Babalar ve oğullar için bir bayram masalı

DERİN bir gırtlaktan gelen o ses radyoda duyulduğunda Erdoğan Bey’in yüzü kireç gibi olmuştu.

Haberin Devamı

Durum hazindi. Karanlıktı. Gelecekten umut kalmamıştı.
Ailenin bir bölümü “İyi oldu” diyordu, o ise karşı çıkıyordu.
Baskılara, ayrılıklara 1 yıl dayanabildi. Ve sonunda bırakıp gitti.
Evini, sokağını, mahallesini, kentini, memleketini terk etti.
1960 darbesiyle savrulan yüzlercesi gibi o da gurbetçi oldu.
Önce Münih. Zorlu yıllar. Ezik saatler... Acılı ayrılıklar.
İş bul, aş bul, başını sokacak bir yuva bul...
Meşakkatli yıllarla yazıldı alnındaki çizgiler.
Zamanın dövmesi...
Kaderin takvimi, devletten kovulmuşlar için böyle işledi.
Biraz rahatlayınca küçük oğlunu aldı yanına.
Trier’de öpe koklaya sarıldı Avni’sine.
Orada bir anaokuluna yazdırdı Avni’yi.
Bir katolik okulu.
Avni Almanca’yı orada öğrendi. Rahibelerle sohbet etti.
Başka bir zenginlikti bu.
Sonra oğlunun Türkiye’de okumasını istedi.
Türkiye’de Okudu Avni. Üniversiteyi bitirdi.
Babasını kovmaktan beter eden o devlete gitti memur oldu.
Yıllar geçti. Avni başarılı oldu, yükseldi.
Ve tam 9 ay 10 gün önce tayin oldu...
Nasıl mı?
Babasını kovmaktan beter eden o günkü devletin bugünkü en büyük temsilcisi olarak.
- Nereye mi?
- Almanya’ya.
Ne mi oldu?
Almanya’nın Türkiye büyükelçisi...
Gitti buldu “baba ocağı” dediği Regensburg kentini.
Makam arabasının önünde ay-yıldızlı bayrak. Devletin en büyük temsilcisi olarak... Elinde küçük beslenme çantasıyla anaokuluna gittiği o ülkenin sokaklarında resmi törenle karşılandı.
Dr. Erdoğan Bey’in oğlu...
Hüseyin Avni Karslıoğlu...
Önceki gün Berlin’de büyükelçilikte sohbet ederken kısa bir cümleyle geçiverdi, “Regensburg’a babamı ziyarete gittim” diye. Kısa bir cümle ama çok uzun bir hayat hikâyesiydi bu.
Devlet tarafından dışlanmış bir babanın yıllar sonra devletin en büyük temsilcisi olarak oğlunu karşılaması acaba nasıl bir duygudur?...
Ancak gözyaşı mürekkebiyle yazılabilecek bir masaldır bu.
Oğlunu büyükelçi olarak karşılayan Erdoğan Bey’in neler yaşadığı, memleket hasreti, gözyaşının donduğu soğuk geceler...
Bütün bunlar ancak bir baba ve oğulun anlayacağı, en gizli hayat dekorlarıdır..
Biz bilemeyiz...
Ancak bir masal olarak dinleyebiliriz...

Yazarın Tüm Yazıları