Paylaş
Ey CNN...-
Ve ey dünyanın en büyük haber ajansları...
Bir meslektaşınız olarak yazıyorum bunu.
Eğer bizim için haber kutsalsa...
Eğer bizim işimiz doğru habercilikse...
Eğer bizim görevimiz, her türlü manipülasyona karşı doğruyu bulmaksa...
Günlerdir pompalanan “Türkiye DEAŞ’ı destekliyor, mahkûmları serbest bırakıyor” haberlerine karşı önceki gün yapılan itirafları görmezden gelebilir miyiz?
Yani...
Hangisi haberdir?
Kaynağı belli olmayan sözler mi?
Yoksa...
Birinci ağızlardan gelen itiraflar mı?
Yani...
“Suriye’de bir kaynaktan alınan bilgiye göre” diye verilen haber mi?
Yoksa...
“Yakalanan DEAŞ’lı militanların itirafları” mı?
Hangi ülkeden olursak, hangi ırktan olursak olalım...
Gazeteci milletinin birinci önceliği doğru haberdir.
İşte o nedenle bunu yazıyorum.
Baktım olmuyor...
Doğrudan size seslenmek için başlığı da İngilizce koyuyorum...
Bir Türk gazeteci olarak dünya ajanslarına çağrımdır.
Ve elbette bu bölgeden en çok haberi yapan, röportajlar yayınlayan BBC’ye...
Dün gördüğüm haber şu:
“DEAŞ’lı militanları işte böyle serbest bıraktılar.”
Ve haberin detayı:
“Türk uyruklu DEAŞ militanı o geceyi şöyle anlattı: ‘O gece hepimiz uykudaydık. Birden kapılar açıldı. YPG geldi. Bağırmaya başladı: Hadi çıkın, boşaltın burayı, çabuk çıkın! Ne olduğunu anlamadık. Uyku sersemi apar topar çıktık koğuşlardan. Üstümüzü bile giyinemedik. Biz çıktıktan sonra baktık, YPG koğuşları ateşe veriyor...”
Evet, sevgili meslektaşım...
Bu öyle “gizli bir kaynaktan” gelen bilgi falan değil...
Doğrudan, birinci ağızdan. Yakalanan DEAŞ’lı militanların resmi ifadeleri...
Sonuç olarak...
Barış Pınarı harekâtı başladığından beri sürdürülen...
“Türkler, DEAŞ’lı militanları serbest bırakıyor” haberlerini veren yayın organları, eğer birinci ağızdan gelen bu haberi vermezse, gazetecilik nerede kalacak?
“Bir kaynaktan” diye verilen haberlerin kaynağının ne olduğu açık değil mi?
Belli ki o koğuşları boşaltıp ateşe veren YPG...
Bu durumda doğru nerede kalacak?
Aslında sizi de anlıyorum...
Bu mücadeleyi bir tiraj ve izlenme oranı olarak görebilirsiniz.
“Nasılsa bizden uzakta... Nasılsa bize zararı yok... Nasılsa devlete karşı” demeyin...
Bu terördür...
Madrid, Paris, Londra metrosunda teröristlerin patlattığı bombalarla kararan hayatlardır.
Uyuşturucu ve silah ticaretidir.
Biz bunu Türkiye’deki gazeteciler olarak yıllardır yaşıyoruz.
Mesela ben Hürriyet gazetesinin Ankara temsilcisiyken Cinnah Caddesi’ndeki ofisime PKK bomba atmıştı.
Ölümden dönmüştük.
Birçok meslektaşım ölüm listelerinde yaşadı ve yaşıyor.
Şimdi bütün bunları şunun için hatırlatıyorum...
Bir meslektaşınız olarak sizleri biraz empatiye davet ediyorum.
Bunu yaparken de ne gazete yönetiminden, ne meslek kuruluşumuzdan ne de devletten gelen bir talep üzerine değil...
Artık gerçekleri anlatmaktan yorgun düşmüş bir meslektaşınızın belki de en içten çağrısı olarak yapıyorum...
Siz yine dilediğinizi yazın.
Elbette özgürsünüz.
Ama bu bölgede yaşanan gerçek haberleri de görün lütfen...
Yani öteki sesi de dinleyin...
Haber ve doğru sizinle olsun...
Paylaş