Asker cenazede konuşur mu?

ÖNCE bir yarbay, kardeşinin cenazesinde isyan etti. Sonra bir kadın astsubayımız...

Haberin Devamı

Bana göre gereksiz bir çıkış yaptı.
Ama daha önemlisi...
Acıyla, öfkeyle, tepkiyle, silah arkadaşını, kardeşini kaybetmiş birisinin isyanıyla söylenmiş bu sözlerden, siyasi sonuç çıkarmaya çalışanların ucuzluğudur.
Çok büyük ayıp ediyorlar...
Acılı ortamda, cenaze töreninde insan kontrolünü kaybedebilir. Bu doğaldır. Ama bu duygusal anları, tepkileri, siyasi kamplaşmalara alet etmek yakışık almıyor.
Hiçbir siyasiye, hiçbir kampın mensubuna bir faydası olmaz...
Adam bir astsubayımızın masum tepkisini alıyor, askerliği zengin-fakir ayrımına, siyasetçi düşmanlığına taşıyor. Ve o öfkeyi, bedelli askerlikten zenginlerin, siyasilerin oğullarına ‘onlar ölmüyor’ diye götürünce, nefret simsarlığından başka bir noktaya düşmüyor. Birilerini sıkıştıracağım diye, terörün istediği fitneyi pompalıyor.
En azından alet oluyor.
Yapma arkadaş. Yüreği yanmışlardan gelen masum isyanları, fitnecilere malzeme yapma.

Haberin Devamı


SALDIRININ HEDEFİ


Güneydoğu’nun en büyük özelliği, Siirt’ten Tunceli’ye, Diyarbakır’dan Harran’a bir enerji cenneti olmasıdır.
Arazi düz değil de dağlık olduğu için akarsu şiddeti/debisi yüksektir.
Bu da hidrolik santrallar için bulunmaz bir fırsat...
O yüzden Fırat ve Dicle’de ve onların kollarında yüzlerce baraj inşaatı vardır. Yalnızca Siirt’te yerli-yabancı yatırım olarak 10’dan fazla baraj inşaatı var...
Ve elbette bu enerjiyi iletecek hatlar, o hatları bağlayacak yollar...
Ve o yollar üzerinden bölgeye yapılacak yatırımlar.
Böyle baktığınızda PKK saldırılarının bir tek hedefi görünüyor.
Yollar...
Barajlar...
İş makineleri...
Ve onları korumakla görevli asker ve polis karakolları...
Yani PKK demek istiyor ki...
“Eğer ben istersem, senin buradaki yatırım alanlarını yok ederim. Egemenliğini kaldırırım. Yolundan geçirtmem. Suyundan içirtmem.”
O zaman çözüm sürecinde Kandil’in varlığını nasıl algılayacağız?
Diyor ki, “Ben senin bölgeye yapacağın yatırımı istersem engellerim. Sen benim istediğim çözümü getir.”
Bu durumda PKK çözüm sürecini farklı bir noktaya taşıyor... Siyasi çözümü silahla vuruyor...
Çözümün yollarını kesiyor. Enerjisini kesiyor... Özeti şudur:
“Benim istediğim çözüm, tek çözümdür... Yoksa yollarını engellerim... Enerjini keserim.”
Türkiye elbette bu tehdide teslim olmayacaktır.
Ancak bunu yaparken parlamentoyu, demokrasiyi kendisini bir çözüm olarak gören siyasi hareketleri terörden ayırmalıdır. İşte bu noktada HDP ya da bölgede siyaset yapmak isteyen kim varsa sıkışıyor.
Türkiye, terörün demokrasiyi teslim almasına asla izin vermemelidir.
Bu seçimler aynı zamanda bunun da seçimidir...

Yazarın Tüm Yazıları