- Vah yazık... Yapma be oğlum...
- Bizim orada... Hani şu ... dağı var ya, geçidin hemen yakınında olmuş.
- Vah vah... Yarın ilk uçakla Siirt’e gidelim... Aileye... Gidip sarılalım.
Ankara Kavaklıdere Tenis Kulübü’nde bir işadamı dostumla oğlu arasında geçti bu konuşma...
O bölgede yatırımları olan Nihat Özdemir ve oğlu Batuhan...
Batuhan’a “bizim” dedirten duygu işte o memleket duygusudur...
Çünkü Batuhan çatışmanın olduğu yeri anlatırken yaşadığı yerleri anlatıyordu aslında... Günlerce kaldığı şantiye bölgesini, Siirt topraklarını yani...
İşte bu diyaloğa tanık olduktan sonra düşünmeye başladım...
Nedense memleketi yalnızca bir toprağın korunması olarak anlamışım... Belki de şehitlerin cenaze törenlerinde yalnızca komutanları, bakanları, valileri gördüğümüz için. Devleti yani... Nedense devlet ve vatan olarak görmüşüm... Oysa özünde insan var. Memleket ve insan... O toprakları vatan haline getiren insan... Yatırım yapan insan. Örneğin Karayolları çalışanları. Şantiyeciler. Kum çekenler. Tank kullanan kadar o yolları açan araçları kullanan işçiler örneğin. Biliyorum ki, yol açan, fabrika yapan, baraj kuran greyderler, kamyonlar, ekskavatörler arttıkça, tanklar azalacak... İşte bu yüzden Batuhan’ın “bizim” dediği yerdir vatan... Oraya yapılan yatırımdır. Barajdır, fabrikadır... Şantiyedir yani... İstihdamdır...
Bu yüzden Batuhan’ın “iki şehidimiz var” sözü beni çok etkiledi...
Artık şöyle de düşünebilirim:
“Vatan insanın yaşayabildiği yerdir. Vatan yatırımdır... Barajdır, fabrikadır... Hayatta kalabilmektir. İş bulabilmektir. Mutlu yaşabilmektir. Aç yatmamaktır. Vatan ulusal bir yatırımdır...”
Ve işte bu yüzden anaların, milletin başı sağolsun sözüne şunu da ekliyorum:
- O sert doğa koşullarında, terörün acımasız saldırılarına rağmen o bölgede yatırım yapan bütün cesur işadamlarının da başı sağolsun...
İKİNCİ YAZI
1 günde 19 vatan evladı vuruldu
DÜN gazetelerde 7 şehit haberi vardı... Öylece geçti haber... 7 şehit büyük başlık. Sonra yaralılar... Ama aslı öyle değil...
Aslı şu:
24 saatte tam 19 vatan evladı vuruldu...
19 delikanlı “yandım Allah” diye düştü toprağa...
7’si o toprakta kaldı. 12’si hayatının baharında ölüme direniyor...
Bu yolda kimi kör oldu, kimi topal, kiminin kolu yok. Kimi felçli...
Ama adları yaralı...
Hatırlamak istemiyoruz ama, ruhunda zifiri bir uçurum gibi açılan o yara, hiç kapanmayacak bir acıdır aslında...
Ankara’daki rehabilitasyon merkezine gidip görün...
O acı her sabah yeniden nasıl başlıyor... Sabah uyandığında olmayan kolunu hatırlayan. Görmeyen gözleri için kahrolan çocuklar...
Adı yaralı... Sonra gazi...
Sokakta oynarken düşüp kolunu incitse, yanlışlıkla eli çizilse, dünyamızın karardığı o ana kuzuları birer birer düşüyor toprağa... Kimi orada kalıyor. Kimi acısıyla... İşte dün 19 ana yüreği daha düştü toprağa... Ben artık bu haberleri görünce dayanamıyorum. 10 yaşındaki oğlum Kuzey geliyor önüme... Gelip dikiliyor:
- Nedir bu baba. Bizi ölüme mi yetiştiriyorsunuz?
Herkesin Kuzey’i gelsin gözünün önüne... Ana değil misiniz? Baba değil misiniz? Sorun bu soruyu... Teröre boyun eğecek değiliz elbette. Ölümden korkmadığını defalarca ispatladı bu milletin evlatları... O kahramanlığın, korkusuzluğun kanıtları, şahitleri toprağın altında şimdi.
