Benim de sana bir çift sözüm var

NEYSE ki bu ülkede “daraltılmış kampların” ötesinden...

Haberin Devamı

Paslanmış cephelerin uzağından...

Öfke çukurlarından...

Küfür mağaralarından...

İntikam mesajlarından arınmış insanlar var...

Yoksa küfre teslim olmuş bir zihin haritasına düşeceğiz...

Kör olacağız gerçeğin korkusundan.

İyi yapılmışı, çalışmayı, projeyi, başarıyı kimin yaptığına göre yargılayacağız ki...

Dağılıp gideceğiz.

Bunun bir adı var elbette.

Muhalefet değil, tek cephe körlüğüdür adı.

Dün dedim ki...

İzmir’e bayrak yakışır! Tamam. Mustafa Kemal âşığıdır İzmirli kardeşim. Tamam.

Ama bir de kızmadan sor bakalım...

- Yıllarca bayrakların, törenlerin arkasına gizlenen o “hamasi siyaset” ne yaptı?

Dün bana eleştiri gönderdin:

- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne para verseler o da yapar İstanbul’daki metroları.

Tamam da...

İstanbul Belediyesi yıllarca sosyal demokratlar tarafından yönetilmedi mi?

Erdal İnönü, Deniz Baykal, Bülent Ecevit, Murat Karayalçın iktidarda değil miydi?

O iktidar gücüne karşı almadı mı AK Parti İstanbul’u...

Nurettin Sözen kimdir? Hatırlar mısınız?

Ankara’da kaç dönem CHP’li belediye başkanı vardı. Hem iktidardı hem de belediye başkanı. Ne oldu sonra. Hiçbiri kalmadı o belediyelerin.

Yani “Ankara’dan para gelse o da yapar” eleştirisi yetmiyor bunları anlamaya.

Haberin Devamı

BAŞKASININKİ BAYRAK DEĞİL Mİ?

Bir de şu manzara var:

Düşünün ki siz Ankara’da bir Fransız elçisisiniz.

Televizyonlarda bir haber.

Spiker bağırıyor:

“Sayın seyirciler... Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşu törenlerinde...”

O sırada görüntü:

Ellerinde Fransız bayrağıyla bazı askerler geniş bir caddede kaçıyor.

Arkalarında Türk askerleri... Ellerinde Türk bayraklarıyla Fransız askerlerini kovalıyor. Sonra yakalayıp süngülüyorlar. Fransız bayrağı  yerlerde...

Bir Fransız elçisi olarak ne anlarsınız bu görüntülerden?

Aynı şey İzmir’de Yunanlar için olmuyor mu?

Bir yanda “AB’ye girmek tarihi misyonumuzdur” diyen bir devlet.

Diğer yanda Avrupa bayraklarını çiğneyen bir devlet töreni.

İşte yanlış olan budur.

Dönelim İzmir’e...

Ben diyorum ki...

Yıllarca İzmirliyi “hazır oy deposu” gibi gören bir siyaset anlayışını sorgulamak gerekmez mi?

İzmir nasıl olsa CHP’ye oy verir” diyen bir genel merkez yönetimi, yıllarca “Sen adaya karışma ben seçerim sen oy verirsin” demedi mi?

- Dedi...

Ruhu şad olsun Priştina da defalarca bunu söylemedi mi?

- Söyledi...

Ben dedim ki...

- Hizmeti aşkla yaparsan yalnızca oyları değil.. gönülleri de kazanırsın.

Peki, üç seçim üst üste kazanan ve oyları yüzde 50’ye dayanan AK Parti’nin yaptığı yatırımlara kör mü olacağız?

Ben olmuyorum. Ve cesaretle alkışlıyorum.

Kör ve tembel yönetimlerin ne olduğu zaten ortada.

Bu yüzden korkmadan diyorum ki...

Sen asıl...

Oyları yüzde 40’lardan, yüzde 20’lere gerileyen sosyal demokrat yönetimlerin İzmir’e olan...

“Cepte keklik” bakışını sorgula...

 

Yazarın Tüm Yazıları