Bana acının tarihini Yiğit Can anlattı

HİÇ beklemiyordum.

Haberin Devamı

200 yıllık parlamento binasına girerken böylesine etkileneceğim bir sergi...

Hamburg’un merkezinde, neredeyse bir kale/saray gibi yükselen binanın giriş salonunda,bir sergi...

Bir tarih sergisi.

Daha çok belgesel.

Fotoğraflara bakınca insanın kanı donuyor.

En ilginci de sergiyi çeşitli okulların öğrencileri geziyor.

Bir ödevi yapıyorlar gezerken./images/100/0x0/55ea3aedf018fbb8f872c75b

Mesela bir panoda bir fotoğraf var ki...

Mahkeme heyetinin idam kararlarını belgeliyor.

Nazi mahkemesi.

Kamplara gidenler... Giyotin önünde sıra bekleyenler... Trenlere doldurulurken... Elektrik verilirken...

Sert bakışlı, yüzlerindeki egoya sapık bir fırça darbesi değmiş gibi, üniformasına bir makam koltuğu gibi kurulmuş
Naziler.

Siyah-beyaz karelerde hiç unutulmayacak bir acı...

İnsanlık tarihine düşen bir leke olarak işkence.

Fotoğrafta göreceksiniz.

İlkokul çocuklarının bulunduğu bir bölüme yanaşıyorum.

Küçücük ellerinde broşürler, başlarını kaldırarak Nazi üniformalı askerlerin fotoğraflarına bakıyorlar.

Ve sonra o siyah-beyaz zulüm görüntülerine...

Hamburg büro şefimiz Kemal uyarıyor:

“Çocuklardan birisi Türk...”

DHA’dan Yakup hemen kamerayı çalıştırıyor.

Ben de çocuğa soruyorum:

- Türk müsün?

- Evet.

- Adın ne?

- Yiğit Can...

- Ne yapıyorsunuz burada Yiğit?

- Öğretmenlerimiz bize kötülüğü anlatıyor. Kötülüğü anlıyoruz...

İşte bu kadar...

Her şeyi özetliyor Yiğit.

Haberin Devamı

 ‘KÖTÜLÜĞÜ ANLAMAK’

Nasıl bir tanımdır bu.

Ne kadar uzak ve nasıl derin bir ifadedir.

Kötülüğü bir tarih kitabında okuyabilirsiniz.

Ama o yalnızca size bir hafıza kaydı olarak kalır ve bir süre sonra silinir gider.

Ama eğer kötülüğü anlayabilirseniz.

İşte o zaman unutulmaz...

Yiğit Can hiç unutmayacak.

Auschwitz’in ele geçirildiği gün bütün Almanya’da işte böyle anılıyor.

Acının tarihi böyle yaşatılıyor...

Kötülüğün simgesi böyle anlatılıyor.

Hamburg Eyalet Başbakanı Olaf Scholz’la görüşmeye giderken içine düştüğüm bu görüntüden bana çok keskin bir not kalıyor.

Tarihle yüzleşmek.”

Yani:

Bizim 40 yıldır bir türlü yapamadığımız o sivil cesaret takvimi.

Yiğit Can’ın o sözü içimdeki duvarların en güzel yerine dev bir slogan olarak asılıp kaldı.

Dedim ki:

Bir ülke kendi tarihiyle bu kadar cesaretle mi yüzleşir...”

Aynı şeyi geçen yıl bana Berlin’de Fatih Akın da söylemişti:

Almanya kendi tarihindeki Nazi lekesini, okullarda öğrencilerle yüzleşerek silmeye çalışmıştır. Sinemalarda, romanlarda, yani sanatta yüzleşerek o yarayı kapatmaya çalışmıştır...”

Fatih’in o sözünü dün Hamburg parlamento binasındaki sergiyi gezen öğrencilerin yüzlerinde gördüm...

Başbakan Scholz’la sohbet ederken bir ara konuyu oraya getirdim:

Ne kadar önemli bir sergi açmışsınız...”

Öğrendim ki, her yıl bu günlerde bu sergiler açılıyor.

Gelecek kuşaklar o acıyı, kötülüğü ve o habis ruhu unutmasın” diye...

Hamburg’dan dönerken iPad’e bir not düştüm.

Daha çok bir soru:

Darbeler, sıkı yönetimler, idamlar, işkenceler, hapisler, kitap yakmalar, kitap yüzünden tutuklanmalar. Meclis’ten polis arabasıyla apar topar götürülen milletvekilleri... Telle boğulan çocuklar... 30 bin gencin ölümü. Kan ve gözyaşı tarihi...”

Acaba biz ne zaman kendi acı kara tarihimizden bir sergi çıkartabileceğiz?

Ve en önemlisi:

O kara tarihi mesela TBMM salonunda sergileyebilecek miyiz?”

“Yiğit Can gelip görecek mi o acıları?” 

Yazarın Tüm Yazıları