıyor?
- Özümdür...
Bu sırada Ermeni çocuğun hocası geliyor. Sanki aynı coğrafyanın “başka kardeşleri” olarak seviniyoruz.
Ve Akdeniz’de kortlardan yükselen bu çocuklar ve mutlulukları, büyük düşmanlıkları küçücük kalpleriyle silip geçiyor.
Tarihteki düşmanlıkları didikleyeceğimize, çocuklara ve onların sevinçlerine inansak belki biz de sileceğiz.
Paylaş