Paylaş
Eski Tarım Bakanı Mehdi Eker’le şiir, siyaset ve tarih sohbetiyle İstanbul’dan Diyarbakır’a geçtik.
Diyarbakır sokakları... Terör korkusu... IŞİD baskını... Ve Başbakan Davutoğlu’nun mitingi...
Akşam Diyarbakır’dan Ankara’ya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği 29 Ekim resepsiyonuna geçtik.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 29 Ekim resepsiyonunu nasıl anlatırsın diye sorarsanız...
O geceyi önce şu cümleyle tanımlarım:
“16 yıldızlı Cumhurbaşkanlığı Forsu’nu kendi tarihiyle buluşturmak...”
Gecenin dekoratif renklerine bakınca, resepsiyonun verildiği salonda tarihin izleri sade bir üslupla serpiştirilmişti.
Belki de şöyle denilebilir:
“Cumhuriyeti tarihiyle buluşturmak...”
En azından verilmek istenenin bu olduğunu söyleyebilirim.
Doğrusunu isterseniz, hoşuma da gitti...
Kişisel görüşümü sorarsanız...
“16 yıldızlı forsun tarihi köklerine yansıtılması Özal’lı yıllardan beri istediğim bir şeydir.”
OSMANLI ASKERLERİ CUMHURİYET NEFERLERİ
Biraz dikkatle bakınca, salonun bir köşesinde Cumhuriyet’in yaşayan askerlerinden Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları...
Hemen çaprazında tarihte kurulan Türk devletlerini kıyafetiyle canlandıran bir ‘yiğit’ ya da bir ‘levent’, sonra bir ‘okçu’...
Kıpkırmızı giysileriyle ‘Türk yıldızları’ ve hemen yanında bir Osmanlı sipahisi...
Salonu bir tablo olarak düşünürseniz çok fazla göze batmayan birer fırça darbesiyle çizilmişler gibiydi.
Zaten sabah törenlerinde AKM’deki geçit sırasında mehter takımının geçişinde yer alan Osmanlı tuğrası, resepsiyon gecesindeki bu ‘buluşma’yla birleşince dekor tamamlandı.
Bu dekor, bana Özal’la birlikte yaptığımız gezileri hatırlattı.
Kremlin Sarayı’na girdiğimizde o ihtişam karşısında çok etkilenmiştik.
Prag’da Havel’in elini öyle bir saray, öyle bir tarihi dekorda sıkmıştık ki...
O zaman kendi aramızda, “Biz neden kendi tarihimizin ihtişamından kaçıyoruz?” diye sormuştuk.
Hatta rahmetli Özal da bu soruya katılıp gülerek, “Şimdi bunu yapmaya kalksak hanedan diye yazarlar” demişti...
SİYAH-BEYAZ BİR TARİH
Salonun değişik yerlerine kurulmuş ekranlardan siyah-beyaz bir Cumhuriyet tarihi izledik. İlk meclis... Yokluklar... Atatürk’ün kendi sesinden görüntüler... Kurucu meclisin yorgun kahramanları, fotoğraflarıyla gösterildi. İzlenmesi gereken bir belgesel olmuş... Bence bu belgeseli genişletip yayınlamalı.
VE MÜZİK
Tarihiyle buluşan Cumhuriyet’i anlatan bu dekora fonda bir müzik eşlik ediyordu.
Derin, sessiz, sade ama musiki tarihimizden damıtılmış bir ahenk içinde...
Merak ettim...
Acaba bu müzikleri kim seçmişti?
-Neyzen Veli Dede’den Hamamizade İsmail Dede Efendi’ye...
-Sultan Abdülaziz’in nihavent tambur taksimi... Gazi Giray Han’dan mahur peşrev...
-Kemani Serkis Efendi’nin nihavent “Kimseye Etmem Şikâyet” bestesi... Refik Talay Bey...
-Münir Nurettin Selçuk’tan tek kadın bestekâr Kevser Hanım’a kadar bir musiki lezzeti...
Salonda ancak dikkat ettiğinizde duyabileceğiniz bir ses tadındaydı o eserler...
Sanki bu dekorun, bir film sahnesindeki fon müziğiydi...
Sanat Yönetmeni Necmettin Akben’le sohbet ettik... Özellikle klasik seçiyorlarmış, piyasa şarkıları değil...
Çalınacak bestelerin listesi Cumhurbaşkanı’na sunuluyormuş...
