Paylaş
Dev uçak gemileri, jetler, tanklar, toplar, nükleer füzeler yetmez...
Bir tek şey var ki...
O olmazsa, dünyanın en gelişmiş silahları, en büyük ekonomisi sizde olsun, yine de büyük devlet olamazsınız.
En son teknolojilerin sahibi olun, kilometrelerce kare toprağınız olsun.
Yüzölçümünüz sınırsız olsun, petrolden altına, her türlü zenginlik sizde olsun.
Ama eğer o yoksa yine büyük devlet olamazsınız.
Nedir mi o?
Önceki gün Ankara’dan gelen bir haberle anlatayım.
AKARSU HALİNDE BİR DERS
KONUK dışişleri bakanı, Esenboğa Havaalanı’na iner inmez doğru büyükelçilik binasına gitti.
Korumalar, eskortlar, polisler...
Aynı hızla elçiliğin bahçesine geçti.
İnsanlar bahçede toplanmış bekliyordu.
Köşede küçücük bir akarsu yapılmıştı.
Yani bir ‘Akarsu anıtı’.
Yanına da bir ağaç fidanı dikilmişti.
Konuk bakan, “O artık bizim kahramanımızdır. Ve onu hep böyle anacağız” diye başlayan bir konuşma yaptı.
Sonra plaket takıldı.
Plaketin üzerinde şöyle yazıyordu:
“Mustafa Akarsu...”
Mustafa, Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin güvenlik görevlisiydi.
Şubat ayında elçiliğe yapılan bombalı saldırıda şehit olmuştu.
Ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, Mustafa’nın soyadını bir anıt olarak elçilik bahçesine yaptırmıştı.
Bahçedeki “Akarsu anıtı” işte o Akarsu’ydu.
Yani Mustafa’nın soyadı.
İşte budur sözünü ettiğim olmazsa olmaz şart.
Akarsu’dan anıt yapmaktır.
Soyadından hatıra çıkarmaktır.
Akarsu’yu düşünmek, onu bir anıta dönüştürmektir.
İnsana saygıdır. Vefadır. Yaratıcı olmaktır.
Ve en önemlisi insana değer vermektir.
Gelir gelmez elçilikteki törene yetişen kişi de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’dir.
Demek ki...
Dünyanın süper gücü olmak, yalnızca gelişmiş silahlarla, füzelerle, nükleer denizaltılarla olmuyor.
Önce insana saygı duyacaksınız.
Sevgiyi ve hatırayı, onuru ve şerefi, vefa ve bağlılığı yaşatacaksınız.
Eğer vatandaşı potansiyel tehlike, öğrenciyi potansiyel anarşist gibi görürseniz, Apple’ı yaratacak çocukları bulamazsınız.
Özgür ruhları koruyamazsanız, yaratıcı zekâyı bulamazsınız.
Torpile battıysanız. Milletvekili oldum diye uçağın ön tarafında ekonomi parası ödeyip VIP Business oturursanız...
Hâlâ darbe artığı YÖK’le gelecek kuşakların eğitimine yön verirseniz.
Yayaya yol vermezseniz...
Bir elinde sigara, öbüründe korna... Bir gürültü canavarı olarak dolaşan şoförlere teslim olduysanız...
İnsanları doğdukları yerlere, ait oldukları ırklara göre sınıflandırırsanız.
Yani sevgiyi kamplara ayırıp nefrete ve öfkeye satarsanız...
Mezarlıklarınızı birer saygı ve vefa bahçesi yapmak yerine, bakımsız birer cangıl haline getirirseniz...
12-13 yaşındaki kız çocuklarını
kan davası korkusuyla “berdel” adı altında evlendirirseniz...
Okul kantininde sıraya girmeyi öğretmezseniz...
Beden derslerinde çocukları, “hazır ol-rahat” diye sıraya dizerseniz.
Yurttaşlık dersinde muhtarın görevlerini, kaymakamın yetkilerini anlatmak yerine, ortak yaşamda birbirine saygı göstermenin ve insan haklarının eğitimini vermezseniz.
Protesto hakkını biber gazına boğarsanız.
Bırakın büyük devlet olmayı sade bir ülke olarak bile kalamazsınız.
ABD Büyükelçisi Ricciardone’yi bu “Akarsu halindeki dersi” için kutluyorum.
Çünkü “Akarsu”nun yanına dikilen o fidan gibi...
Halklar ve ülkeler de ancak sevgiyle büyür.
Paylaş