8 Mart için hem annelere hem de babalara bir söz

ANNE:
Bir oğlun var...

Henüz 14 yaşında...

Annesinin kokusuyla büyüdü. Babasının omuzlarında serpildi...

İlk aşkını yaşadı. Mutlu oldu, üzüldü. Hayata karşı hırslandı. Ve bir gün askerlik çağı geldi. Selam verdi. Hayatında ilk defa eline silah aldı. Acemilik filan derken hiç bilmediği dağlara gitti....

ANNE:


Bir oğlun var.

Koynunda uyuttun.

Geceleri karlı dağlara karşı sıcak tuttun.

Okula başladığında yollarda lastikler yakılıyordu.

Okul yolu panzer sesleriyle, gaz bombalarıyla çınlıyordu.

Amcası dağdaydı. Annesinden amcasının acılı hikâyelerini dinledi.

Yengesinin hasret dolu sessizliğini yaşadı. Dağ efsaneleriyle büyüdü. Nedense okul çıkışları polis arabasına taş atmak modaydı.

BABA:

O akşam İzmir Güzelyalı’daki banka şubesinden çıktı. Arkadaşlarıyla bir kadeh içip eve geçecekti.

Alsancak’ta indi.

Tam lokantaya girecekti ki telefonu çaldı.

Arayan komşusu Ziya:

-  Memduh eve gel.

-  Hayırdır Ziya bi tek atacaktık. Sen buraya gelsene...

-  Yok Memduhcum sen gel. Ne olur gel...

Memduh bindi taksiye. Eve geldiğinde, ev kocaman bir gözyaşı gibiydi. Tıkandı kaldı. İki adım attı. Eli kalbinde. Ziya sarıldı ona. Sarılınca anladı ki, dünyası kararmıştı. İnsana ne koyar ki evlat acısından daha ağır.

Yıkıldı kaldı oraya...

Şimdi küçücük balkonundan körfeze doğru bakıyor.

Felç...

Ege’nin imbatı vuruyor yüzüne. Ama o hissetmiyor bile...

BABA:

PTT’nin meydandaki binasından her zamanki saatte çıktı.

17.30...

Yıllardır hep aynı saatte, aynı yolda, aynı kıraathane...

Demli bir çay...Ve aynı sözler:

-  Ne olacak memleketin hali.

-  Dün bizim oğlanı da almışlar...

-  Başkan da gözaltındaymış...

Kahvede geldi haber. Cenazesini BDP vekilleri alacakmış. Öylece kaldı sandalyede. Ellerini yüzüne bile götüremedi. Gözyaşı kurudu.

Oğlu dağda vurulmuştu.

BİZ:

Haberlerde kısa süren birer altyazıydı,

Bu iki alın yazısı.

2 er şehit. Bir terörist etkisiz hale getirildi.”

O kadar kayıtsız bir hale gelmiştik ki. Bir-iki şehit etkilemiyordu bizi.

Şehit sayısı 10’u aşınca “Eyvah” diyorduk. Yaralılar zaten önemsizdi. Kolu bacağı kopmuş, kör olmuş çocuklar, yaralı diye isimlendirildiği için anlamıyorduk.

Bu yüzden ‘Muhteşem Süleyman’a dalıyorduk.

BUGÜN:

Şimdi Öcalan, Hazreti Muhammed’in hadislerinden örnek vererek diyor ki:

“Ne Acem’in Arap’a, ne de Arap’ın Acem’e üstünlüğü vardır.”

Türkçe meali:

“Ne Türk’ün Kürt’e, ne de Kürt’ün Türk’e üstünlüğü vardır.”

Başbakan bu mesaja cevap veriyor:

“Teröristler ikinci ülkeye gittiğinde süreç fiilen başlamış demektir.”

Peki daha ne olsun?

Çocuklarını öpe koklaya büyüten o anneler, o babalar için daha ne olsun?

Durun ve hissedin.

Çocuklarınızı hissedin.

Hissedin ki şu ilk adımlar gerçek olsun. Hissedin ve bu adımlara, barışa destek verin.

Destek verin ki...

Bu topraklar,  halkların barış içinde yaşadığı demokratik bir ülke olsun...

Bunu en iyi bizler. Yani anneler-babalar anlar...

Bu yüzden,

Bu 8 Mart yalnız kadınlar için değil, erkekler için de bir umut olsun.
Yazarın Tüm Yazıları