Çatışmanın tam ortasında Hülya Hanım'ın cevabı

- Ben eve gelemiyorum, sen Ankara’ya git, oğlumuz üniversite okuyor, onun yanına git. Olaylar yatışınca gelirsin.

Haberin Devamı

- Hayır, senin yanında kalacağım.

Kocaeli Valiliği’ne getirilen Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy aktarıyor bu diyaloğu.

Ne zaman yaşanmış?

Hepimizin televizyon başında nefesimizi tutup beklediğimiz ‘hendek günleri’nde.

Sokaklarda kurşunların uçuştuğu, lastiklerin yakıldığı, okulların işgal edildiği günlerde.

O bölgede sorumluluğun en üstündeki kişi olarak, operasyonun başındaki valinin evine gidemediği günlerde...

Eşine söylüyor Hüseyin Bey.

Hülya Hanım da, “Hayır, seninle kalıyorum” diyor.

“Vali Bey’in eşi bırakıp gitti” dedirtmiyor.

Çünkü PKK aynı zamanda bir ‘psikolojik savaş’ yapıyordu.

Halka devleti zayıf göstermek istiyordu. “Vali Bey’in eşi de kaçtı” diyeceklerdi.

Ama Hülya Hanım buna izin vermedi.

PKK’nın hendek planı şuydu:

Hendek kazılmış mahallelerde sivil halkla birlikte durulacak. Asker-polis oraya tankla-topla saldıracak. Ve kadın-çocuk ölümleri dünya medyasına servis edilecek. Uluslararası kuruluşlar devreye girecek. Amaç, bu görüntülerden bir Kobani çıkarmaktı.

İşte devlet bu tezgâha düşmedi.

Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy bu tezgâhı bozdu.

Ve elbette yanından ayrılmayan eşi Hülya Hanım...

Kahraman valilerimizin, kaymakamlarımızın, memurlarımızın oralarda görev yapan güvenlik güçlerimizin eşleri de birer kahramandır.

Hülya Hanım yüzlercesi, binlercesi içinden bir örnektir.

Hüseyin Aksoy’un görev yaptığı üç yıl boyunca tarihin en büyük kalkışmalarından birisi planlanmış, başlatılmıştı.

Ama tutmadı.

Tarihin en alçak tuzağı siviller üzerinden kurulmuştu.

Ama bu tuzağa düşülmedi.

Diyarbakır’daki bu alçak tezgâhlardan söz edince...

Efkan Ala’nın bir kalkışma gecesi emniyeti kontrol altında tutup, tahrikleri engellemesi gibi... Halkın devleti olabileceğini de gösteren Gaffar Okkan gibi isimleri saymadan geçemem.

(Bu arada Gaffar Okkan suikastı hâlâ aydınlanamadı. Arkasında FETÖ olduğu iddiaları var.)

BİR ÖNERİ
Öyle çetin bir coğrafyadayız ki...

Her tarafımız kan içinde.

Bu nedenle bir önerim var:

Doğu ve Güneydoğu’da bu amansız mücadeleyi veren devlet görevlilerinin üniversitede okuyan çocuklarına burs verilemez mi?

Ülkenin geleceğini düşünen bu insanlar...

Bari çocuklarının geleceğini, okul masrafını düşünmek zorunda kalmasalar.


KIYI İHBAR HATTI
HER fırsatta kıyıların yağmalanmasını yazıyorum.

Her fırsatta deniz dibi ölümlerini yazıyorum.

Türkiye’nin en güzel kıyıları, koyları, körfezleri Muğla Belediyesi’nin sorumluluğundadır. Düşünün ki Türkiye kıyıları toplam 8400 mildir. Yalnızca Muğla ilinin kıyıları ise 1400 mildir. Hem de en kıymetli turizm kıyıları...

Bodrum’dan Fethiye’ye kadar uzanan bir cennet.

Ve elbette rantçılar...

Öylesine azgınlar ki...

Bunlar ölüp cennete gitse, orayı da rant alanı olarak görür.

Peki bunlarla nasıl mücadele edilecek?

Muğla Belediyesi’nin imkânları yeterli değil.

Sorun bakalım, kontrol için kaç teknesi var?

Sahil güvenliğe kontrol talimatı verebilir mi?

Muğla Belediyesi’ne özel bir destek gerekiyor.

O konu da yarın...

Yazarın Tüm Yazıları