Paylaş
Genel sekreter Akif Hamzaçebi arıyor: “Evet başkan, hayırlı olsun. Seninle devam ediyoruz.”
Sonra tebrikler geliyor. O da çevresine ve ailesine durumu iletiyor. Kutlamalar oluyor.
Ardından Parti Meclisi var. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi’ne geçerken nasıl oluyorsa oluyor, başkan adayının adı değişiyor. Garip bir durum...
Asansörde isim değişiyor... Bu gelişmeyi Marmaris’in üç dönem belediye başkanlığını yapan Ali Acar anlatıyor. Diyor ki:
“MYK’dan sonra o yarım saatte ne oldu? Kimler devreye girdi? Asansörde ne oldu?”
SİTEM SÖZLERİ
Başkan Acar’ın şu sözleri vefa ve siyasi nezaket açısından çok daha dikkat çekiyor:
“En zor zamanda Marmaris’e aday oldum. Çalıştık, çalıştık, bir yere getirdik. 3 dönem seçildim. 15 yıl. Şimdi böyle karışık bir şekilde üçüncü kişilerden aday olmadığımı öğreniyorum. İnanamadım. Partimden değil, dedikodularla öğrendim aday olmadığımı.”
Yani?
“Eğer bir yolsuzluğumuz, usulsüzlüğümüz varsa çıkıp söylerler. Benim paraya pula da ihtiyacım yok ki... İşi gücü olan insanlarız. Ama böyle bir şekilde sonlandırmak yakışır mı? Parti yönetiminden bir kişi çıkıp ‘Başkan, hizmetlerine teşekkür ederiz’ bile demedi.”
Nasıl yani? Genel başkan ya da yönetimden kimse aramadı mı?
“Hayır, aramadı. Bir tek Sayın Hamzaçebi aday olduğumu söyledi. Sonra değişti. Ben ömür boyu burada başkan olmak isteyen birisi değilim ki... Genel merkez beni değiştirebilir. Ama en azından bir vefa hakkı var. Hizmetlerimiz için bir teşekkür bile çok mudur? Bu kadar hizmetin karşılığı bu mudur?”
‘ÇİLEDEN ÇIKARDILAR’
Başkan Acar gerçekten çok alınmış.
Genel merkezin kendisiyle konuşmasını beklemiş. Çevresine, ailesine karşı feci bir durum.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’ndan en azından bir telefon beklemiş.
O nedenle şöyle diyor:
“Beni işte çileden çıkartan bu oldu. Yani öylece bir kenara atılma durumu. Sanki suçluymuşum gibi. Çok sinirlendim. İnsan jübile yapacaksa bile yakınlarına ve çevresine karşı onuruyla yapar, partisi tarafından onurlandırılarak. Bu olmayınca sorular başlıyor.”
Başkan Acar çileden işte böyle çıkmış.
Çıkınca da DSP’den aday olup kılıçları çekmiş. AK Parti ise bu gelişmeler yaşanırken önemli bir atak yapıyor. Marmaris’in sevilen isimlerinden Serkan Yazıcı’yı aday olarak ilan ediyor. Yazıcı, bölgede etkin bir soyadı...
SAHİLLER NEDEN BÖYLE?
Marmaris’teki bu karışıklık tek değil.
Bodrum’da da benzeri bir durum var.
Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon bir süre önce bana doğrudan söylemişti:
“Muğla büyükşehire adayım.”
Genel merkez Bodrum konusunda da uzun süre kararsız kaldı. Öyle olunca lobi faaliyetleri başladı. Kocadon’un da mutsuz olduğunu biliyorum.
İzmir’i zaten biliyoruz. Son olarak Aziz Kocaoğlu’nun çıkışı... Peki neden böyle?
CHP sahillerde neden böyle krizler yaşıyor?
Bunu kriz değil, “parti içi demokrasi” olarak görenler de var. Ancak İzmir’den Aziz Kocaoğlu’nun çıkışı... “Partinin mutfağı yok” eleştirisi... Marmaris Belediye Başkanı’nın sitemi ve DSP’ye geçişi...
Bodrum’daki gerilim... Fethiye’de Behçet Saatcı’yla CHP arasındaki sonuçsuz trafik... Ortaca’da var olan belediye başkanının isyanı...
Ve en önemlisi belki de İstanbul genelini etkileyecek olan Sarıgül faktörü...
Sarıgül’ün Şişli’den DSP adayı olması...
Tabii bir de Beşiktaş var... Beşiktaş da sahildir. CHP orayı kalesi olarak görür.
Yıllarca Beşiktaş’a başarıyla hizmet eden İsmail Ünal’a hiç soruldu mu bilemiyorum...
İsmail Ünal, Deniz Baykal’a en yakın isimlerdendir. Kardeş gibidirler...
Baykal bugün genel başkan olsaydı, İsmail Ünal sağında oturuyordu. Ona hiç soran oldu mu?
Ankara’dan atamayla bir başkan adayı gelmiş. Ve daha birçok irili ufaklı kriz...
Dikkat ettim... Genel merkeze göre “parti içi demokrasi” olarak değerlendirilen, ama istifalar ve karşı tarafa geçmelerle krizi işaret eden bu gelişmelerin ortak noktası şudur:
Hemen hepsinde CHP iktidarı var. Yani CHP için “Kesin kazanır” denilen yerler.
Bu durumda, bu yaşananlar “parti içi demokrasi mücadelesi”nden çok “garantili koltuk” mücadelesi gibi görünüyor.
Tabii bu arada DSP’nin de “kriz halinde nöbetçi parti” gibi durması siyasi tarihimize başka bir not olarak düşüyor.
Benim bu noktada anlamadığım şey ise şu:
Neden bir genel başkan yardımcısı bile Ali Acar’a hizmetleri için teşekkür etmemiş?
Neden İsmail Ünal gibi bir tecrübeye hiç sorulmamış? Ve neden yıllarca hizmet eden bu başkanların gönlü alınmadan kenara atılıyor?
Son olarak şunu söyleyebilirim...
Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar’ın genel merkeze “vefa suçlaması” yapması...
“Bir teşekkür bile etmediler. Beni çileden çıkartan budur” sözü, parti içi demokrasiden çok, duygu yoğunluğu yüksek ve çok insani bir sitemdir.
Siyasette liderlik otoritesi ile parti içi demokrasi arasında çok ince bir sınır vardır.
O sınır inatlaşmaya, siteme, isyana dönüşürse... Liderlik otoritesi kalkıyor, parti içi demokrasi denilen olgunluk, parti içi kaosa dönüşebiliyor... Devam edeceğim...
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş