Paylaş
Bir akıl ya da zihin rekabeti gibi sanılsa da...
Dün sabah bir kez daha anladım ki...
Bu aslında...
İnsan hayatının en güzel döneminde çocuklara çektirilen bir ‘ruh çilesi’dir.
O nedenle bu eğitim sistemi, ‘özgür bir ruh’u sıradan bir ezbere dönüştürür.
Dün yine baktım çocuklara...
LYS vurgunu çocuklara.
Sınav kuyrukları... Kapılarda bekleşen anne-babalar...
(Bu arada bekleyen de çoğunlukla anneler. Önerim şudur ki, başka bir araştırma konusu olmalı; acaba sınav kapısında daha çok anneler mi, yoksa babalar mı bekler? Bence anneler.)
Ama sonuç olarak bir gerilim filmi dekorudur bu.
Heyecandan bembeyaz, karın ağrısından sapsarı kesilmiş çocuklar...
2 saat boyunca nasıl vakit geçireceğini şaşırmış anne-babalar.
Kusanlar, hasta olanlar, lanet okuyanlar, boş verenler...Ve tam puancılar...
Bu mudur eğitim?
Oysa başka bir sorum var benim:
Mesela dünyanın en gelişmiş ülkelerinde, ‘ara ve temel işgücü’ diye bilinen teknik liseler...
Neden bizde ilgi çekmez? Neden özendirilmez?
Harp okullarına öğrenci alırken müthiş televizyon reklamları olur.
Falanca ünlü üniversitenin reklam filmleri falan...
Falanca özel lisenin başarı grafikleri...
Neden sınav zamanı hiçbir teknik lisenin ilanını görmeyiz?
Neden özel sektör teknik liseye yatırım yapmaz?
Çünkü ‘parasız yatılı’ gibidir?...
Çıraklık zannederler o eğitimi.
BEN O ÇOCUKLARI SEVİYORUM
Bir ara Almanya’da çok sık bulundum.
Eğitim sistemi için şunu söyleyebilirim:
Bir teknisyenin değeri hiç eskimez orada.
Uçaktan baraja, her makinenin temelidir çünkü.
Türkiye’de bugün yardımcı sağlık personeli eksiği ortada mı?
Hemşire, teknisyen, görüntüleme uzmanı...
Bakıyorsunuz turizm beldelerine...
Otellerde, lokantalarda çalışan yöre gençleri dil bilmiyor.
Turizm eğitimi ya da aşçılık eğitimi almamış.
Niye?
Çünkü kimse turizm meslek lisesine gitmiyor.
Gitmek isteyen için de yeterli teknik lise yok.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi daha yeni kaptanlık meslek okulu mezunu verdi.
Bugün hangi gemiyi, şilebi, tankeri kullanan kaptana, “Nerelisin” diye sorsan...
Yüzde 90 Karadenizli çıkar.
Ama sorun bakalım, kaptanlık eğitimini nerede almış? Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde hangi bölüm var?
Trabzon’da, Ordu’da, Samsun’da kaç tane denizcilik meslek okulu var?
Fethiye’de, Bodrum’da, Marmaris’te gulet kaptanlarına bakın...
Yöre çocuklarıdır. Ve atadan denizcidir.
Ama çevre, deniz florası, balık çeşitliliği, madeni yağ tehlikesini bilmezler.
Mardin, Gaziantep, Adana, Urfa aslında bir lezzet tarihidir.
Dünyanın en ünlü aşçıları, bu yöre lezzetlerinden dünya yemekleri yaratır.
Ama bakın o yörelerdeki üniversitelere... Aşçılık bölümü var mıdır?
Kaç tane aşçılık meslek okulu vardır?
Kebabı yapan, fırının ağzında lahmacunu çeviren çocuk diplomasızdır.
Bırakın diplomayı, sigortası varsa iyi...
SEÇİLMİŞ YEREL KARARLAR OLMADAN NEREYE GİDERİZ?
Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan çok değerli bir çalışma yapıyor.
Yerel yönetimlerin demokrasiye ne getireceği üzerine bir ‘çalışma grubu’ oluşturdu.
Ben de o gruptayım.
Demircan konuşmasında özetle şöyle demişti:
“Bir kentin sorununu en iyi kim bilir? O kentin seçilmiş meclisi elbette. O yörenin işsizliğini, yatırım olanaklarını, insani projelerini de o meclis bilir.”
Bu cümleden çıkan sonuç şudur:
Bir kente kurulacak üniversitenin bölümlerini o kentin meclisi belirlemeli. İşkolları, yatırım alanları belediye meclisinin meselesi olmalı. İşsizlik genel değil, yerel bir meseledir. Eğitim de öyle...
*
Sınavlarınızda iyi şanslar çocuklar...
Çünkü böyle bir sistemde, şansa çok ihtiyacınız var.
Paylaş