Paylaş
GÜLŞAH GÜRKAN
Isparta’nın en önemli gül üreticisi bir ailenin üçüncü kuşağı.
Gelin hayatından bir kareye bakalım.
İşte 6 yaşında Gülşah. Dedesi Mustafa Gürkan ona “Uğurum” diyor.
Adını da öyle koymuş.
Ve işte bir mayıs ayı... Ve her mayıs ayındaki gibi bir “gül hasadı”.
İşte küçük Gülşah... Dedesi onu gül havuzunda yuvarlıyor.
Böyle başlamış Gülşah.
Mühendislik okumuş. Yurtdışında master...
Ve dönmüş kendi topraklarına. Isparta’ya. Gül bahçelerine...
136 yıldır Isparta’da gül yetiştiriliyor...
Hem de öyle bir gül ki...
Dünyada yalnızca üç ülkede yetişiyor. Ve en büyük üreticisi de Isparta...
Rosa damascena...
Öyle bir gül ki bu...
ISPARTA İÇİN BİR NİMET
Bırakalım Gülşah anlatsın:
“Bu gül türü dünyada çok az yerde yetişiyor. Endüstriyel anlamda esansiyel yağ veren tek tür. Bu kadar güzel kokan, en pahalı olan ve senede bir defa hasat veren de tek tür. Yalnızca elle toplanabilir. Bu gül, Isparta’nın havasını, suyunu, yüksekliğini seviyor. Başka bir yerde yetiştirmek istediğinizde ilk hasadını en erken üç yıl sonra veriyor. Ancak kokusu çıkmıyor. Rosa damascena, Isparta’ya verilmiş bir nimet.”
GÜL YAPRAKLARINDA YUVARLAN
Gülşah anlatmaya devam ediyor:
“Bu gül türü sabahın ilk saatlerinde toplanır. Düşünün yüzlerce kadın çıkar bu gülü toplarız. Ve öyle bir yerinden koparmak lazım ki. Tam dalın boynunu güle eğdiği yerden koparmalısınız. Ancak böylece ertesi sabah aynı yerden yine bir gül çıkar... Mucize gibi bir şey. Koparıyorsunuz. Sabah geliyorsunuz yenisi çıkmış... Mayıs ayı boyunca bu böyle.”
GÜLÜN VE ISPARTA’NIN KADERİNİ DEĞİŞTİRMEK
Gülşah bakmış ki dünyada tek büyük üretici Isparta. O zaman sormuş:
“Biz niye yalnızca üreticiyiz. Neden bir kozmetik markası çıkaramıyoruz.”
2011 yılında bu kararı almış. Kendi adının markasını yaratmış. Şimdi cilt bakımı ürünleri olarak 15’e yakın ülkeye ihraç ediyor. Bir Türk kozmetik firmasının Japonya dahil birçok ülkeye ihracat yapması Isparta’nın kaderini değiştirecek bir başarı olabilir.
Tabii bir de turizm boyutu var.
İşte size bir öneri:
Mayıs adında Gülşah’ı bulun. Gidin Isparta’ya gül mevsiminde gül toplayın. Gül havuzunda yüzün.
Ve gülün enerjisiyle kahkahalar atın.
‘BİZİM İŞİMİZ 65 YAŞ ÜSTÜNÜ GÜLDÜRMEK’
Oya’yla sevgili dostum Yücel Okutur’un Dalyan’daki otelinde tanıştık. Oya sürekli gülüyor. Pozitif. Müthiş bir de hikâyesi var.
20 yıl önce tanıştığı Norveçli bir aile bütün hayatını değiştirmiş.
Oya Norveç’e yerleştikten sonra sağlık sektörüne yöneliyor. Zaten psikoloji okumuş. Ve özellikle “yaşlı turizmi”.
Oya ne yapıyor?
İşte kendi ağzından:
“Norveç Sağlık Bakanlığı’nın anlaşmalı şirketiyiz. Bizim işimiz Norveç’te 65 yaş üstünü güldürmek...”
Nasıl güzel bir iş değil mi?
Oya Demirel devam ediyor: “Norveç’te 65 yaşın üstündeki herkes devlet garantisindedir. Onların tatillerini de devlet karşılar. Biz de onların nerede tatil yapacaklarını seçer, organizasyonlarını yaparız.”
- Siz mi seçiyorsunuz?
Evet ben gidiyorum, hangi ülkeyse bakıyorum. Kriterlerimiz var. Ona göre karar veriyorum. Norveç hükümeti de oraya 65 yaş üstü gitmek isteyenleri gönderiyor.
- Peki ne kadar süre kalıyorlar.
Mesela pandemi öncesinde Antalya’da bir resort otelde 300 misafiri 4 ay boyunca ağırladık.
- Peki o misafirlerin paralarını Norveç devleti mi ödedi?
Oya gülerek cevap veriyor:
Elbette devlet ödedi. Çünkü onlar yıllarca o devlet o ülke için çalışmış. Şimdi devletin onlara bakma zamanı.
(Eminim bunu okuduğunuzda siz de vayyyyy diyeceksiniz... Çünkü dünyanın ilk yaşlı turizmini başlatan ülke Norveç... Ortalama 1 milyon civarında 65 üstü var... Tabii toplam nüfus da çok az...)
Oya, BM’nin engelliler ve sokak çocukları projesinde de var. Anlayacağınız, Oya tam bir “yüz güldüren” hem de hayatın son döneminde “yüz güldüren”...
Dr. Oya Demirel bu gülümsemeyi aynen şöyle anlatıyor: “Hiç kimse sonunun nasıl olacağı garantisini veremez, dağın tepesinde bakıma muhtaç engelli 3 çocuğu ile yalnız yaşayan bir anne zor durumdayken yanlarında olmak bir insanlık görevidir.”
Evet, bu pazar “Anneler Günü” dedim.
Anneler “gülü” dedim.
ANNELER GÜNÜ ÖZEL
Lütfen yaşıyorsa gidin ellerinden öpün. Ben annemi ellerinden öperek uğurlamıştım...
Paylaş