Binlercesi yatıyor...
Korkmuyoruz ama, artık bir şeyler yapılsın Allah aşkına...
İşte yine söylüyorum. MİT’in en deneyimli ismi. Müsteşar Emre Taner, ömrünü bu mücadeleyle geçirdi. Şimdi gidiyor. Bir proje hazırladı. Dağdan inme projesiydi. Defalarca Irak’a gitti. Görüşmeler, müzakereler...
Sonra Kürt kimliğini onaylayan bir açılım gelişti... Aynı vatanda, farklı kimliklerle yaşayabilme zenginliğiydi. Siyaset yapabilme hakkıydı. Buna karşılık terörist silahı bırakacaktı...
Peki kim onun vatanseverliğini test edebilir? Kim sorgulayabilir memleket duygusunu. Ama engellediler. Kim mi engelledi? Bir tarafta şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapanlar... Öteki tarafta teröriste “gerilla”, teröre “mücadele” diyen bir parti... Ölümle beslenenler yani... Tahrik edip önlediler o projeyi... Açılımı kilitlediler.. Yazık oldu... İşte 19 vatan evladı daha düştü toprağa.
Şimdi kim verecek bunun hesabını?
ÜÇÜNCÜ YAZI
Üç kadın daha asılıp kaldı ruhuma
GÜNLERCE yazdık ses çıkmadı...
Mardinli Şemsa’yı töre diye taşlayarak öldürdüler. Yazdım:
“Devlet bu aşiret ve ağalık düzenine teslim olmasın” dedim. 13 yaşındaki A.C.’ye çalıştığı tarlanın sahibi tecavüz etti. Töre gereği annesi tarlanın kenarında zehirli pide yedirip kızını öldürdü.
Haykırdım... “Bir seferberlik ilan edilsin... Valiler işini gücünü bıraksın. Bu çocuk tacizini. İntiharları, çocuk gelinleri. Şiddeti durdurmak için bir seferberlik ilan etsinler.”
Mesela o bölgeye kadın valiler atansın... Daha duyarlıdırlar. O bölgedeki kadını anlarlar... Bakın şimdi erkek hapse girmesin diye kadınlara intihar ettiriyorlar... İşte Ağrı’da üç kadın asılmış olarak bulundu... Üç küçük kadın... Üç çileli hayat. Özlem, Şehriban, Saniye... Ruhuma asılıp kaldılar... Biliyorum bu da unutulacak. Pervari’de 2 yaşında bebeğe tecavüz unutuldu... Siirt’teki toplu tecavüz unutuldu... Bu da unutulur. Aşiretlerden oy dilenen siyasetçiler bunu da unutturur.
DÖRDÜNCÜ YAZI
Orada kimle oturacak?
DENİZ Baykal Meclis’e geldiğinde bir görüntü dikkatimi çekti...
Baykal’ı Onur Öymen karşıladı. Bir heyetle birlikte yürüdüler...
Şimdi soru şu:
- Deniz Baykal CHP grubunda ve Meclis genel kurul salonunda kimlerle oturacak?
Eğer parti yönetiminden uzaklaştırılan isimlerle birlikte oturmaya başlarsa ne olacak? Küçük bir gruplaşma yani... Örneğin bir yanında Onur Öymen diğer yanında Kemal Anadol. Ya da Yılmaz Ateş... Bir “hizip” görüntüsü olmaz mı bu? Genel Başkan olarak Kılıçdaroğlu konuşurken gözü takılmaz mı? Takılır elbette... Gözü de takılır aklı da. Hatta gönlü de... Ben Baykal’ın buna izin vereceğini sanmıyorum...
BEŞİNCİ YAZI
Doğudaki öğretmeni kim dinleyecek?
GÜNLERDİR mesajlar alıyorum. Son öğretmen atamaları nedeniyle özellikle doğuda görev yapan öğretmenlerin büyük bir haksızlığa uğradığı söyleniyor.
Neredeyse bir haykırış var...
Neden MEB bir açıklama yapmaz? Neden bu suskunluk... Bana mesaj gönderen bütün öğretmenler. Bu konunun üzerindeyim. Bekleyin...