Paylaş
Aziz başkanın sesinde inanılmaz bir mutluluk vardı. Sordum: “Ne hissediyorsunuz?”
Cevap verdi: “İşte Fenerbahçe bunca yıl sonra yine Fenerbahçe bunu herkes görsün. Ve benim de bir sorum var. Karşımdaki rakip 1.6 milyon TL reklam harcaması yapmış. Ben ise yalnızca 100 bin liralık kendi cebimdem bir seçim harcaması yaptım. Benim harcamam belli parayı nereden koyduğum belli. Kendi cebimden. Ben merak ediyorum 1.6 milyon liralık seçim için reklam harcaması yapan rakip bu parayı hangi hesaptan harcadı?”
“Peki Fenerbahçe camiasına bir sözünüz var mı?”
Öylesine güçlü bir sesle cevap verdi ki: “Biz Fenerbahçeyiz, işte Fenerbahçe.”
Bir seçim sonrasının sıcağında Aziz Yıldırım’ın sorduğu 1.6 milyon liralık bu sorunun cevabını ben de merak ediyorum.
İYİ BAKIN! ORADA BİR ÖĞRETMEN ÖLÜSÜ VAR TAYİNİ İNTİHARA ÇIKMIŞ!
Âlim, sekiz yıl önce büyük umutlarla mezun olmuş...
Ve elinde öğretmenlik diplomasıyla baba evine dönmüştü.
Aydın Kuyucak...
Annesi yemekler yaptı. Baba emekli öğretmen. Oğluyla gurur duyuyor.
“Bizim oğlan da okudu öğretmen çıktı. Ekmeğini aldı eline...” diye geziyor kasabada.
Alim’in ilk günü kasabada gururla geçti. Omuzlar dik, baş dik. bakışlar dik.
Sonra günler geçmeye başladı. Sonra aylar.
Sonra yıllar...
Tayinden bir haber yok... Tayinden bir ses yok. “Olsun” dedi felçli babası, “Bekle, vardır bir hayır”... Âlim son bir gayret kapıları aşındırmaya, yazmaya başladı. Artık yaşı da gelmişti.
Sevse sevemiyor. Âşık olsa olamıyor.
Tam 8 yıl geçmişti. Bırak öğretmenliği, hayata direnecek hali kalmamıştı.
Beden öğretmeniydi.
Ama ne bedeni ne de ruhu kalmıştı.
Omuzlar çökmüş. Bakışlar düşmüştü...
Göz göze gelmek işkenceydi. Bakışlarını kaçırmak için neredeyse gözleri kapalı yürüyordu.
İlk gün gururla geldiği o koskoca baba evi. Küçülmüş kodese dönmüştü.
Âlim Koç artık 33 yaşındaydı. Yaşıtları çoluk çocuk sahibi olmuştu. Bayram ziyaretleri işkenceydi. Ve sanki yaşamıyordu.
Bir tayin umuduyla 8 yıl direnmişti.
Sonunda tükendi.
Ve bir sabah kalktı. Baktı aynaya.
Artık gözlerini kendi bakışlarından bile kaçırıyordu.
Çıktı evden. Berbere gitti. Bir jilet satın aldı.
Sonra tarlaya doğru yürüdü.
Bir ağacın dibine oturdu. Gökyüzüne baktı. Çıkardı jileti...
Kesti bileklerini.
6 gün sonra buldular öğretmen adayı Âlim’i...
Bir tek ders bile verememişti.
Ama bir hayat dersiydi intiharı.
Evet hiç istemesek de bazen...
Son ve kesin bir derstir intihar.
Teneffüsü yoktur.
Kâğıt kalem, kara tahta ve imtihan gerektirmez.
Son derstir. Zil de çalmaz.
Evet, intihar son derstir...
Geride kalanlara verilmek üzere.
Kalbin fedasıdır. Tebeşirsiz yazılır alınlara.
Önceki gün Âlim’in intiharını gören arkadaşlar araştırmış.
Bugüne kadar aylarca, yıllarca tayin bekleyen öğretmenlerden 34’ü intihar etmiş...
Umarım Âlim son olur...
O yüzden diyorum ki...
İyi bakın:
Orada bir öğretmen ölüsü var.
Tayini intihara çıkmış.
Paylaş