CUMHURUN CUMHURLA BULUŞMASI
Erdoğan’ın sık sık söylediği “cumhurun cumhurla buluşması” sözü de netleşmiş oldu... İlk günkü resepsiyon cumhurun cumhurla buluşmasının örneğiydi. Ankara ziyareti ve resepsiyonda gördüklerim, halkın devletle buluşmasının detaylarını da ortaya koydu.
SALON KÜÇÜK GELDİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan elbette davetlilerin yoğun ilgisindeydi. Erdoğan ve eşi Emine Hanım’la fotoğraf çektirmek isteyenler ciddi sıkışıklıklara neden oldu. Cumhurbaşkanı bir ara yürümekte güçlük çekti... Resepsiyon daha geniş bir alanda planlanabilirdi.
İŞ DÜNYASI
İş dünyasından da ilgi yüksekti. Görebildiğim kadarıyla Ali Koç, Ferit Şahenk, Nihat Özdemir, Abdülkadir Konukoğlu, Nazif Zorlu, Cemal Kalyoncu, Erdoğan-Yıldırım Demirören, Turgay Ciner, Mehmet Nazif Günal, İbrahim Çeçen, Ethem Sancak, Murat Sancak, Mehmet Cengiz, Sani Şener, Mithat Yenigün, Erhan Boysanoğlu oradaydı... TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu... Elbette göremediğim isimler de vardır... Nasılsa Vahap Munyar daha detaylı yazar.
MECLİS BAŞKANI
Meclis Başkanı İsmet Yılmaz, kısa süren başkanlık dönemi için büyük bir rahatlıkla konuştu... Bir ara sohbet ederken, “Yeni dönemi de düşünüyor musunuz?” dedim...
Gülümsedi. Siyaseti medyatik olmadan yapan bir isim İsmet Yılmaz... Geceyi kenarda çok konuşmadan geçirmeyi tercih etti.
ŞENER’LE ESPRİ
TAV Ceo’su Sani Şener’le sohbet ederken az ileride 3’üncü havalimanını yapan konsorsiyumun patronları sohbet ediyordu. Nihat Özdemir’le göz göze geldik... Sani Şener’e, “Sevgili Sani siz havaalanı işinde ilk markasınız. Ama bakın sizi geçiyorlar. 3’üncü havaalanına ortaklık teklifiniz olabilir mi?”
Şener güldü: “Yakından takip ediyoruz. Hele bir bitirsinler o zaman düşünürüz.”
İş dünyasının acımasız rekabetini böyle olgunlukla yaşayıp espriyle karşılamak bir medeniyet ve kültür işidir.
CEMAL KALYONCU VE GOLF
Muazzam bir iş başardı. Türkiye’den Kıbrıs’a 100 kilometrelik su hattını çektiler. Türk yatırımcısının, mühendisinin başarısıdır bu. Kalyoncu bu işi yaparken çok sıkıntı çekti. Her defasında “Arkamızda Tayyip Bey’in iradesi vardı” diyor. Cemal Bey’in en büyük hobisi golf. Dün resepsiyonda golfte dünyanın iki numarasıyla nasıl oynadığını anlatıp fotoğrafları gösteriyordu... İşadamının işinden başka bir hobisi olması önemlidir...
TEMEL KOTİL
THY’nin Almanya’da Lufthansa ile girdiği rekabet son dönemde doruğa çıkmıştı... Baktım THY’nin en önemli ismi Temel Kotil orada. Hemen sordum:
“Avrupa’da en iyi kim olacak? THY mi, Lufthansa mı? Artık Almanya’da bu konuşuluyor.”
Kotil gülerek cevap verdi:
“Lufthansa Almanya’da 21 yere uçuyor. Biz 14 yere uçuyoruz. Bunun ne anlama geldiği çok açık... THY daha büyük atılımlara hazırlanıyor. Yeni uçaklar alıyoruz.”
VE GÖREVLİLER
Resepsiyona girerken daha ilk kapıda güler yüzlüydüler.
Salondan içeri girerken kapıdaki görevlinin davetlilere isimleriyle ‘Hoş geldiniz’ demesi doğrusu dikkat çekiciydi.
Resepsiyon boyunca bembeyaz, pırıl pırıl giyinmiş kızlar Anadolu tatlarında kanepeler dağıttılar. Belli ki oraya zarif bir el dokunmuş.
EN BÜYÜK SEÇİMİMİZ
Evet, Türkiye büyük bir seçime gidiyor. Bu resepsiyonun bütün renklerinde de gördüm ki, bizim en büyük ve ortak seçimimizin adı Cumhuriyet’tir. Yeter ki demokrasiyi yaşayabilelim.
Paylaş