Paylaş
Bir hastalık falan değil...Muhabirlik günlerinden kalma bir merak.Anlatayım...Birkaç ay önceydi...
Medikal Park Hastanesi’nde rahmetli anneme kendi anası gibi bakan sevgili kardeşim doktor Engin Türkmen’le sohbetimiz sırasında aklıma takılmıştı.Sonra merak edip hastanenin yetkilisiyle konuşmuştum.İnanılır gibi değildi.
Günde ortalama 5 bin hasta bakılıyordu.Her gittiğimde müthiş bir kalabalık.
Hastane arı kovanı gibi. Müthiş bir insan trafiği. Neredeyse bir kasabanın merkezindeyiz.Siirt’ten, Hakkâri’den gelmiş İstanbul’un varoşlarına yerleşmiş insanlar...İstanbul’daki Anadolu...
Nişantaşı değil, Bağcılar... Büyükçekmece... Esenyurt... Ve daha İstanbul’un kim bilir hangi uzak ve gecekondu bölgeleri...Türkçe bilmeyenler için Kürtçe ve Arapça tercümanlar vardı.İşte o gün takılmıştı aklıma...Ve yılbaşının ilk günü...1 Ocak 2016 sabahı bir deneme yaptım.
Kalkıp, Haseki Devlet Hastanesi’nin acil servisine gittim. Zaten bir aşı olmam gerekiyordu. Fırsat bu fırsat...Fotoğrafı da o an çektim.
Bundan 15 yıl önce devlet hastanesi acil servisine gitmek ne demektir?... Benim yaş kuşağım iyi bilir. Mavi önlüğü kanla kaplı hastabakıcının kapıdan insanları dürterek kovduğu bir yerdi acil... Kapısı kuyruk... İşkencesi sıradanlaşmış bir yerdi acil servis...
Acilde doktoru bulmak mümkün değildi...Ve şimdi 2016’nın 1 Ocak sabahı...
Bir devlet hastanesinin acil servisinde...Van’dan gelmiş, sıraya giren bir çocuğun sağlık memuruyla konuşmasını dinliyorum:“Çok ağrım var abi...
Aha da Te-Ce numaram...”Sağlık memuru çocuğun ağrıyan kalçasını muayene ediyor ve sonra yanındakine dönüp:“Barkod ver de sırayı alsın” diyor...Memur bilgisayardan “TC kimlik No’yu” girip barkodu çıkarıyor...Hemen ardından “kalbim” diyen bir başkası geliyor...
Sağlık memuru ona öncelik veriyor. İşaret parmağına oksijen ölçeri takıyor...
Ve şöyle diyor:“Arkadaşlar, hanımın durumu biraz acil. Öne alıyorum...” Tabii sıradan itiraz yok...Barkod... Ve sonra doktor...Tartışma yok... Sıra kavgası yok. İnsanlar medeni bir şekilde vatandaşlık numarasını verip sırasını alıyor...
Sonra salondaki koltuklara oturup ekranlardan numarasını bekliyor. Ve numarasını gören içeri giriyor...Orada doktor muayenesi ve şikâyetin tespitine göre ilgili poliklinik...Az sonra Vanlı çocuk da ekrandaki numarasını görüp içeri giriyor...
Sabah 2 saat o acili izledim. Görevlilerde bir tek kötü muamele yok. Zaten her şey kamerayla kaydediliyor.Geçmiş günleri hatırlayarak çıktım oradan...
PEKİ, BEN BUNLARI NİYE YAZIYORUM
Şimdi, yılın ilk günü böyle acil servise neden gittim ve bunları niye yazıyorum?
Çünkü...Sur’da, Cizre’de çocukları Te-Ce diye bağırttıran, Türkiye Cumhuriyeti’ni “TC” diyerek aşağılamaya, yabancılaştırmaya çalışan o kafa için yazıyorum.
Te-Ce dediğiniz bir kimliktir.. Ve içi boş bir kimlik değil, tam tersine devletin etnik kimliği, kim olursa olsun herkese sahip çıkmak için elinden geleni yaptığı bir kimliktir...
Yani polis aracını taşlarken çocuklara Te-Ce dedirtenler, İstanbul’da bir devlet hastanesinde Kürt kökenli olup da TC kimlik numarasını kullanan o çocuk açısından bunun sıradan bir harf kümesi olmadığını bilsinler diye yazıyorum.
Bugüne kadar, AK Parti’nin aldığı oyları “makarna-kömür yardımı” diye aşağılayan o tembel muhalif anlayışın dikkatini çekmek için yazıyorum...
Bu sistemi kurup geliştiren herkese ve 24 saat acil servislerde, Anadolu’nun her yerinde hizmet veren sağlık memurundan hastabakıcısına, hemşiresinden, ambulans şoföründen doktoruna kadar uzanan bu özveri zincirine bir selam göndermek için yazıyorum...
Herkese sağlıklı bir yıl dilerim...
Paylaş