Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Bu imza ne demek oluyor?

‘‘Bu saçma sapan tartışma ile ilgili yazma, yazma’’ diyorum kendi kendime, ama olmuyor.

Nasıl olsun ki?..

Çevik Bir'in, bir sohbette Fazilet'in hâlâ birinci parti olduğunu, irtica tehlikesinin de geçmediğini söylediği iddia ediliyor.

Oysa Bir'in böyle bir sözü olmadığı gibi, bu iddiayı ortaya atanlar aleyhine, Genelkurmay'ca açılmış bir dava var.

Çevik Bir'in tek söylediği ise, kendisine, bir gazeteci tarafından Fazilet'in birinci parti olduğu hatırlatılınca, ‘‘Ben de o anketleri görüyorum’’ oluyor.

Kıyamet kopuyor.

İktidardakiler bunu siyasete müdahale olarak algılayıp veryansına başlıyorlar.

Ben hiç öyle algılamıyorum.

Burada ‘‘Ben’’ çok önemli. Çünkü Çevik Bir'e bugüne kadar ‘‘Çok konuşuyorsun paşam’’ diye yazan tek yazarım. Üstelik de daha kamuoyunda bu denli bilinmezken.

Ama bu sözlerde hiçbir şey yok.

Arşivleri açıp, şöyle bir buçuk yıl gerisine gidelim mi?

Gerek Çevik Bir, gerekse diğer paşalar o günlerde neler demişler bir tarayalım mı?

Gerek yok değil mi, hepsi dün gibi hafızalarımızda.

Peki bugün Bir'e tavır alan Başbakan ve yardımcıları, o gün ne demişler?

Hiiiç!

Hatta gizli gizli keyiflenmişler. Kendilerine iktidar yolunu açan bu tartışmayı keyifle izlemişler.

O gün iyi, bugün o günün onda biri kadar bir açıklama kötü.

Bunun adı adamlık değil, siyaset.

Karadayı Paşa, her zamanki soğukkanlılığı ile olayı yatıştıran bir açıklama yaptı.

İnce eleştirilerle dolu bir açıklama.

Siyasete bakın ki, Mesut Yılmaz bu açıklamanın altına imza atarım demiş.

Oysa açıklama, Yılmaz başta pek çok siyasiye zarif, zarif olduğu kadar da sert göndermeler yapıyor. Açıklamada ‘‘...münferit bazı sözlerin yanlış yorumlarla ve çarpıtılarak TSK'ya yönelik değerlendirme yapmak gerçekçi değildir’’ deniliyor.

Yanlış yorumlayan ve çarpıtan kim? Yılmaz...

Bu metnin altına imza atarak Yılmaz, ‘‘Evet yanlış anladım ve çarpıttım’’ mı diyor?

Karadayı ‘‘TSK komutanlarının yıpratılma hevesleri, şerefli ordumuzun müstahak olduğu bir davranış değildir’’ diyor.

Bunun altına imza atan Yılmaz, ‘‘Evet ben şerefli ordumuzun komutanlarını yıpratmaya heves etmiştim’’ mi demek istiyor.

Başbakan bu eleştirilerin tamamında kusurlu olduğunu kabul ediyor ve yaptığının yanlışlığını anlıyorsa, ne âlâ...

Yok eğer, öylesine söylenmiş bir ‘‘Altına imza atarım’’ sözü ise bu, başbakanlar inanmadıkları şeylerin altına imza atmamalılar.

Tabii inandıkları bir şey var ise...

Biliyor mu, bilmiyor mu?

ANKARA DGM Başsavcısı Cevdet Volkan, kendisine hukuk öğretmeye kalkmama içerlemiş ve yanıt yollamış. Yanıt aslında yanıt değil.

Ben diyorum ki, yasa bilmiyorsun ya da bilmezden geliyorsun. O, bana yargı bağımsızlığına gölge düşüren bir ayıbı yanıt diye yolluyor. Başsavcı Cevdet Volkan biliyorsunuz, Erbakan hakkındaki soruşturmada zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verdi. Ben de dedim ki, ‘‘Veremezsin. Yasalar var’’.

O şimdi bana yolladığı yanıtta diyor ki, ‘‘2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 5. maddesi, başsavcıya savcılar üzerinde denetim ve gözetim hakkı sağlar’’.

Yok ya!..

Biz bununla ilgili mi yazdık Sayın Volkan?..

Bu icraatınız eleştirilecek bir icraattı, ama bunun yasal olmadığı şeklinde bir yazımız olmadı. Ben size, bu icraatınız nedeniyle yasa öğretmeye kalkışmadım. Haddim de değil.

Biz, Erbakan hakkında zamanaşımı gerekçesiyle verdiğiniz takipsizlik kararını eleştirdik.

Size yetki veren 2802'yi iyi biliyorsunuz da, sizin varlık sebebiniz Anayasa'yı bilmiyorsunuz anlaşılan.

Sayın Volkan, sizden ricam, bir yerden Anayasa kitapçığı bulunuz. (Anlaşılan sizde yok ki böyle bir karar verdiniz.)

Onun 83. maddesini açınız.

Boşa zahmet çekmemiş olmak için ilk iki paragrafı atlayınız ve üçüncü paragrafı okuyunuz.

İsterseniz zahmet buyurmayın, ben yazayım, buradan okuyunuz:

‘‘Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bir üyesi hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir hükmün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır, üyelik süresince zamanaşımı işlemez.’’

Ne diyor? ‘‘Üyelik süresince zamanaşımı işlemez.’’

Anlaşıldı mı?

Ha bu arada kararınızın bir yerinde de, suçun işlendiği ülke olan Suudi Arabistan'ın şikâyetçi olmadığını da yazmışsınız.

Yarın öbür gün Apo karşınıza gelirse, ‘‘Suriye'nin şikâyeti yoktur’’ şeklinde yazacaksınız diye korkarım.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Öğrenmenin yaşı gibi, mevkisinin de olmadığını anladığımız zaman.













Yazarın Tüm Yazıları