Paylaş
Tasarlarsınız. Hazırlanırsınız. Ve en doğru zamanda en kritik habere ulaşırsınız. Hürriyet Avrupa Haber Koordinatörü Celal Özcan da öyle yaptı.
Gezi olaylarının sıcağıyla arası soğuyan Türkiye ile Almanya açısından en kritik isme ulaştı. Ve “çok özel” bir görüşme gerçekleştirdi.
Biz buna aramızda, “bomba haber” deriz...
Söyleşi bittiğinde Celal’den gelen telefon... Onun “Fatih” diye başlayan sesi... Haber heyecanı... Koşarak Berlin bürosundan içeri girişi.
Mesleğin tatlı heyecanı.
Benim de aynı heyecanla Enis Berberoğlu’nu arayışım.
İşte bizi yaşatan gazetecilik ruhu...
Celal Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’den Türkiye için çok anlamlı mesajlar almıştı.
Ve Hürriyet’e özeldi...
HABERİN PERDE ARKASI
Peki ben bunları neden size aktarıyorum? Neden haberin hazırlanışını anlatıyorum?
Cevabım şudur:
-Size biraz daha yaklaşmak için.
-Bizi biraz daha anlamanız için.
-Her gün yeniden hazırlanan ve bitmek tükenmek bilmeyen...
-Ve hiç bir zaman kilometresi, metresi, sınırı olmayan o haber maratonunu biraz anlatabilmek için.
-Haberin arkasındaki duyguyu aktarabilmek için.
Yazı işlerindeki görünmez kahramanların...
En uzak şehirdeki muhabirin, her koşulda nasıl ter döktüğünü bir kez olsun anmak için...
Bazen gece yarısı bir tek fotoğraf için saatlerce bekleyen...
Bazen savaşta bir tek kare için canını ortaya koyan muhabirler...
Günde 200’e yakın manşet atan internet ve tablet için.
Şimdilerde yükselen yıldızlarımızdan Viplay’den Web TV’ye kadar haber zincirini kuran
gazeteci ve yayıncı kardeşlerimi size hatırlatmak için...
Her gün yaklaşık 6.5 milyon insana ulaşan Hürriyet Dünyası’na bakarken, bizi biraz daha anlamanız için.
CELAL’DEN OKUYACAKSINIZ
Aslında yazının başlığını bu nedenle “anlamak” koymadım.
Asıl nedeni Celal’in Westerwelle’den aldığı mesajları “anlamak”tı.
Detayları Celal’den okuyacaksınız.
Ben pozitif iklimini yorumlamak istedim.
Gezi olaylarının dünyadaki “negatif etkisi”ni biliyoruz.
Ama bakın bir de pozitif yorumu var... Alman Bakan diyor ki:
“Türkiye’de daha canlı bir sivil toplum oluştuğunu gözlemliyoruz. Demokratikleşme sürecinde son yıllarda atılan muazzam adımlar Başbakan Erdoğan hükümetinin de bir kazanımı. Biz Türkiye’nin bu yolu aynı cesaretle devam ettirmesini arzuluyoruz”.
İşte bu “yolu” iyi anlamak gerekiyor.
AB’den gelen eleştirilere kızmadan, alınmadan, darılmadan bu “yolu” iyi analiz edip anlamak gerekiyor.
Eğer Van’da şehrin seçilmiş belediye başkanı, seçilmiş milletvekili şiddete sapmadan yürümek istiyor ve yürüyemiyorsa...
Sivil toplumun protesto hakkı bastırılıyorsa...
Bu sözleri anlamak gerekiyor.
Diyor ki:
“Demokrasi sandıktan ibaret değildir”.
Sandık elbette demokrasinin mücevher sandığıdır. Oylar da demokrasinin mücevherleridir.
Ama bir de devletin her gün vatandaşla kurduğu temas grafiği var. O da o mücevherlerin sergilendiği gündelik vitrindir. O vitrin kırılırsa demokrasi bir mücevher gibi parlayamaz.
Bir değiş tokuştur bu.
İşte Mısır...
Fikirlerin değil, namluların parladığı bir ülkede uygarlık olabilir mi?
Özetlersem eğer:
Almanya’nın düşünce tarihi, aynı zamanda Avrupa kültürünün uygarlık tarihidir.
Felsefesidir.
Geçmişindeki acılardan geleceğin dersini çıkarabilen, alçakgönüllü bir kültürdür bu...
Darılmak değil, anlamak ve anlatmak gerekir...
Paylaş